9-

2.2K 140 45
                                    

07.09.23

Şevket Uşak

Beni istemediğim bir şeyde ikna etmek zordur, hele haram veya mekruhsa, ama benim yüzümden biri zarar görecekse de ne isterlerse yapabilirim. O yüzden şimdi burada, Çinçin'de yasa dışı bir laboratuvarda, el altından bulunmuş kimyasallarla oturuyorum. Ular'da benden kat be kat daha beter dayak yemiş halde yerde uzanıyor. Bir an öldürecekler sanmıştım. Onun dayak yerkenki halleri yine gözümün önüne gelince başımı iki yana salladım.

Fikret babam değildi, buna adım kadar eminim. Yani Ular da kardeşim değil ama bu, onun dayak yemesini göze alacağım anlamına gelmiyor.

"Kimseyi zehirleyemem," diye mırıldanırken kimyasallara bakındım.

Bulunduğum odada bir de arabamla beni zorla getirmiş çocuklar var; Birol ve Bilal. Aslında Fikret'in babam olmadığını da Bilal sayesinde öğrenmiştim, benim kabul etmem için oyun olduğunu, mahallede bana en çok kim benziyorsa onu getirmelerini emredildiği için o adamı getirdiklerini anlatmıştı.

"Abi bir şey sorcam," diyen Bilal yanıma geldi. "Şimdi sen bir şeyler yapmasını biliyorsun ya. Madem kimseyi zehirlemek istemiyorsun, neden öğrendin?"

"Üniversitede arkadaş kurbanıydım. O boku yaptığını bilmeden bir arkadaşıma yardım ediyordum, öğrendiğimde de onu polise şikayet ettim." Açıklamamdan sonra Bilal kafasını salladı.

"İlaç yapmasını biliyor musun?" Kaşlarımı çatıp ona döndüm. "Yani ağrı kesici olur, kas gevşetici."

"Niye lan?" Birol benim yerime sorduğunda Bilal omuz silkti.

"Niye olacak oğlum, millet için. Ya abi, sen şimdi küçük bir şeyler yap tamam mı? Sonra sadece ilaç yap. Bunu denemeye gelenlere aslından veririz, millete satılacak olanları ilaçla değiştiririz. İlaç yapmasını biliyor musun?"

"Bilal..." Susup sevinçle çocuğun alnından öptüm. "Oğlum, senin zekan buraya çok fazla lan. İlaç yapmasını bilmiyorum, ama şeker yapmasını biliyorum. Eğer gerekli kıvama getirebilirsem, şeker de uyuşturucuya benzeyebilir. Ölürüm sana oğlum!" Çocuğun alnından tekrar öpüp maskemi taktım.

"Yalnız abi, ben 30 yaşımdayım." Ona döndüğümde omuz silkti. "Sana kibarlıktan abi diyorum, sonuçta hocasın."

"Edebiyatını si..." Birol küfür edecekken bana dönüp özür dileyerek baktı.

"Tamam tamam. Boş verin de maskelerinizi takın, kokudan kafanız bulunmasın." Beni dinleyip maskelerini taktılar, Birol gidip yarı baygın Ural'a da taktı.

• • •


İstedikleri ölçüde yapmam iki gün sürmüştü ve kesinlikle uyumama izin vermemişlerdi. Bu yüzden işim bittiği gibi duvarın dibine çökmüştün.

"Hoca, sen ne yaptın ya? Mükemmel bir iş çıkardın. Var ya, Baba seni bir daha nah salar." Bilal konuşurken defalarca ıslık çalmıştı. İlk yaptığım mal birinci kaliteymiş de bilmem neymiş. Uyucam oğlum ben, bulaşmayın bana.

"Ama yaptığımız iş öğrenilirse..."

"Ne işi Birol? Hoca malı yaptı işte." Ural'ın direkt konuyu kapatmasına sevinmiştim. "Bırakalım da biraz uyusun, zombi oldu hepten."

Tam uykuya dalacakken kapının açılp alkış sesini duyunca gözlerimi zorla açtım, Baba.

"Oğlum," diyerek yanıma geldi ve alnımdan öptü. "Onu, sen nasıl yaptın ya? Var ya gurur duyuyorum seninle. Şu zekanla ne paralar kazanırız bir bilsen."

Ters cevap vermek istesem de açlık ve uykusuzluk öyle bir hale getirmişti ki gözlerimi bile zor açık tutuyordum. Yanımdan kalktı.

"Çocuklara villayı hazırlayın hemen, villada da güzel bir sofra kurulsun. Domuz eti, şarap falan olmasın. Başka ne haramdı?" Utanmadan bana döndüğünde derin bir nefes aldım.

"Paran," dedim zar zor. Bilal anında gülerken Birol dudaklarını birbirine bastırmıştı.

Baba bozulan yüz ifadesine rağmen eğilip anlımdan tekrar öptü ve gitti.

"Abi çok fenasın ya." Bilal hâlâ gülerken yanıma geldi ve koluma girdi. "Valla bir gün çıkarıp vuracak seni."

"İnşallah. Rabbim duy bizi." Bilal'in yardımıyla ayaklandım ve depodan çıkmak için yürümeye başladık. Yalpaladığımda Bilal durdu, bana üzülerek baktı.

"Bu kadar zenginliğin içinde açlıktan ölecek ilk insan olacaksın ha." Birol arkamdan konuşurken sadece başımı Bilal'in omzuna yaslamıştım.

Haram parayla bir şey yemem, sonra götümden acısı çıkar anasını satayım. Aniden havalandığımda korkarak gözlerimi açtım, Ular beni sırtına almış.

"Napıyosun lan manyak? İndirsene beni. Arkamdan öğrencisinin sırtına çıkmış dedirtmem." Beni dinlemeden yürümeye başladı.

"Alt tarafı 7, 8 gündür sudan başka bir şey yiyip içmiyorsun. Nasıl bu kadar zayıflayabilirsin?" Ular'ın saçma sorusuna göz devirdim. Yemek yemediğim için olabilir mi?

"Oğlum, adam en başından beri zayıftı zaten. Harbi ha hoca, sen niye yiyorsun da kilo almıyorsun?" Onların beni kaçırmadan önce birkaç gün izlediğini öğrenmiştim.

Hareket eden sırta yüz üstü yaslandığımdan mayışmıştım. Gözlerimi kapatıp sadece nefeslerime odaklandım.

Biri beni attığında inleyerek sırtımı tuttum.

"Senin yapacağın işe Ular!.. Hoca iyi misin, hoca?" Üzerime eğilen bir beden gördüğümde korkuyla yerimde toparlandım. Işık açıldı ve konuşanın da üzerime eğilenin de Bilal olduğunu gördüm. "Kırdın adamın sırtını şerefsiz!"

"Ne yapayım lan? Kulağımın dibinde konuşup durdu. İki sırtımızda taşıyalım dedik, herifin çenesi açıldı ya!" Ular sinirle odadan çıktığında etrafa baktım. Aşırı lüks bir odadayım ve... Lan bunlar gerçek altın mı? Bilal'e döndüm, hâlâ iyi misim diye beni kesiyor.

"Burası neresi?"

"Baba'nın villalarından biri. Hoca biraz daha uyu istersen, güvendesin. Bir şey olursa söz koruyacağım seni," dediğinde onu onayladım. Dışarı çıkıp kapıyı kapattığında her ne kadar etrafa bakmak istesem kapanan gözlerimi dinledim.

Ular -Erkek VersiyonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin