SADECE, ÖMRÜMDEN ON ALTI YIL GİTTİ

68 6 515
                                    

Fatma Turgut - Dönmem Ona

Yeni bölümden selamlarr!!

Bu bölüm de birazcık uzun oldu ama siz okursunuz diye düşünüyorum... Fazlasıyla olaylı bir bölüm olacak.

Sabırlı ve sakin okumalar 🥳

Çocukluğu mahvolan birini tanımıştım ben. O yıllarını mahveden adamı babası biliyordu. Hangisi doğruydu? Şu an karşımda duran adam mıydı babası? Yoksa oğluna acımadan rahatlıkla vurabilen, onu çöp kadar değersiz gören biri olabilir miydi? İkisi de bana uzaktı. Birinin etmediği işkence kalmamış, birinin de oğlu olduğu yeni aklına gelmişti.

"Size inanmamı mı bekliyorsunuz?" diye sordum. Murat gerçekten bu adama çok benziyordu ve babası olma ihtimalinin yüksek olma sebebi de birbirlerine çok benzemeleriydi fakat ben yine de bu adama ilk dakikadan güvenemezdim.

"Ayak üstü konuşmayalım. Bir yere oturmamız gerek, sana anlatacağım çok şey var," dedi yürümeye başlayarak. Omzunun üstünden bana baktı. Bu bakışlar onu takip etmemi söylüyordu. Ben de yanında yürümeye başladım. Evimin yakınındaki bir restorana girdiğinde atıldım, "Buna gerek yok. Bir banka oturup konuşabiliriz."

"Kuru kuru sohbet olmaz değil mi?" dedi çarpık gülümsemesiyle. Hâl ve hareketleri çok garipti. Hiçbir şey demeden peşinden ben de girdim ve boş bir masaya oturduk. Eliyle garsona gelmesi için işaret yaptı. "Bize iki tane çay," deyip gözlerini gözlerime odakladı. "Öncelikle seni bir tanıyalım," dedi meraklı gözlerle. Hiç gerek yok, inan ki... Öhöm..

"Önce siz tanıtın," diye inatlaştım çünkü onu tanımıyordum ve kendi adını bile söylemeden beni tanımak istiyordu, bu da benim ona karşı şüphelenmeme neden oluyordu. Dudaklarını birbirine bastırıp başını aşağı yukarı salladı.

İç geçirdi. "İnatçıyız, tıpkı Murat gibi." Söylediği her cümlede daha çok geriliyordum. "Pekâlâ... ben Sedat," deyip sustu ve kaşları yukarı kalktığında ekledi. "Sedat Yıldırım." Gözlerim şaşkınlıkla açıldı. Murat'ın soyadı da Yıldırım'dı. Nasıl oluyordu bu? Yine yüzüne o çarpık gülümsemesi oturdu. "Almina seninle çok şey konuşacağız," dedi sessizliği bölerek. İsmimi biliyordu. Adam polisti çünkü bunu normal bir hareket olarak görebilirdim. "Ben anlatmaya başlamadan önce sen kendini tanıt istersen." Sessiz kaldım yine. Bu adamda garip şeyler vardı ama neler olduğunu çok iyi saklıyordu. "Sanırım sen konuşmayacaksın," dediğinde arkasına yaslandı. "Ailenin tek çocuğusun ve altıncı sınıf tıp öğrencisisin." Yine şaşırmadım. Garson çaylarımızı getirince Sedat yavaşça sırtını sandalyeye yasladı. "Ben başlayayım o hâlde," dediğinde başımı hafifçe aşağı yukarı salladım. "Biliyor musun, Murat şu hayattaki en büyük şanssızlığım." Ellerimin üşüdüğünü hissediyordum. Dediklerinin altında o kadar çok şey yatıyordu ki nereden başlayacağını bile bilmiyordu. "Veysel," dedi parmaklarına bakarak. "Benim kardeşim."

Vücudumdaki karıncalanma hissinin sebebi sadece üç kelimeden dolayı beni ele geçirmişti. Duyduklarım her seferinde beni şaşırtıyordu. "Biz Veysel ile konuşmuyoruz. Ben onu kendime hep düşman bildim asla yüzüne bakmadım, mesleğimi bulunca o evden kaçtım hattımı bile değiştirdim, annemle babamla bile konuşmak, seslerini duymak istemiyordum." Derin bir nefes alıp devam etmesini bekledim. "Fakat babam başkomiser olduğu için beni bir şekilde bulmuştu. O beni bulana kadar ben evlenip boşanmıştım ve o evlilikten bir çocuğum vardı."

Sustuğunda ben atıldım. "Yani-" dedim ama sözümü kesti. "Yani Murat'ın hiç görüp duymadığı bir abisi var." Kafam o kadar karışmıştı ki artık aklım almıyordu resmen. Murat'ın babası gerçekten kimdi ve neden kardeşindeydi artık bu sorular kafamı karıştırıyordu. "Daha sonra ben Perihan ile tanıştım. Çok sevdim onu, aynı şekilde o da beni seviyordu. Biz çok âşıktık birbirimize. Fakat ikimizin de ailesi bu evliliği kabul etmemişti ve beni zorla başka biriyle evlendirmişlerdi. Benim ardımdan Perihan'ı da evlendirmişler fakat benim bunlardan haberim yoktu. Hemen evlendirmelerinin sebebi onun Murat'a hamile kalmasıymış."

Sana Rağmen... Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin