Acı

246 37 13
                                    

(Jeongin)

Canım yanıyordu.Gözlerimi araladığımda bir arabada olduğumun bilincine varmıştım ancak hareket edemiyordum.Ağzımdaki aparat konuşmamı engelliyordu.El ve bacak bileklerimde beyaz plastik kelepçelerden vardı ve fazlasıyla sıkı olmaları nedeniyle canımı yakıyorlardı .Hiç bir şey hatırlamıyordum.Kafam arabanın camına yaslıydı ve öylece akıp giden yolu izliyordum.Hasta gibiydim.Çok halsiz ve güçsüz hissediyordum.İstesem de bir şey yapamıyor sadece gözlerimle etrafı gözlemliyordum.

"Günaydın prenses." Dedi yanımdaki yabancı."Hiç uyanmayacaksın sandık."

Sandık?

Ellerimi oynatıyor kıpırdanıyordum.Olayları idrak etmeye çalışıyordum ancak yapamıyordum.

Karşılıklı koltukları olan ve camları filmlerle kaplı bir arabanın içerisindeydim.Ellerim arkadan bağlı bir vaziyette tanımadığım bir adamın karşısında oturuyordum."Baban gibi bir şerefsizin bana borcu olması senin için üzücü olmuş olmalı." Yüzünde alaycı bir gülümseme vardı.Arkası yaslı bir vaziyette bacak bacak üstüne atarak benimle konuşuyordu.

"Kusura bakma bunun böyle gerçekleşmesini istemezdim.Ama.." Genç bir adamdı.Yaşlı değildi.Ancak babamın böylesine genç bir iş adamına nasıl borcu olabilirdi ki? "Nedense sende dikkatimi çeken bir şeyler var." Yüzüne hin bir gülümseme yerleşti.Elini arkaya uzatıp şoför koltuğu ile arka koltuklar arasında olan cama tıkladı."Mekana." Dedi öndeki iki adama.

Derin derin soluklar veriyordum.Çok sinirliydim ve canım çok yanıyordu.Başıma neler geleceğini tahmin etmek dahi istemiyordum.Sadece şu an edebildiğim tek dua beni hemen bulmaları ve babamdan ömür boyu kurtulma planını yapmamızdı.İşin kötüsü en az bir gün boyunca buradaydım.Yirmi dört saat geçmeden arama emri çıkartamazlardı.

Acaba kaç saat geçmişti?

Sakin sakin yolun geçmesini bekliyordum.Uzun bir sürenin ardından araba yavaşlayarak durdu.Adamlarda biri kapıyı açarak patronunun inmesini sağlarken bir tanesi cebinden çıkartığı bıçak yardımıyla bileklerimdeki kelepçeyi kesti."Depoya götürmenizi istiyorum.Ama önce bir babam görsün." Adamlar , onaylayarak omuzlarımdan tuttuğu gibi beni sürüklemeye başladı.Koca bir evin içine giriyorduk.Kimsenin gelmediği , yeşillik arazide olan bir villaydı.Koskocamandı.Burda yaşayan her kimse kesinlikle trilyoner olması gerekirdi.Koca bir salona uğlaşana kadar yürüdük.Büyük lüks salonun içerisinde babamdan biraz daha büyük olduğunu düşündüğüm bir adam oturuyor ve sigara içiyordu.

"Baba." Dedi genç adam."Yang'lardan bir tanesini getirdim sana." Babası sigarasını söndürerek bana baktı.Gözüyle yaptığı bir işaret ile dizlerimin üzerine çökmeye zorlandım.Ne kadar zorladıysamda en sonunda çökmek zorunda kalmıştık.Boynumda hissettiğim el sertçe kafamı yaşlı adama doğru kaldırdı.Bağlıydım ve hiç bir şey yapamıyordum.

"Ne kadar inatçısın.Hiç babama çekmemişsin." Cebinden sigara çıkartarak yaktı."Değişik bir çocuksun.Diğer aile fertlerine benzemiyorsun." Kaşlarımı çatarak ona baktım."Amma da korkunç bakıyorsun.Sinirlisin öyle değil mi?" Benimle normal bir sohbete girmişti.Tek sorun ben konuşamıyordum."İçimden bir ses diyor ki sen babanı seviyorsundur . Değil mi?" Gözlerinin içine bakmaya devam ettim."Öyle." Dedi memnuniyetle."Kısa keseceğim.Babanın bizden sakladığı yüklü miktarda bir para var onun yerini bize söyleyeceksin." Sigarasından bir nefes çekti."Eğer söylemezsen.Söyletmek zorunda kalırız." Başını eğerek fısıldadı."Ve inan bunu hiç istemezsin" yanımdaki korumalardan birine eliyle ağzımdakini çıkartmasını işaret etti.

Secret revenge,hyunin ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin