11.09.23
Ular Çevikel
Misafir umduğunu değil, bulduğunu yer derler ya hani biz de o yüzden evde çok sesimizi çıkarmamaya çalışıyor, ne derlerse kabul ediyorduk. Yalan yok; ev bana öyle iyi gelmişti ki artık daha az kötü düşüncelere boğuluyordum. Çünkü yalnız olmadığımı çok güzel göstermişlerdi.
Ama bu!.. Bunu nasıl kabul ettiğimi bile bilmiyorum. Bu çok kötü, berbat bir fikirdi. Ankara'nın benim için bir önemi yoktu, ne oradaki anılarımı ne de insanlarını hatırlamak isterdim. Ama yine de Eskişehir'den de böylece çekip gidebileceğim anlamına da gelmiyordu bence.
Gemiyle ülke değiştirmek ne ya? Şevket'i bırakmak, o evden çıkmak istemiyordum ki... Bulunduğumuz kamaraya sıkıntıyla bakıp saçlarımı karıştırdım. İstikamet, İngiltere. Yanımdakiler de Necmi, Birol ve Bilal.
Muammer amca böyle bir çözüm yolu bulmuştu, bizi daha fazla tehlikede tutamazmış. Korumak zorundaymış ve bu, Türkiye'de olmuyormuş. Mihriban teyze bizi yolcularken öyle çok ağlamıştı ki bir zaman sonra Birol bile gözyaşlarını tutamamıştı. Muammer amcanın çok güvendiği bir arkadaşı kaptan, o adam hemen kabul etti. Yasadışı yollarla farklı bir ülkeye girip farklı kimlikler alacağız.
Ama Şevket ne yapacak? Ya biz uzaktayken yine eve saldırırlarsa? Ya onun ve ailesinin canını yakarlarsa? Mihriban teyze ya ölürse?..
Sıkıntıyla ayağa kalkıp kamaranın içinde dolanmaya başladığımda Bilal kalkıp sarıldı bana.
"Sakin ol yavrum. Anlıyorum, canın bu duruma çok sıkılıyor ama hiçbirimizin yapacak bir şeyi yoktu. Bu en iyi plan," derken sırtımı sıvazlamıştı.
Sarılmanın aslında ruha ve bedene ne kadar iyi geldiğini 22 yaşımda öğrenmiştim. Ruhum, düşüncelerim yüzünden buz keserken güvendiğim biri bana sarıldığında tüm o sıcaklık bana da geçiyor, kötü düşüncelerim en azından şu anda yanımda biri var diyerek dağılıyor.
"Korkuyorum, Bilal. Ya biz orada yokken yine eve saldırırlarsa?"
"Bunları ben de düşünüyorum, yine de biz orada yokken daha güvende olurlar. Polisler evlerine daha rahat girerler, Sıraç'ın arkadaşları tam anlamıyla olayın içine girebilir. Sakin ol artık, vallahi kötü bir şey olmayacak. Rahatla biraz." Ona uydum, gerçekten derin bir nefes alıp sakinleşmek adına beş saniye saydım. Gözlerimi tekrar açtığımda ikimiz de gülüyorduk.
Sonunda onu da ikna edip kamaradan gönderdiğimde banyoya girip kısa, etkili ve soğuk duşumu aldım. Diğerlerini bulmak adına güverteye çıktığımda Necmi'nin oturup sigara içtiğini görmek benim de canımı çektirmişti. Anında yanına oturdum.
"Muammer amcayı özledim," dedi beni görür görmez. "Onunla çay sigara eşliğinde konuşmak çok güzeldi Ular."
"Geri döneceğiz Necmi'm. Aha, buraya yazıyorum," derken geminin yerine parmağımı sürttüm. "Hem de bu gemiyle, ülkemize, o eve döneceğiz."
"Döneceğiz kardeşim." Ensemden tutup beni kendine çekti ve alnımı alnına yasladı. "Döneceğiz, biz de aileyi hakkediyoruz."
"Ooo! Öpüşceniz mi lan?" Arkadan Bilal'in sesini duymamla beni Necmi'den çekip alması bir oldu. Sol elinde tepeleme dolu tabak, sağ elinde benim ensem... "Bebeğim, benden başkasını öpemezsin."
"Si..." Ağzımdan kaçacak küfrü zar zor durup tövbe çektiğim sıra Birol da yanımıza gelmişti; onun da elinde iki tane aşırı dolu tabak vardı.
"Oğlum yemek saati geçmedi mi? Saat gecenin ikisi lan." Necmi, Birol'a sorarken ben de Bilal'e vuruyor, benden uzak durmasını söylüyordum. Salağa sürekli kız ayarlasam da kızların hiçbiri onu beğenmiyor diye yörüngesini bana çevirmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ular -Erkek Versiyon
Teen FictionBen inançsız bir oğlanım, ama Rabbe değil. İnsanlara inanmam, çünkü biliyorum ki onlar sözlerini tutmayan birer kuklalar." Öz ailesine ne olduğunu bilmiyordu, aniden yetimhanenin kapısına bırakılmış çocuk Şevket'ti. Ama hayatı aksiyon filmlerinden b...