06.09.23
Şevket Uşak
Yorgunum. Omuzlarımda tüm dünyanın yükü varmış gibi hissetmek hem fiziksel hem de ruhsal bir şekilde yoruyor. Nefes almak, biraz rahatlamak istediğimdeyse başıma başka olaylar geliyor.
Ular sanki kesiği bel boşluğuma değil de hayatımda başıma gelebilecek kötü olayların yaşanmasını engelleyen bir perdeye atmış gibi başım beladan eksik olmuyordu. Annem pezevenk olduğuma inanıp beddua etmiş de olabilir...
Gözlerimin altındaki koyu halkaları geçirmek için ne yaptıysam olmuyordu, uyuyamadığımdan mor mor geziyordum. Tehdit altındayım. O ara sokakta yalnız değilmişiz, Ular'ın beni biçtiğini gören yaşlı bir adam beni ayakçısı yapmıştı. Ona sigaralar, uyuşturucular alıyordum... Ular'ı benim ağzımdan şikayet edeceğini söylüyordu. Duymuş tehdidini, biliyor şikayet edersem başıma gelecekleri...
Aynada kendime bakmaya devam ederken alarmım defalarca çalmaya başladı, ardından sabah ezanı okundu. Secdede gözyaşlarıma boğulmaktan da utanıyordum, bunca günahla Allah'ın karşısına çıkmaktan da...
Banyodan çıkıp seccademi serdim, dolan gözlerime rağmen namaza başladım. Namazım bittiğinde ellerimi semaya açarak değil de secdeye kapanarak dua etmeye başladım. O adamın zehri almasına yardım ettiğim için bağışlanmayı dilemeden önce adamın kurtulmasını, sağlıklı bir birey olmasını diledim.
Seccademi katlayıp yerine koyduktan sonra yaştan ıslanmış yanaklarımı ellerimle kurulayıp giyinmeye başladım; siyah pantolon, beyaz gömlek. Ne saat ne de yüzüklerimi taktım, kabanımın cebine telefonumu koyup çantamı aldım ve evden ayrıldım. Sakince merdivenleri inerken bunları neden yaşadığımı düşünüyordum, hakketmemiştim. O adam da bunları hakketmemişti Ular da...
Arabama binip bir süre öylece boş boş radyoya bakındım. Daha haftalar önce arabamı unutup dans ederek giderdim okula, şimdi sokakta yalnız olmaktan korkuyorum. Bu böyle olmaz, polise gitmek zorundayım. Öleceksem de ölürüm, zaten ayette de geçiyor; her canlı bir gün ölümü tadacaktır. Benim ölümüm de böyle olsun, belki adamı rehabilitasyon merkezinde tedaviye alırlar.
Düşüncelerimin ağırlığını kalbimde hissederek okula doğru sürmeye başladım. Şarkı açmak, biraz kafamı dağıtmak isterdim ama her şeyin sesi fazlalık geliyordu. Okula geldiğimde arabamı park edip indim, kapıları arabadan uzaklaştığımda kumandaya basıp kilitlemiştim.
"Günaydın Şevket Bey." Tebessümle yüzüme bakan güvenlik görevlisine başımla selam verip binaya doğru yürümeye başladım.
Öğretmenler masasında oturmuş, bir insanın neden bile isteye kendini zehirlemek istediğini düşünüyordum. Bu illet nasıl bir şeyse kırk yaşındaki herifin ellerini titretiyordu. Adamın boğazıma dayadığı bıçağın izi hâlâ var, ama ince bir kesikti ve tıraşta olmuş gibi gözüküyordu. Değildi.
"Şevket Hoca!" Biri adımı bağırdığında sese döndüm, öğrencilerden biri. "Hocam ders saati başlayalı on dakikayı geçti. Gelmeyecek misiniz?"
"Geliyorum," derken çantamı almıştım.
• • •
Okul bittiği gibi öğretmenler odasına uğramadan binadan çıkıp arabama geçtim ve derin bir soluk verdim. İşte başlıyoruz! Buradan doğruca karakola gidip ifade vereceğim, korunma da isteyeceğim. Ular'ın adını veremem, o çocuğu farklı şekillerde korumalıyım. Küçük yaşında -22 küçük bir yaş!- bu işlerle uğraşmasını istemiyorum. Bir süre okuldan elleri cebinde çıkan Ular'ı izledim, oysa umursamadan yürüyüp gitti. Besmele çekerek aracımı çalıştırdım, evimin ters istikametindeki karakola sürmeye başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ular -Erkek Versiyon
Teen FictionBen inançsız bir oğlanım, ama Rabbe değil. İnsanlara inanmam, çünkü biliyorum ki onlar sözlerini tutmayan birer kuklalar." Öz ailesine ne olduğunu bilmiyordu, aniden yetimhanenin kapısına bırakılmış çocuk Şevket'ti. Ama hayatı aksiyon filmlerinden b...