Bölüm | 275

158 24 4
                                    

URAVİS

Son bilgilere göre artık savaş bu tarafa doğru geliyordu, Senato acil toplantı yapmaya başladı. Tüm ankalar ve leşçiller harekete geçti. Artık bu savaşı kazanan tüm kıtayı alacaktı.

Bende her şeyi toplayıp insanları sığınaklara yerleştirmek icin hazırlık yapıyordum. Bundan sonra olacaklar tüm krallığı yok edebilirdi.

"Bu kadar acele etmene gerek yok, biraz sakinleşmelisin," dedi Argilark.

"Hayır, Baela burada. Onu buradan hemen götürüp saklamalıyım. Eğer senato onun burada olduğunu öğrenirse neler yapacaklarını hayal bile edemiyorum."

Hızlıca Malikaneden çıkmak için ilerledim, hemen Baela'nın yanına gidip onu güvenli bölgeye götürmem gerekiyordu. Daha fazla burada vakit kaybetmemeliydim.

"Hey!!" Arkadan bir ses geldi. Hemen durup döndüm, beni Çağıran kişi büyük kuzenim Shund'du.

Öfkeli bir şekilde bana bakıp geliyordu, "bu kadar acele bir şekilde nereye gittiğini sanıyorsun? Yapacak işlerimiz var."

"Üzgünüm acilen halletmem gereken işlerim var, onları halletmem gerekiyor. Hemen geri geleceğim," dedim.

Shund dişlerini sıktı, "gerçekten kendine patrik mi diyorsun?! Herkes savaşmaya hazırlanıyor ama sen buradan kaçmaya mı çalışıyorsun?" Dedi.

Öldürme niyetimi gösterdim, "benim ne yaptığım seni ilgilendirmez. Eğer herkesi düşünüyorsan burada oyalanmak yerine gidip onlara yardım edebilirsin," dedim.

Shund kılıcını çıkardı, "seni piç!!" Kılıcını bana doğru gönderdi.

Saldırısını atlatıp kolunu kavradım ve onu yere yapıştırdım.

"Yaptıklarına dikkat et, seni patriğe kılıç çekmekten dolayı öldürebilirim bunu biliyorsun değil mi?"

Shund sesini çıkarmadı, kolunu ters çevirdim ve kırdım. Shund acı içinde bağırdı.

"Bir daha böyle bir şey yaptığını görürsem eğer seni öldürürüm," dedim.

Shund sesini çıkarmadı, kırdığım koluna baskı yapmaya devam ettim.

"Anladın mı?" Shund sesini çıkarmadı.

Diğer kolunu tuttup tam çevirdiğim sırada, "tamam, tamam. Bir daha böyle bir şey yapmayacağım!!" Dedi.

Gözlerimi kısıp baktım, "sana inanmıyorum."

Diğer kolunuda kırdım, "Argilark tüm ankalar ile iletişimi kes," diye zihin mesajı yolladım.

"Anlaşıldı," dedi.

"Biliyor musun Shund? Seni burada öldürürsem kimse fark edemez biliyorsun değil mi?"

Shund'un gözleri şaşkınlıkla ve korkuyla açıldı, "bunu yapamazsın şuan herkes burada eğer bana bir şey olursa herkes seni sorgulayacaktır."

Gülümsedim, "öyle mi? Yaptıklarını herkese izletebilirim ve herkes senin suçun olduğunu anlar."

Shund korkuyordu, eğer onlara olanları gösterirsem kesinlikle idam edilirdi.

"Ama buna gerek yok, seni daha güzel bir yöntem ile yok edebilirim."

Kolumdaki rün parıldadı ve ikimizi güzel bir araziye getirdi. Küçük güzel ve şirin bir kulübe vardı, kulübenin önünde küçük bir gölcük vardı. Kulübe'nin hemen yanında bir bahçe ve bahçenin yanında ağaçlar vardı.

Shund'u bıraktım ve ayağı kalkmasına izin verdim, etrafına dikkatlice baktı.

"Burası neresi?" Diye sordu.

Ejder Soyu (2. Kitap)   - Bitti. - Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin