8-

2.3K 149 15
                                    

06.09.23

Şevket Uşak

Uyandığımda bir evin odasındaydım, koluma bağlanmış seruma bir bakış attım. Sapsarı bir rengi var ve bana iyi geldiği kesin. Kapı açıldığında o Baba dedikleri adam içeri girdi, bir süre durumuma bakıp ardından giren doktorlarla konuştu.

"Öldürün lan beni," dediğimde boğazlarım acıdı. "Hayatımın içine sıçıp yalanlar söylüyorsunuz. Öldürsenize!"

"Seni öldürmek mi? Benimsin oğlum sen, bundan sonra ölümüne bile ben karar veriyorum." Dedenin sözlerine umursamadım. Allah'ım, sen al canımı. Senden başka kimse ölüme ve yaşama karar veremez, kimse senin hikmetlerinle boy ölçüşemez.

Dede dışarı çıktığında içeri bayılmamdan önceki adamla Ular'ı soktular. Ular direkt tekli koltuğa yayılırken adam çekinerek üçlüye oturmuştu. Hiçbirimiz konuşmadığımızdan yataktan kalkıp serumu kapadım, adam merakla beni izliyor.

"Adın ne amca?" diye sordum adama. Ular göz ucuyla bile bize bakmıyor, sadece duvarı izliyordu. Gidip adamın önünde durdum ve sorumu yineledim.

"Fikret'tir oğlum." Fikret... Adamla okay benziyoruz da zayıflığı yüzünden şu anda andırmıyoruz bile. Bir deri bir kemik kalmış. Ayağa kalkıp çoktan kilitlenmiş kapıya vurdum, tüfekli bir koruma açtı.

"Yiyecek bir şeyler getirin." Tüfeği umursamadan kafa tutarak söylediğim sözlerle daha da özgüven doldum.

"Yataktan niye kalktın lan sen?"

"Ananın..." Edeceğim küfrü durdurup tövbe ettim ve daha sakin konuştum. "Açım. İt gibi, köpek gibi açım. Yiyecekler bir şeyler ver."

Kapıyı yüzüme kapattığında sinirle yumruklarımı sıktım. Odanın içinde volta atarken Muammer babamı düşündüm, onun oğlu olduğum için her zaman çok mutluydu. Şimdi kim bilir ne haldedir? Kapı tekrar açıldı, adam poşetleri direkt kapının dibine bırakıp kapattı, kilitledi.

Poşeti alarak masaya geçtim, içindekileri kare masaya dizerken ne aldıklarını inceliyordum; lahmacun, birkaç bisküvi ve ayran. Sonunda poşet boşaldığında etraftaki sandalyelerden birini masaya yaklaştırdım ve Fikret denilen adama yaklaştım.

"Gel amca, bir şeyler ye." Kolundan hafifçe tutarak ayağa kaldırdığımda gözleri doldu.

"Yardım ettiğin adam gençliğinde pezevenkti, karı satıyordu." Ular'ın sözleriyle bir an adama karşı içim soğusa da yardım etmeden duramazdım. Yürürken zorlanan, gözünü açmaya bile hali kalmamış yaşlı adamı geçmişiyle yargılayamazdım. Umursamadan onu sandalyeye oturtup ayranlardan birini açtım.

Masa yatağa yakın olduğundan ben yatağın kenarına oturup adamı izledim. Kıtlıktan çıkmış gibi yemek yiyor, döktüklerini bile geri alıp ağzına atıyordu. Kaç gündür açtır?

"Amca, sen gerçekten babam mısın?" Sorumdan sonra duraksayan adam sanki soru sormamışım gibi yemeye devam ettiğinde elimle yüzümü kapadım.

"Öyleyim," derken ağzı dolu olduğundan sesi boğuk çıkmıştı. "Senin bu itlerin elinde kalmanı istemedim."

"Ular'ın kalmasına neden göz yumdun o zaman?" Sorumdan sonra korkarak Ular'a baktı.

"Seneler sonra onu ilk defa görüyorum, en son bebekken görmüştüm." Lafı bittiği gibi tekrar ağzını doldurdu. 

Ben kardeşimden mi dayak yedim? Ama yalan da söylüyor olabilirler...

"Sen nasıl babanı tanıdın? Madem bebekken görüştünüz." Ular'a dönerek sorduğumda beni izlediğini gördüm. Cevap vermek yerine omuz silktiğinde iç çektim.

Ular -Erkek VersiyonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin