Bir müddet chan ile felixin yanında oturduktan sonra telefonumu alıp aşağı indim.Çünkü adı hyunjin olacak o mankafa buraya toplu taşıma ile gelmiş ancak numarama ve arkadaşımın ev adresine nasıl ulaştığını bana söylememiş ve kapıda kalmıştı.Apartmandan indiğim esnada onunla karşılaştım.Güvenlik görevlisiyle sohbet ediyordu.Konuşma sırasında bir anlık gözleri bana doğru kaydı ve bana doğru bakmaya başladı.Bunu fark etmiş olan güvenlik görevlisi konuşmasını yarıda kesti.
"Oh Bay jin arkadaşınız gelmiş olmalı.Sizi tutmayayım.Konuşmak güzeldi izninizle işimin başına döneyim." Birbirlerini onayladıktan sonra güvenlik görevlisi arkasını dönerek olduğumuz yerden uzaklaştı.
"Sohbetiniz baya koyuydu anlaşılan." Dedim iğneliyici bir tavırla.Tekrar bana doğru döndü.Olduğum yerde kollarımı birbirine bağlayarak ona bakmaya başladım.
"Sen beni yarım saat burada bekletince oyalanacak bir şey bulmak zorundaydım kusura bakma." Oda tavrını ortaya koymuştu."Ayrıca masadan bir anda kalkan ve sormadan arabayı alıp giden, üzerine arkadaşını sokakta bırakan bendim zaten değil mi?"
"Acil bir şey vardı, bu bir." Gözlerimi ona meydan okurmuşçasına kıstım."Ayrıca..arkadaş mı? Sen benim arkadaşım mısın?"
Sinirlenmişti.Ancak sinirlenecek bir şey yoktu.Bir iki gün konuştuğum bir insanla hemen arkadaşlık bağı kuramazdım."istesen de istemesen de.Şu saatten sonra beraber yaşıyorsak arkadaş olmak zorundayız."
"Sözleşmede böyle bir şey geçtiğini hatırlamıyorum." Bastırdığı öfkesi bakışlarından belli oluyordu.
"In-ah "
"Jeongin.Bana gerekirse böyle hitap et lakaplarımı kullanma." Üzerine basarak söylediğim cümleler her geçen saniye öfkesinin artmasına yol açıyor belkide kibirlendiriyordu.
Belki bu şekilde benden uzak durabilirdi.
"Anahtarı ver.Ben süreceğim."
"Sebep? Ben araba süremiyor muyum?"
"In-ah ver şu araba anahtarını." Ellerini uzatarak anahtarı bekledi.Ancak vermeye niyetim yoktu.
"Jeongin." İnadım onu öfkeye sürüklüyordu.
"Ve şu araba anahtarını."
"Ben kullanacağım." Derin bir nefes aldı.Burnundan soluyordu.
"Eğer bu arabanın anahtarını bana vermezsen şimdi gidip söyleşmeyi bozduğunu söyleyeceğim!"
"Şerefsiz" Elimi cebime sokarak anahtarı aldım ve kucağına doğru fırlattım.Olduğumuz yerden asansörlere ardından otoparka doğru yürümüş ve arabayı park ettiğimiz yeri bulmuştuk.Tabiki bu aşamaların hepsini ben önde o arkada yürümek suretiyle gerçekleştirmiştik.Burnumdan soluyordum.O yüzden ağzımı dahi açmamaya karar vermiştim.Hızlı adımlarla arabanın kapısına gidip açmaya çalıştım.Ancak tabiki ki anahtar bende olmadığı için açılmamıştı.Bir elim kapının kulpunda onu beklemeye başladım.Ancak yürümeye niyeti yok gibiydi.
Nihayet geçen zamana rağmen gelebildiğindr şöfor koltuğuna geçip her şeyi kendine göre ayarlamaya başladı.
"Sen bu arabayı çalıştırana kadar ömrümüzün yarısı burda geçmez umarım." Dayanamayarak söylediğim lafa hiç bir karşılık vermedi.Arabayı çalıştırdı ve otoparktan çıkarttı.Sessizlik uzun bir süre arabayı etkisi altına aldı.
"Niye bu kadar acele ediyorsun?" Hiç de özlemediğim sesiyle sorduğu soruya ters ters baktım."Hayır yani acele etmemizi gerektirecek bir şeyimiz varda bilgim mi yok.Biliyorsun ki seversin sen böyle son saniye haber vermeyi.Eğer bilmiyorsam şimdi söyle."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Secret revenge,hyunin ✓
FanfictionAynı kaderi paylaşan iki insan.Bir sözleşme ile bir araya gelmişti. Ancak işler hiçte sanıldığı gibi masum ilerlemiyordu. İki rakip şirket , iki düşman baba ve iki düşman oğul. Bütün kirli çamaşırlar tek tek ortaya çıkıyordu. Bir sözleşme sonucu ayn...