(Medya: Murat)
Yeni bölümden selammm
Başlamadan önce kısaca modelleri on üzerinden puanlayabilir misiniz acabaaa...
Tam şuraya 👉🏻👉🏻Puanladınız mı??
Puanladınız varsayıp bölüme geçiyorumm...
Sevdiğim adam ile Ankara'daydım ve bu mutluluk tarif edilemez düzeydeydi. Üniversiteye kaydımızı yaptırmıştık. Şimdi ise beraber Ankara'nın kalabalık Kızılay sokaklarında yürüyorduk.
Bilmediğim sokaklarda yürüyordum. Aynı şekilde Murat'ta bilmiyordu bu sokakları. Daha doğrusu biliyorsa bile ben bunu bilmiyordum.
İkimiz de sessizce yürümeye devam ediyorduk. Kulaklarımızı dolduran tek şey insanların anlayamadığım konuşmalarıydı. Bu sessizliği bölüp, "Bir yere oturalım mı?" diye sordum. Murat'ın buna olumsuz yanıt vermeyeceğinden neredeyse emindim. "Olur bana fark etmez," dedi hemen onaylayarak. Onu dört yıldır tanıyordum, bir zahmet vereceği cevabı tahmin edeyim öyle değil mi?
Garip bir sokağa girince yolun en sonundaki kafede inanılmaz bir yoğunluk olduğunu fark ettim. Kafenin adının "Cadı'nın Evi" olduğunu görünce kaşlarımı çatarak Murat'a döndüm. "Şu kafe çok beğeniliyor sanırım. İsmi de değişik..." dedim aklımdan geçenleri tüm açıklığıyla söylerken. Murat'ın gözleri söylediğim kafeye odaklanmıştı. "Oraya mı gidelim?" diye sordu. Galiba ne demek istediğimi anlamıştı ki bu soruyu sormuştu. Dikkatimi çektiyse gitmek istiyorumdur, bunu anlamadıysa benim sorunum değildi. "Bence evet..." dedim kısık sesle. "Sence?" diye sorduğumda gözlerini kafeden ayırıp bana çevirdi. "Sence evet ise, bence de evet," demesiyle kafamda cümlenin ne anlama geldiğini sorguladım. Yürürken bende idrak etme problemi oluyordu.
Güzel bir anlam çıkarınca gülümsedim. Diyecek bir şey bulamamıştım. Sessiz sessiz yürümeye devam ettim. Kafenin girişine geldiğimizde bütün masaların dolu olduğunu gördüm. Murat ile birbirimize baktığımızda ikimizin de şaşırmış olduğu bariz belliydi. "Bekleyecek miyiz?" diye sordu Murat. İki dakika beklese ölürdü zaten...
"Senin için sorun olmayacaksa bekleyelim çünkü merak ettim." Başını aşağı yukarı sallayıp beklemeyi kabullendi. Ne yani? Bekleyince incileri mi dökülürdü?
Birilerinin kalktığını görünce oraya doğru uçtum. Murat arkamdan bana bakakalmıştı. Afallamış ifadesiyle ağır ağır yürümeye başladığında ben çoktan sandalyeme yerleşmiştim. O da karşımdaki sandalyeye oturdu sakin tavrıyla.
Ben bu sırada telefonumu elime aldım ve masada duran karekodu okutup menüye göz attım. Tatlıların isminin çok garip olması ilgimi çekmişti. Gözlerimi Murat'a çevirdiğimde onun boş boş oturduğunu gördüm. "Sen neden menüye bakmıyorsun?" diye sordum. "Peki sen neden benden bir şey yememi bekliyorsun?" dedi o da soruma soru ile karşılık vererek. "E ben bir boğa burcuyum ve yemek konusunda titizim. Bu yüzden sana da sorma isteği oluşuyor bende," dedim ve ekledim. "Senin burcun ne bu arada?"
"Boğa," diye bir yanıt alınca gözlerim kocaman açıldı. Ne demişti o? Boğa mı? Yok canım daha neler! Böyle boğa burcu mu olur Allah aşkına? Ağzına yemek sürmeyen, anormal bir boğa burcu düşünmek bile bir fantezi gibi geliyordu...
Şaşkınlıkla bunları sorgularken aklıma bir soru takılmıştı. Hiç beklemeden sordum. "Doğum günün ne zaman?" Bunu söylediğimde gözlerinde garip duygular belirmişti. "5 Mayıs, senin?" diye sorduğunda bir şaşkınlık daha yaşamıştım. Bu adam ciddi miydi? Nasıl yani? Murat benden sadece bir gün mü büyüktü gerçekten? Bir gün bile değil... Allah'ım bu duyduklarım şaka olabilir mi? "B-ben, 6 Mayıs..." derken şaşkınlığım yüzünden kekelemiştim. Murat'ın kaşları şaşkınlıkla havaya kalkmıştı. Fakat gözlerinde birtakım duyguları hâlâ barındırıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sana Rağmen...
Roman pour AdolescentsÇocukluğunda babasından ağır şiddet gören Murat, hayatı boyunca babasına benzememek için çabalar. Hayali yerine koyduğu hedeflerini böyle bir babaya rağmen kazanır, asla pes etmez. Fakat bir gün hiç beklenmedik bir anda kalbine güzel bir his yerleş...