18. BÖLÜM

6.1K 381 268
                                    

"GÖREV"

"Sen ne yaptığını zannediyorsun!" Ediz'in boğazını patlatacak derecede bağırmasıyla ellerimi kulaklarıma bastırıp hıçkırdım. "Ha, söyle! Bana haber vermeden kaçıp gitmek ne lan?!"

"Bağırma," Diye fısıldadım korkuyla. "Korkuyorum..."

"Korkuyorsun öylemi?" Dedi. Sesi ciddi anlamda tehlike barındırıyordu. "Korkuyorsun! Siktiğimin orospu çocuğundan korkmuyorsun, benim bağırmamdan korkuyorsun, öyle mi Adin?!"

"Ediz..." Ediz, sertçe Cihan abiyi böldü.

"Ne Ediz! Ne? Ulan ya bir şey olsaydı sana? Ya benden önce o adam seni vursaydı?" Yüzünü sertçe sıvazlayıp arabanın tekerine tekme attı. "Sikmişim panzehirini! Sen o orospu çocuklarıyla o adamın yanına gidince ben iyi mi olacaktım?! Bu mu senin düşüncen?"

"Bağırma..." Bakışlarımı yerden kaldırıp yüzüne çevirdim. "Özür dilerim." Ediz, Cihan abiye kısa bir bakış atıp gitmesini söyledi.

"Ediz..."

"Cihan! Bir şey yapacak kadar şerefsiz değilim. Git, konuşacağız sadece!" Cihan abi tereddütle yanımızdan uzaklaşırken, Ediz sakin olmaya çalışarak derin bir nefes aldı. "Ya sana bir şey olsaydı?" Yüzümü ellerinin arasına alıp göz göze gelmemizi sağladı. "Ne yapardım o zaman ben?"

"Özür dilerim." Dedim burnumu çekerken.

"Sevcan'ı o şerefsiz mi vurdu?" Sessiz kalışımla gözlerini sıkıca kapatıp geri çekildi. "Tanıyor musun onu?"

Başımı iki yana sallayıp bakışlarımı tekrardan yere indirdim. "Ben ne yapayım şimdi? Hm? Sen söyle güzelim, ne yapayım?"

"Affetsen olmaz mı?" Çaresiz nefeslerini dışarıya bıraktığında, ben gözlerimi sıkıca kapatmış bana sarılmasını bekliyordum. Fakat öyle olmamıştı. Yanımdan hızla uzaklaşan ayak sesleriyle tuttuğum nefesimi hayal kırıklığıyla geri verdim. Ardından, bir el bana destek vermek istercesine omuzuma dokundu.

"Merak etme," Dedi Cihan abi. "Seviyor seni, affedecek." Cihan abi de seri adımlarla yanımdan ayrılıp asker  arkadaşlarının yanına gittiğinde, ben gecenin karanlığında iç çeke çeke ağlıyordum.

Demiştim sana! Ediz'e söyle demiştim.

"Kes sesini!" Diye bağırdım hıçkırarak. Bunu diğerleri duymamış olacak ki, hâlâ kendi işlerine bakıyorlardı.

Az sonra Mete, elinde hırkayla yanıma geldi. "Hava soğuk," diye fısıldadı hırkayı omuzuma atarken. "Hasta olmanı istemem." Gözlerimi ona değdirmeden hırkayı üzerime giyindim. Gerçekten hem soğuktu, hemde yağmur çiseliyordu.

"Sende mi bana kızgınsın?" Dedim hüzünle. Aslında Mete'nin bana kızıp kızmaması umurumda değildi ama Cihan abi, Ediz hatta ve hatta Anıl'ın bana kızgın olması beni daha çok üzüyordu.

"Hayır," diye fısıldadı elini tereddütle omuzuma koyarken. Bir an irkilsemde ses etmeyip başka tarafa bakmaya devam ettim. "Hayır. Kızgın değilim. Her ne kadar Ediz haklı olsa da ben sana kızgın değilim, Adin."

"İyi,' Elini omuzumdan indirip birkaç adım geriye çekildi.

"Mete!" Bizden biraz uzakta olan Cihan abinin bağırışıyla ikimizinden bakışları ona dönmüştü. "Sen Adin'i eve bırak. Bizim Ediz'le birkaç işimiz var." İtiraz etmek için ağzımı açacakken, Cihan abi kahverengi gözlerini bana çevirip ters ters baktı.

Çaresizce arabaya binip kapıyı kapattığımda, Mete'de hemen yanıma, sürücü koltuğuna binip kapıyı kapattı. Ardından arabayı çalıştırıp gaza bastı.

Perdenin Ardındaki Yüzler Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin