13. BÖLÜM

7.9K 432 131
                                    

"ÖLÜMLE YAŞAM ARASINDA"

Gözlerimi yummuş her şeyin bir rüya olmasını beklerken Ediz'in aniden beni itip odaya girmesiyle kendime gelebilmiştim.

Sevcan vurulmuştu.

Sevcan benim yüzümden vurulmuştu.

Sevcan bana takıntılı bir piç yüzünden vurulmuştu.

Hepimiz cümbür cemaat dışarıya çıkıp Ediz'in arabasına binmiş, hastaneye doğru gitmeye başlamıştık.

On dakikanın sonunda hastaneye vardığımızda hızlıca arabadan inip binadan içeriye girdik. Hemşireler Sevcan'ı sedyeyle yatırıp ameliyat haneden içeriye soktular.

Korkuyordum.

Birinin, hatta değer verdiğim birinin benim yüzümden ölmesini istemiyordum.

Kötü düşüncelerim başımı ağrıtmaya başlarken arka cebimden telefonum titredi. Burnumu çekip telefonumu aldığımda bildirim panelinde hiç görmek istemediğim o mesajı gördüm.

ÖZEL NUMARA: Sevcan kuşumuz benim yüzümden bu halde değil, Aden. Senin yüzünden. Sevcan'ın sonunu sen yazıp sen bitirdin.

Gözyaşlarım yanaklarımdan bir, bir süzülürken suçluluk duygusuyla dizlerimin üzerine çöktüm. Bağırıp çağırarak ona nefret ettiğimi söylemek istiyordum ama dilim lâl olmuş gibiydi.

Ellerim benden bağımsız saçlarıma gitti ve yolmaya başladım. Gülsüm annenin bile şaşkınlıkla bana baktığını hissedebiliyordum.

Çünkü Sevcan ölürse kendimi katil olan etmiş olacaktım.

"Adin, Adin yavrum?" Gülsüm anne titreyen sesiyle bana doğru yaklaşırken korkuyla duvarın dibine sindim.

Benim yüzümden Sevcan bu hâldeydi.

Şimdi Gülsüm annenin bana acıması veya üzülmesi beni sadece kahrediyordu.

Amcamdan söylerdi hep, 'sen uğursuz bir insansın' diye. 'Her gittiğin yerde insanların başını belaya sokarsın' Diyordu lakin ben ona inanmak istemiyordum.

Fakat bu sefer gerçekten uğursuz gibi birinin hayatını göz göre, göre bitiriyordum. Biri benim yüzümden hayallerinden oluyordu.

Boğuk sesler kulaklarımı tırmalarken birinin beni sarstığını hissettim. "Benim yüzümden" dedim benim bile duyamayacağım bir fısıltıyla. "Benim yüzümden" eğer orada kalmaya devam etmeseydim şimdi kimse acı çekmiyor olacaktı.

Avuç içlerimle kulaklarımı tıkayıp, başımı deli gibi iki yana sallamaya başladım. "Benim yüzümden" sıcak avuç içleri yanaklarını kavradı.

Beni kendime getirmek istercesine...

Hıçkırıklarım nefes almamı engellerken kendimi karşımdaki kişinin kollarına bıraktım. "Sakin ol Cennet Bahçem. Yalvarırım sakin ol." Beni sakinleştirmek için saçlarımı okşayıp başımın üzerine uzun bir öpücük bıraktı.

"Ediz... ben..."

"Şşşh, yorma kendini güzel kızım." Bir süre öylece durduk. Ben Ediz'in kendine ait has paçuli kokusunu kokladım. Ediz ise kulağıma sakinleştirici cümleler fısıldayıp saçlarımı okşadı.

Birkaç saatin sonunda ameliyat hanenin kapısı açılınca telaşla ayağa kalkıp doktorun ağzından çıkacak o kritik cümleyi bekledik.

"Hastanın durumu stabil, vital bulgularının normale dönmesi için önümüzdeki yirmi dört saat yoğun bakımda kalması gerekiyor. Şimdilik söyleyeceklerim bu kadar, geçmiş olsun." Doktor daha fazla bir şey söylemeden yanımızdan çekip giderken ben çökmüş bir hâlde Ediz'e bakıyordum.

Perdenin Ardındaki Yüzler Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin