08.09.23
Şevket Uşak
Buraya geldiğimde saatlerce ağlayan Sıraç, elimi tutarak uyuya kalmıştı. Koltuklarda konuşurken eli elimde kalmış, en sonda başını yaslamıştı. Gece ona başıma gelen her şeyi anlatmıştım, ses kaydı almış, defalarca not tutmuştu. Grup da bana yardım ettiğinden adresler, isimler tamamdı. En şaşırdığım noktaysa Baba'nın yanında gördüğüm ordudan dostumuz -adı Tarık-, aileme yardım ediyormuş güya. Sürekli bulunacağımın sözünü veriyor, arabamı aratıyormuş. O araba parçalanalı hani oldu...
"Abi hiç uyuyamadın," diyen Birol yüzüme bakıyordu. "Bu uykusuzluk seni hasta edecek."
"Dengesiz uyuyor, dengesiz. Abi aman dikkat et kendine." Bilal de ikizine destek çıkınca güldüm.
İkisi de esmer, kara gözlüydü. Bilal zayıfken Birol biraz daha kilolu ve kısaydı. Bilal'in saçlar kase biçiminde kesilmiş, sürekli alnına yapıştırıyordu. Birol'unsa ne uzun ne kısa bir seviyedeydi.
"Yok yok böyle iyi. Şu olaylar düzelsin, uykumu da düzeltirim." Başlarını salladıklarında elimi yavaşça Sıraç'tan çekmeye çalıştığımda daha da yapıştı. "Necmi kaybolmamıştır değil mi?"
"Yok abi, ne kaybolması. Erken gitti fırına, ekmeklerin çıkmasını bekliyordur. Necmi tilkidir, gerektiği yerde koklayarak bile yolunu bulur. Sen merak etme abi." Birol'a başımı salladım. Ular da uyuya kaldığından onu, burada kalırken kullandığım odaya gönderip uyumasını söylemiştim. Birol kahvaltı hazırlamak için ayağa kalktığında Bilal ellerimize bakarak güldü.
"Abi elleriniz uyuşacak ha." Bilal hep güler yüzlü, şaka yapan bir tipti. Birol'un tam tersi...
"Birol yapsa sen elinin uyuşacağını düşünür müsün?" Sorumdan sonra başını iki yana salladı.
"O sevmez ki beni, aptal der hep ki sen de şahitsin. Yani beni azıcık sevse köpeği olurum."
Üzülsem de şahit olduğum bir şey vardı; Bilal canını tehlikeye atacak, ölebileceği ne kadar şey varsa yapar, başını tehlikeye sokardı. Canının kıymeti hiç yoktu, Birol da her seferinde onu korumak için ağır yaralar alırdı. Bilal'in ağzının ayarı da yoktu, kiminle nasıl konuşması gerektiğini bilmezdi.
"Sevmese niye yanında dursun oğlum? Ne yaparsan yap, der çeker gider. Ama o seninle kalıp tüm darbelere beraber göğüs geriyor." Konuşmamdan sonra Bilal'in gözleri doldu.
"Değil mi abi ya? Ben gidip öpeyim." Koşarak ayağa kalktı ve mutfağa girdi, bir iki bağırış çağırıştan sonra Birol'un niye öptün, niye ağlıyorsun lan dediğini duydum. O anı görmek istesem de elimin üzerindeki yüze döndüm.
Sıraç gibi bir kardeşim var, başka bir şey istemiyordum hayatta. Onun yüzünü severken derin, içli bir soluk aldı. Her gece arar, konuşurduk. Bazı geceler uyuyamadığından sabaha kadar görüntülü aramada olurduk. Eğilip şakağından öptüm ve yüzünü sevmeye devam ettim.
Ebeveynleri o dokuz yaşındayken trafik kazasında vefat etmiş, hiçbir akrabası da sorumluluğunu üstlenmediğinden yetimhaneye bırakılmış. Iqsu çok yüksekti, her sene tam puanla burs kazanır, devletin her eğitimine katılırdı. Yazılımdan kaynakçılığa, mantar yetiştirmekten muhasebeye kadar alakasız birçok kursa katılmış, hepsinden belge almıştı. Asla işsiz kalacak biri değil. Avukat olduğunda aniden akrabaları ortaya çıkmış, güzel insancılık oynuyordu. Şükür ki Sıraç hiçbirine kanıp karşılık vermemiş, kendi ayakları üzerinde durmaya devam etmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ular -Erkek Versiyon
Teen FictionBen inançsız bir oğlanım, ama Rabbe değil. İnsanlara inanmam, çünkü biliyorum ki onlar sözlerini tutmayan birer kuklalar." Öz ailesine ne olduğunu bilmiyordu, aniden yetimhanenin kapısına bırakılmış çocuk Şevket'ti. Ama hayatı aksiyon filmlerinden b...