ÖZEL BÖLÜM

7.3K 389 142
                                    

EDİZ YAĞIZOĞLU'NUN ANLATIMINDAN

Adin'i eve bıraktıktan sonra Mete'nin acil aramasıyla direktmen evden çıkmış karargaha gelmiştim. Şimdi ise Eymen komutanın odasında toplanmış bir sonraki görev için toplantı yapıyorduk.

"Bildiğiniz üzere bundan birkaç ay önce bir görevdeydik ve Allah'ın da yardımıyla köy halkını teröristlerin iğrenç oyunlarından kurtardık.Fakat teröristlerin ele başı olan Isa denen şerefsiz elimizden kaçmayı başarmıştı." Sert bir nefes sesi duyuldu. Bu konunun nereye varacağını hepimizde adımız kadar iyi biliyorduk.

"Ve o şerefsiz Hakkari'de ki bir köye baskın düzenlemeyi düşünüyormuş. O yüzden şafaktan önce hepimizin toplanıp o köye gitmesi gerek."

"E gidelim o zaman komutanım." Cihan'ın kendinden ödün vermeyen sesiyle bakışlar ona döndü. Yeni evliydi ve daha karısıyla doya, doya vakit geçirmemişti bile.

"Gideceğiz aslanım, gideceğiz. Ve o şerefsizlerin leşlerini köpeklere yem edip Allah'ın izniyle geri döneceğiz." Hepimiz birbirimize hırsla bakmaya başladığımızda Eymen komutan elini sertçe masaya vurup bizi daha fazla gaza getirmeye çalıştı. "Size güveniyorum aslanlar! Tez vakitte o itlerin sonunu getireceğiz."

Kolumdaki saate baktım. 16:00'dı akşama doğru evden hazırlanıp çıkacak, daha sonrasında ise Hakkari'ye doğru yol alacaktık. Hepimiz sandalyeden ayağa kalkmıştık. Karargahta kalanlar karargahta kalmış ben, Anıl ve Cihan ise evlerimize gitmek için hazırlamıştık.

Dışarıya çıktığımda park halinde duran arabama bindim ve eve doğru sürmeye başladım. Adin'e haber vermeden çıkmam beni her ne kadar rahatsız etsede, banyo yapıyordu sonuçta.

Yarım saatin sonunda eve vardığımda açık kapıyla kaşlarımı çattım. Hızlıca arabadan inip eve girdiğimde sessizlik duvarlara bir ses misali çarpmıştı.

Mutfağa baktım, Adin yoktu. Daha sonra banyoya ve Sevcan'ın odasına baktığımda orada da görememiştim. Dikkatle odasına doğru yöneldiğimde içerinin dağınıklığı, kalbimi ilk defa korkuyla hızlandırmıştı.

Yere düşmüş eterli bez, bıçak ve odanın her bir köşesine saçılmış Adin'in kıyafetleri...

Gözlerim telaşla aralandı.

Adin kaçırılmıştı...

Etrafa baktım, bir not veya başka bir ipucu bulma umuduyla fakat hiçbir bok yoktu. Hızlıca cebimden telefonumu çıkartıp Cihan'ı aradım.

"Efendim kardeşim?"

"Adin yok, Cihan." Sesim hem korku dolu hemde çaresiz çıkmıştı.

"Nasıl? Ne demek yok lan?!"

"Ne bileyim amına koyayım? Yok işte! Eve geldiğimde kıyafetleri dağılmıştı. Yerde ise eterli bir bez ve bıçak vardı."

"Tamam, tamam kardeşim. Telaş yapma. Ben şimdi bizimkilere haber vereceğim." Deyip telefonu suratıma kapattığında bende umursamadan telefonu iç cebime koyup Adin'in odasından ve evden çıkıp kapıyı kapattım.

Ne yapacağımı bilmiyordum. Ancak tek yapmam gereken şey tekrardan karargaha gitmekti. Korkuyordum... Adin'e bir şey olmasından ölesiye korkuyordum.

Çarçabuk karargaha vardığımda kapının önünde beni bekleyen telaşlı yüzlerle sıkıntılı bir nefes verdim. "Ediz..." Sesin geldiği yöne baktım. Yamaç'ın sesiydi. Yıllardır aynı mesleği yapsakta aslında birer düşmandık. "Adin, gerçekten kaçırıldı mı?" Onu umursamadan Cihan'a döndüm.

"Ne yapacağız?"

"Eğer yanında telefonu varsa ve açıksa konumunu bulmaya çalışacağız." Tek çözüm yolu bu gibiydi. Dudağımı sertçe ısırıp başımı salladım.

Perdenin Ardındaki Yüzler Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin