15-

1.8K 141 23
                                    

08.09.23

Şevket Uşak

Yatağımda baygın yatan gence bakarken nefesim başka yerlerimden çıkıyormuş gibi hissediyordum. O nefes nefese ki hali, ne kadar seslensem de duymaması... Ona bir şey olacak sandım, aklım gitti. Şükür ki Birol astımı var deyip babamla ilacını almaya gitmişti de dakikalar içinde çocuğu rahatlatabilmiştik.

"Annecim yaraların nasıl oldu?" diye soran annem, dikiş izimin olduğu kısmı ovuşturuyordu. "Çok yakmışlar oğlumun canını. Oğullarımın... Kim bu çocuklar bilmiyorum, ama sevmem için sendeki değerlerini görmem yetiyor. Sıraç'tan sonra ilk defa birine böyle bakıyorsun, o kadar mı değerliler?"

"Çok daha fazla anne. Hani hatırlıyor musun, sınıfta bir çocuk olduğunu, ona baktığım an sıkıca sarılmak istediğimi, her şeyine yardım etmek istediğimi anlatmıştım. O çocuk işte bu. Bilmiyorum, ama onu gördüğüm ilk anda ağlamak istedim. Sanki dünyada yapayalnızmışım da o çıkıp bana dost olmuş gibi." Zarar da verdi bana, canımı da yaktı, canımı almakla bile tehdit etti. Ama ona her baktığımda atan kalbimde sadece sevgi, huzur var. Saçlarını okşayıp mutlu etmek istiyorum. Kerizlikse kerizlik, salaklıksa salaklık. Onu gördüğümde huzur bulan nefeslerim yeter bana.

Annem omzumdan öpüp yüzümü sevdiğinde ona döndüm, hüzünlü ama aynı zamanda tebessümle bakıyor. Bir şey demek yerine kollarımı ona sarıp kokusunu içime çektim. Ne olursa ailem benim için çok başka olacaktı, hiç kimseye, hiçbir dünyaya değişmem.

Dakikalar sonra Ular biraz inleyerek gözlerini açtığımda annemden ayrılıp ona doğru eğildim, beni görünce gözleri dolmuş, başını çevirmişti. Ne oluyoruz? Benden bu kadar mı tiksiniyor?

"Birol'u çağırayım..." Ayağa kalkacakken bileğimi tuttuğundan kalakaldım. Annem omzumu sıvazlayıp odadan çıktığında yatağın kenarına oturup sessizce ağlayan çocuğu izledim. "Astımın olduğunu bilmiyordum. Niye önceden söylemedin? O üretim esnasında..."

Sözümü kesti, "beni affetme Şevket. Ne olursa olsun ne kadar zaman geçerse geçsin affetme ki şu vicdan azabım yakalarımı bıraksın."

"Vicdan azabı yapacak bir şey yok ki ufaklık," dediğimde bana döndü. "Biz farklı dünyaların insanıyız. Beni polisler, hukuk koruyabilecekken seni senden başka kimse koruyamaz. Canımı yaktın çünkü canın yanmasına engel olmaya çalıştın. Belki siz içinde olduğunuz için alıştınız ama elinde olduğunuz adam bir baron, sizi anında vurabilecek adam. Sizler canınızın yanmasına alışmışsınız, sadece sürekli yanmaması adına çırpınıyordunuz. Yapma. Vicdan azabı duyulacak bir şey yok."

"Anlamıyorsun. Anlamayacaksın." Elleriyle yüzünü kapattığında iç çektim.

"Anlatırsan anlamaya çalışacağıma söz veriyorum." Konuşurken yere bakmış, üzerine çok gidiyormuş gibi gözükmemeye çalışıyordum. "Ular tüm şakalar bir yana, ben gerçekten seni kardeşim gibi görüyorum. Belki davranışlarımdan başka sonuçlar çıkardın, bilemem."

Başımı ona doğru çevirdiğimde bana baktı ve gözünden yeni yaşlar döküldü.

"Benden nefret edersin," dediğinde gülerek başımı iki yana salladım.

"Müslümanım oğlum ben. Müslümana kin tutmak yakışmaz, bir şekilde alırsın gönlümü." Cevabımdan sonra kalkıp sırtını başlığa yasladı ve gözlerimin içine baktı.

"Abi!" İçeri dalan Bilal'le ben bile yerimde sıçradım. "Selamın aleyküm. Aleyküm selam. Ular'ım, yavrum iyi misin lan? Birol krize girdi dediğinde nasıl geleceğimi şaşırdım."

Ular -Erkek VersiyonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin