BİR ŞARKI MIRILDANSANA

17 2 420
                                    

ZAAF - Ah Ben Öleyim Yollarına

Herkese selammm!!

Bu bölüm hepinizin "Çok şükür!" diyeceği bir bölüm olabilir... Ufak bir uyarı.

Genel olarak eğlenceli bi bölüm ama yorumu size bırakıyorum.

İyi okumalarr!!

Geçmiş...

Henüz iki yaşındaki bir çocuğu evde tek başına, yapayalnız bir şekilde bırakabilir miydiniz? Veysel öz evladını, kızını, Deniz'i evde yalnız bırakmıştı. Ne sorgulamış, ne de vicdanı titremişti. Dümdüz bir adamdı. Mutsuz, hep olumsuz düşünen, agresif, geçimsiz bir insandı.

Okuldan gelen Murat ise eve girer girmez çantasını yere fırlatmıştı. "Deniz?" dedi nerede olduğunu tespit etmek için. Salondan sesler geldiğini duyunca adımlarını o yöne doğru yöneltti. Deniz ayakta durmuş, yerdeki paramparça olan kırık vazoya bakarak ağlıyordu. "Babam beni dövecek mi?" diye sordu ağlarken. Murat'ta çocuktu aslında ama kardeşine, Veysel'den daha ilgiliydi. On yaşındaydı ve o bu yaşta bir çocuğa baba gibi sahip çıkıyordu.

"Dövemez, abiciğim. Sen babama hiçbir şey söyleme tamam mı?" dedi Murat kardeşine yavaşça sarılarak. Cebine sakladığı çilekli şekeri çıkarıp Deniz'e gösterdi. "Bak sana en sevdiğin şekeri getirdim." Deniz'in gözyaşları durmuştu. Sevinçle şakıyarak abisinin boynuna atladı.

"Çiyek!" dedi mutlulukla. Daha düzgün bir şekilde konuşamıyordu, yaşı oldukça küçüktü. Murat onu yüzündeki gülümsemeyle izlerken Deniz, şekeri ağzına atmıştı. "Teşekkül edelim!" diye olduğu yerde zıpladı. Murat onun sevincine ortak olmanın mutluluğuyla sadece tebessüm ediyordu.

"Şekeri bitirince dişlerini fırçalayalım, olur mu? Çürür yoksa," dedi Murat, kardeşinin yanaklarını okşayarak.

"Abiş," diyen Deniz'e karşılık 'efendim' der gibi bir mırıltı çıkardı. "Ben acıktım. Peynirli ekmek yiyelim mi beraber?"

"Sana hazırlayayım şimdi," demişti çünkü kendisinin yemesi yasaktı. Veysel sırf açlıktan ölmesin diye birkaç gün yemek yemesine izin veriyordu. Ayağa kalkıp ağır adımlarla mutfağa gitti ve dolaptan peyniri çıkardı. Deniz'in yiyebileceği kadar bir ekmeğin arasına peyniri koyduğunda aceleci davranıyordu, Veysel'in her an gelme ihtimali vardı. Hızlıca salona döndü. Deniz'in ayağına camlar batmasın diye kucağına almıştı.

Kardeşini dikkatlice sandalyeye oturtup eline ekmeği verdi. "Hadi ye abiciğim. Çok gelirse zorlama kendini." Deniz başını aşağı yukarı salladı, ardından peynirli ekmeği kısa sürede bitirdi. "Doydun mu?" diye sordu Murat. Eline aldığı peçeteyle Deniz'in ağzını silmişti.

"Hı hı."

"Gel dişlerini fırçalayalım," dedi Deniz'in sandalyeden inmesine yardım ederek.

Deniz beklentiyle abisine döndü. "Kucak?.."

Kardeşinin masum bakışlarına dayanamayıp onu kucağına aldı. Lavaboya gidip Deniz'in diş fırçasını ıslatarak onun eline verdi ve fırçanın üzerine bir miktar diş macunu sıktı. Deniz fırçayı ufak hareketlerle dişlerinin üzerinde oynatırken pek beceremediği için Murat yardımcı olmuştu. Fırçalama işi bitince suyu açmış, avucunun içine doldurduğu suyu Deniz'in ağzına doğru götürmüştü. Deniz ise sorgulamadan abisinin avucundaki suyu ağzına alarak çalkalamıştı.

Tam lavabodan çıkacakları sırada kapıya anahtar sokma sesini duyan Deniz'in kalp atışları yükseldi. Murat onu hemen arkasına alıp çaresizce Veysel ile göz göze geleceği ânı beklemişti. Veysel eve giriş yaptığında Murat'a ve Deniz'e ters ters bakmayı ihmal etmemişti. "Ne o? Yine bir halt mı yediniz?" Gözleri salona kaymıştı. Yerdeki kırık camları görünce öfkeyle Murat'a döndü. "Hanginiz yaptı lan bunu?"

Sana Rağmen... Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin