UTANIYORSUN, NEDEN?

98 7 483
                                    

Emre Fel - Sana El Pençe Durmam

Yeni bölümden selammm!!

Diğer bölümlere nazaran biraz daha uzun bir bölüm olabilir çünkü olay sayısı fazla kaçtı ssjksjs

İyi okumalarr!

2 hafta sonra...

Yemyeşil çimenlerin ve ağaçların birbirine olan uyumlu kokusu hastanenin bahçesini sarmıştı. Kuşların bakışları üzerimizdeydi, sesleri etrafa huzur yayıyordu. Sanki artık kötü bir şey olmayacaktı hayatımızda, bunu haber veriyor gibiydiler. Biz mutluyduk, doğa mutluydu ve insanlar mutluydu. Ciğerlerime huzur dolsun diye bu güzel havayı içime çektim.

Sonunda hastaneye gelmiştik, tabii hâlâ doktor olamamıştık, o ayrı mesele! Intern doktor olarak hayatımızı sürdürüyorduk. Ek olarak asgari ücretin üçte birini almaya başlamıştık, ne mutlu bize... Bu parayı bir ay boyunca yetirebilene aşk olsun. Sen çok harcıyorsun, parayı suçlama! Ben asla saçma şeylere para harcamam, sadece ihtiyaçlara harcarım. Yalan. Farkındayız.

Murat ile beraber öğle arasında olduğumuz için yemek yiyorduk. Aramızdaki saçma sessizliğin bir nedeni yoktu. Yemek yerken konuşulmaz. Sen çok biliyorsun!

Mercimek çorbasının tadı muazzamdı. Bir tabak daha istersem bana aç muamelesi yaparlar diye düşünerek vazgeçtim. Murat yemekle boş boş bakışıyordu, belki onun çorbasına çökebilirdim. "Yesene," dedim yemeğini işaret ederek. Şeytan.

Mavi gözleri beni bulduğunda başını iki yana salladı. "Aç değilim," deyip benim önümdeki tertemiz tabağıma baktı. Ne var canım, ekmeğimle tabağımı sıyırmış olamaz mıydım? Seni aç mı bırakıyorlar? Kim bıraksın? Aç kalsam kendi kendimi aç bırakırdım zaten. "Ablaya söyleyelim tabağı boşuna yıkamasınlar," dediğinde kahkaha attım. Tabak eskisinden daha temizdi. Ekmek gücü!

"Yemeyeceksen ben yiyeyim mi?" diye sordum tatlı bir ses tonuyla. Gülümseyerek tabağını önüme bıraktı. Hemen onun yemeklerine de yumuldum. Bu benim görevimdi çünkü ben bir boğa burcuydum. Yemek yese bile aç olan boğa burcu. Sırrımızı ortaya çıkarmasaydın be iç ses.

Murat'ın yemeğini de dakikalar içerisinde yok etmiştim. Bugünkü menüyü sevmiş olmam benim sorunum değildi, yapanlar bu kadar güzel yapmamalıydı. Tabakları kenara koyup hastaneye doğru yürümeye başladığımızda belimde bir el hissettim. Bu el tabii ki Murat'a aitti ve belimi kavrama sebebi ise karşımızda, bakışları alenen üzerimde olan Berk'ti. Berk'i birkaç gün önce tanımıştım fakat sürekli bana yakınlaşmaya çalışır gibi bir hâlleri vardı. Murat'ta bunu fark etmişti, ki elinin belimde olması bunu bana açıkça gösteriyordu.

Berk karşımızdan yanımıza doğru yürürken bana göz kırpmıştı. Dudaklarım hayretler içerisinde açıldığında Murat'ın adımları bıçak gibi kesildi. O durunca ben de durmak zorunda kalmıştım.

Bakışlarımı Murat'tan ayırmıyordum çünkü bu adamın kıskanması hayatımın dönüm noktası olabilirdi. Berk'in arkasından bakarken göğsü sinirle kalkıp iniyordu ve belimdeki elini sıktığını bana hissettiriyordu. "Sana mı göz kırptı o?" diye sorduğunda sesindeki tonlamanın korkunç olması beni ürpertmişti.

Hızla başımı iki yana salladım. "Yok ya. Bana değildir," dedim panikle. Burnundan sert ve sinirli bir nefes verdi. "Umarım öyledir." Kısık sesle söylediklerini benim duymadığımı düşünüyor olabilirdi fakat bu kulaklar ne yazık ki duymuştu. Fırtına öncesi sessizlik değil de sakinlik diyelim o zaman biz buna... Aynen öyle iç ses.

🔹🔹🔹

Bugün bir farklılık yapıp hastaneden çıktıktan sonra Murat'ın evine gelmiştik. Murat kapıya anahtarı taktığı an Bücür direkt miyavlamaya başlamıştı. Nasıl da anlar sahibinin geldiğini!

Sana Rağmen... Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin