11-

1.9K 121 28
                                    

07.09.23

Şevket Uşak

Allah'ın yarattığı canlı her varlık hislidir; insanlar, hayvanlar ve hatta bitkiler bile. Ama hiçbiri insanlarınki gibi hisler değildi, biz insanlar her zaman daha ayrıcalıklı yaratılmış varlıklarız. Hislerimiz her zaman açık, anlık ve unutulmaz. Hislerin en tehlikelisi kıskançlıktır. Dozu elbette huzur, mutluluk verse de aşırısı hayatı bile sonlandırabilir. Ben bu kıskançlığı hiç yaşamadım, ne sevgilimi kıskanmıştım ne de başka herhangi bir şeyi. Şimdi yirmi dört yaşımdayım ve birini it gibi kıskanıyorum. Arkadaşlarıyla olan bağını, başkasına geldiğinde otuz iki diş sırıtabilirken bana gelince yarım ağız gülmelerini, geri kalan her şeyini... O kişi Ular'dan başkası değil.

Biraz daha sıcakkanlı biri olsaydı ona çoktan sarılmış, onun istediği her şeyi önüne sermiştim. Ama arkadaşlarına gelince şakacı, eğlenceli olan çocuk hâlâ bana karşı soğuktu ve ben de arkadaşlarını kıskanıyordum. Bu çocuk seni dövdü, kemiklerini kırdı... İsteyerek yapmadı hoş iç ses, Baba emretti. Bıçaklaması?.. Korktuğu bir şey vardı, saklanmak istiyordu. Kerizsin. İç sesimin beni aşağılamasıyla derin bir nefes aldım.

"Ulan var ya bu hoca olmasaydı biz net boku yemiştik beyler," diyen Necmi sesli bir şekilde çayını içti. Senin sesine... "Hele Ular... Oğlum, hoca olmasaydı senin mezarına çiçek bırakmaya gelirdik."

"Yok çelenk anasını satayım. Yaşarken sizi çektim, mezarımdan uzak durun pezevenkler." Ular'ın şaka yaptığını bilsem de bu kadar küfür etmesi canımı sıkıyordu. Çocuğum günah günah...

"Hoca! Hoca bak ne buldum!" Yukarı kattan bağıran Bilal'in koşturma seslerini duyuyordum. Ayağa kalktığımda o anca merdivenlerden iniyordu. "Çok sevineceksin!"

Yanıma geldiğinde elindeki Yasin kitabını görmek gerçekten mutlu etmişti. Besmele çekerek Bilal'den aldım kitabı, yeni basımdı ve hiç açılmadığı belli.

"Abdestle tuttun değil mi?" Birol'un da kitaba baktığını görünce koltuğa oturdum.

"Tabii lan. Önce gusül aldım, sonra aramaya başladım. Hocam seccade falan yoktu, bunu da bir dolabın üzerinde buldum. Toz içindeydi, ama temizledim. Valla her tarafını temizledim."

"Teşekkür ederim," derken gülerek Bilal'e bakmıştım. "Zincirlerimi açacak anahtarı bulsan bu kadar sevinmezdim, sağ ol."

Mecazımı bir süre anlamasa da Birol açıkladığında anladı ve daha içten güldü. Kitabı okumak için kalktığımda Ural ve Necmi de toparlanmıştı. Arka bahçeye çıkıp büyük bahçe salıncağına oturdum. İçeriden konuşma sesleri gelirken çoktan başlamıştım. Tam bitirmeme yakın Ular da yanıma gelip oturdu ve sakince beklemeye başladı. Bitirdiğimde kitabı kapadım, ona döndüm.

"Rahatsız mı ettim? Oku, ben kalkarım."

"Saçmalama, rahatsız olsam da kapatmam. Bitirmiştim." Başını sallayıp daha bir yayıldı. Yere koyduğu ayaklarıyla hafifçe salıncağı sallarken gökyüzüne bakıyordu.

"Bu kadar seviyorsan Necmi'ye söyleyeyim gidip alsın bir Kur-an. Sanki eline altın verilmiş gibi baktın kitaba. Kedi olalı bir fare yakaladı, sen de fare değil de altına... Neyse işte." Kendi kendini frenlediğinde güldüm. Belki o da kıskanıyordur? "İstiyor musun, gidip alayım mı?"

"Yok, alma. Onu sürekli yanımda taşıyamam, özellikle kaçarken. Burada da dolap üzerinde unutulur, üzülürüm."

"He kaçmaya o kadar heveslisin yani Şevket." Adımla seslendiği an kaşlarımı çattım. "Hoca," diye düzeltti.

Ular -Erkek VersiyonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin