Kitabın ilk okuyucusu, yorumcusu ve destekçisine lizTelik'e ithaf edilmiştir <3
05.09.23Şevket Uşak
Gözlerimi açtığımda bir artı bir evimin tek odasında... Tek güneş alan odasına bakınıyordum. Öğretmen olmak güzeldi, güzel hissettiriyordu ama bu sabah okul için uyanma psikolojisini üzerimden atamıyorum. Moralimi yerine getirsin diye dibimdeki telefondan Yeşilçam'ın enerjik şarkılarından birini açtım ve yataktan öyle kalktım. Sessiz evde Tanju Okan'ın sesi yankılanırken banyoya girmiş, sabah rutinlerimi hallediyordum.
Abdestimi de alarak çıktığımda odada çalan şarkıyı kapatıp seccademi serdim ve sabah namazı için niyet etmeye başladım. Birkaç dakika içinde namazım bitmiş, seccadeyi yerine koymuştum. Mutfağa geçip dünden kalmış yemeğimi ısıttım. Güzel yemek yapardım, annem tüm marifetlerini kız çocuğu olmadığından bana öğretmişti. Hayatımda bir kadına ihtiyaç duymadığımdan zorla kimseyi sevmeye çalışmamıştım.
Sonunda bulaşıklarımı da kaldırdığımda odama geçip dolabımı açtım. Beyaz gömlek, siyah pantolon giyindim. Kemerimi taktıktan sonra sevdiğim yüzüklerimden birkaçını da özenle parmaklarıma geçirdim. Saçlarıma banyoda şekil verdiğimden kafam rahattı. Siyah kısa kabanımı da giyip kablosuz kulak üstü kulaklığımdan Erol Evgin'den şarkı açtım. Telefonumu cebime koyup evden çıktım. Kapının dışında ayakkabılarımı giyip kapımı kilitledim ve dans ederek merdivenleri inmeye başladım.
Güzel bir apartman dairesinde kalıyorum; ya benim gibi emekçiler var ya da öğrenciler. Genellikle öğrenciler yüzünden sesten geçilmese de ben takılmıyorum, ses her zaman iyidir. Binadan çıktığım gibi ellerimi birbirine vurup etrafımda döndüm. Kaldırımda yaylanarak okula giderken şarkı değişmiş, Seyyal Taner'in o hoş sesi kulaklarımı doldurmaya başlamıştı. Alkış yerlerinde alkışlıyor, bazı yerlerinde kafamı şiddetli sallıyordum. Nakaratına dudaklarımdaki ıslıkla eşlik ederken aklıma babam gelmişti. Sırf bu yüzden araç kullanmamı istemiyordu. Yolda kendimi dansa kaptırıp kaza yapmamdan korkuyormuş.
Bir dakika... Olduğum yerde dönüp arkama baktım. Bu yağmurda yürümek yerine arabama binebilir... Of! Geçti Bor'un pazarı, sür eşeği Niğde'ye diyerek okul yoluna döndüm, yürümeye devam ettim. Hep arabamın varlığını unutuyorum, hep!
Okula geldiğimde şarkının sesini kısıp dans etmekten yamulmuş kabanımı düzelttim ve her zamanki gibi turnikelerden geçerken güvenlik görevlisiyle konuştum. Sonunda binaya girdiğimde ıslanmış kabanımın omuzlarına bir iki vurdum ve öğretmenler odasına girdim. En erken hep ben gelsem de derslere en geç giren öğretmen de hep benim. Öğrencilerimi yok yazmak istemiyorum, onlar da biliyorlar hoca ilk üç dakika gelmez diye. Kendilerini toparlıyorlar. Kulaklığımı ve dolabıma koyarken, dosyayı alıp çantama yerleştirmiştim. Kabanımı çıkarıp sandalyemin arkasına astım ve sandalyeyi de peteğin önüne çektim. Kurur... Umarım...
• • •
Okul müdürü aşırı kuralcı bir adamdır; sadece öğrencilerin değil, tüm öğretmenlerin de kurallara uymasını bekliyordu. Haklı mı, sonuna kadar. Ama ne zaman azarladığı bir meslektaşımı görsem moralim bozuluyor, bunu engelleyemiyorum.
"Bu ne kıyafet Yeliz Hanım? Siz kendinizi ne sanıyorsunuz, evden çıkarken nereye gittiğinizi düşünüyorsunuz? Çünkü bu kıyafetle ancak bir baloya veyahut moda defilesine gidilir. Biz kız öğrencilerimizin etek boyutunu her gün kontrol ederken siz de uymak zorundasınız! Mini etek nedir? Bu çocuklara sadece dilinizle anlatarak değil, yaşayarak da öğretmelisiniz. Şimdi derhal evinize gidiyor, eteğinizin boyutunu kurallara uygun hale getiriyorsunuz." İşte bu sözlerin sahibi müdür Erkan Bey. Her gün üşenmeden takım elbise giyer, okulun her şeyiyle ilgilenir. Gerektiğinde paspas bile yapar. Kral adamdır da kurallar yüzünden bu kadar kalp kırması hoş değil.
"Ben bir öğretmenim, hocam! Öğrenci değil. Bana böyle bağıramazsınız," diyen kadının sesi titriyordu.
"Yeliz Hanım, dediğiniz gibi siz bir öğretmensiniz. Yani öğrencilerden önce gelen, kuralların hepsini öğrencilere aktaran kişisiniz. Daha siz kurallara uymazken biz niye çocuklara ceza verelim? O zaman gidip dün herkesin içinde hakaretlerle etek boyuna kızdığınız öğrencimizden özür dileyin!" Yeliz hoca bu sözlerden sonra yumruklarını sıkarak odayı terk etti.
Müdürün odasındayım, belli bir sebep için sonradan gelmiştim. Böyle kavga ettiklerini duyduğumda çıkmak istesem de sırf müdür Yeliz hoca herkese herkesin içinde kızabiliyorsa o da bunu yaşayabilir dediğinden ve çıkmamı yasakladığından kalmıştım.
"Bu ne hadsizliktir hocam? Daha dün genç öğrencimizi arkadaşlarının gözü önünde azarladı, şimdi azarladığı şeyi kendi yapıyor. Keşke tüm öğretmenlerimiz sizin gibi olsa; her gün takım elbise giyiyor, öğrencilerle yeri geldiğinde arkadaş olabiliyorsunuz. Koskoca okulda şikayet almayan tek hoca sizsiniz! Adam olmayan 12/F'nin notları bile sizin sayenizde yükseldi. Ama yok işte, sizi çoğaltamıyoruz ki!" Hiçbir yorum yapmadan ya da meslektaşlarımın aşağılanıp benim yüceltilmemden gurur duymadan sadece dinlediğimde Erkan Bey derin nefesler alarak kendini sakinleştirdi. "Ne istemiştiniz Şevket Bey?"
*bir zamanlar Erkan hoca diye biri okulumuza müdür olarak gelmişti, her gün takım elbise giyer okul kurallarına önce hocaların uymasını beklerdi. ama sonra hocalar hakkında yalan şikayetlerde bulunarak onu okuldan göndermişti... öğrencilerin dilinden anlayan canım hocaya saygılarla*"Tam da bahsettiğiniz gibi 12/F için gelmiştim, hocam. İzniniz olursa okulda bağımsız gezmek istiyorum, çünkü Hiçlik çetesi okuldan çıkmadan bir anda kayboluyorlar. Eğer izniniz olursa okuldan sonra nereden kaybolabildiklerini öğrenmek istiyorum."
Hiçlik Çetesi geçen sene öğrenci şişleyenlerdi, onlara böyle derdik çünkü çocuklar her şeye hiç derdi ve hiçbirinin ailesi okula gelmezdi. Erkan Bey bir süre sıkıntıyla bana baktıktan sonra kesinlikle dikkat etmem gerektiğini söyleyerek iznini verdi. Aylardır bu izin için adamın kapısını çürütmüştüm, sonunda izin verdi! Yes be, yes!
Müdürün odasından mutlulukla ayrılırken kapıda yaptığım ufak çaplı, koca saçmalıklı dansımı Ular görmüştü. Ağırca yutkunup bir süre ona baktım. Ne gülüyor ne de ders saatinde dışarıda yakalandı diye bir korkusu vardı.
"Öğrenci ders saatinde burada ne işin var?" Bağırarak sormama rağmen omuz silkip merdivenlere yöneldi. Ruh musun be evladım, bu ne ruhsuzluk.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ular -Erkek Versiyon
Teen FictionBen inançsız bir oğlanım, ama Rabbe değil. İnsanlara inanmam, çünkü biliyorum ki onlar sözlerini tutmayan birer kuklalar." Öz ailesine ne olduğunu bilmiyordu, aniden yetimhanenin kapısına bırakılmış çocuk Şevket'ti. Ama hayatı aksiyon filmlerinden b...