13-

1.7K 147 22
                                    

08.09.23

Şevket Uşak

Ben dertsiz, tasasız bir çocukluk geçirmiştim. En kötü günüm, milyonlarca insanın en iyi günü olabilirdi, mesala karşımdaki grubun gibi. En kötü günlerini sorsanız, oturur hıçkırarak ağlarsanız ama onlar gülerek anlatabiliyorlar. Tamam, Ular hâlâ bana gülmüyor ama konumuz o değil.

O villadan kaçıp caminin su yollarına girebilmiştik. Cami hocası o kadar tatlı biriydi ki on dakikalık konuşmamızdan sonra ikna olmuş, bizi saklamaya karar vermiş, yardım etmişti. Şimdiyse hamamdan çıkıyoruz. Tahmin ettiğimden çok daha kolay olmuştu. Evet, yardım isteyeceğim adamın karşı taraftan olduğunu görmüştüm. Şükür ki görmüştüm, ya göremeyip ona el açsaydım?

"Araba bu," diye eski bir BMW'nin önünde duran Necmi'yle ben de duraksadım. Eski olsa da öyle bir modifiye yapılmış ki benim de içime sindi.

Şoför koltuğuna Necip, hemen yanına Birol oturdu. Ben arka ortada otururken bir yanımda Bilal, diğer tarafımda Ular vardı. Sokaktan çıkarken hepsi diken üzerindeydi.

"Hoca nereye?"

"Ücretli yollardan geç, direkt Eskişehir." Necmi verdiğim cevapla çevre yoluna doğru döndü.

"Abi, annen baban burada..." Birol susup bana döndüğünde başımı iki yana salladım.

"Burada ekarte ederler bizi. Orada olursak sadece uzanmaya çalışabilirler ki Allah izin vermez." Ben konuştukça yanımdaki Bilal daha da mutlu oluyordu.

"Ortaya çıkarsak hapse atalar bizi, bunu biliyor muydun? Baba durmaz, anında satar ki elinde kanıtlar da var. Müebbet yiyebiliriz." Ular'ın herkesi geren konuya değinmesiyle boğazıma bir yumru oluştu.

"Sizi açığa çıkarmayacağım..."

Ular sözümü kesti; "sen çıkar ya da çıkarma. Baba, bizi senin başına dikti. Aniden kaçabildiysen de bu bizim suçum demek oluyor. E ne olacak, anında şikayet. Hoca bazen el atamayacağın şeyler olur tamam mı?"

"Ular, sen ne istiyorsun lan? Kaçmak istediğimde engelledin, mutlu olmanızı istediğimde engellemeye çalışıyorsun. Amacın ne lan senin?" Ona dönerek bağırmış, sinirle elimi sallamıştım. Elimi sallamak için kaldırdığımda ne düşündüyse bir an tedirgin olup gözlerinden bulutlar geçmişti.

"Bir şey istediğim, amacım falan yok hoca. Bize umutlar veriyorsun ama biz umudun unuttuğu çocuklarız. Yardım elleri bize uzanmaz! Gelmişsin yanımızda Pollyannacılık oynuyorsun." O an fark ettim. Ular, bana karşı çıkmak istemiyordu. Açık yaralarını korumaya çalışıyor.

"Özür dilerim," dediğim anda duraksadı. "Ben... Bilmiyordum. Önceden çabaladığınızı, kurtulmak için umut ettiğinizi bilmiyordum. Affet. Ama söz veriyorum elimden geleni yapacağım, olmazsa sizinle yanmaya razıyım."

Arabada sessizlik oldu, sadece yolun sesi bile sanki buradakilere ağırlık yapıyormuş gibi görünüyordu. Ben de arkama yaslanıp çenemi kapadım.

Daha tam anlamıyla Ankara'dan çıkamamıştık ki Bilal uyuya kaldı. Kafası cama yaslandığından sürekli hareket halindeydi. Yerimde onun boynunu rahat ettirecek hale gelene kadar oynayıp en sonunda elimle başını omzuma yasladım. Hiç uyanmayınca başarı gülümsememle önüme döndü.

Ular -Erkek VersiyonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin