17. BÖLÜM

7.2K 385 204
                                    

"DEJAVU"

Korku...

İliklerime kadar hissettiğim korkuyla etrafıma bakınmaya başladım. Benim yüzümden olmuştu. Yine benim yüzümden, değer verdiğim kişiye kötü bir şey olmuştu.

"E...Ediz?" Dedim titrek sesimle. Etrafıma bakmayı sürdürürken sürekli Ediz'in ismini sayıklıyordum.

Az sonra dışarıdan gelen siren sesiyle girdiğim transtan saniyesinde ayrılmış bakışlarımı Ediz'e çevirmiştim.

"Yakını kim?" Diye sordu sağlık görevlisi.

"B...benim," Ediz'in baygın bedenini sedyeye yatırıp ambulansa doğru götürürlerken, bende arkalarından geliyordum. "Ben arkaya geçebilir miyim?" Başını sallayıp kapıyı açtı. İlk önce ben daha sonra kadın sağlık görevli arkaya bindiğinde kapı kapandı. Ardından hastaneye doğru sürmeye başladılar.

En sonunda Sevcan'ın bulunduğu hastaneye geldiğimizde sağlık görevlisi direktmen arabadan indi. Ardından arka kapıyı açarak sedyeyi binanın içine doğru sürüklemeye başladı.

"Neyi var?"

"Zehirlenme." Sağlık görevlisi ve doktor, Ediz'le beraber direktmen acil odasına girdiğinde sürgülü kapı ardımdan kapandı.

"Benim yüzümden," diye mırıldandım hıçkırarak. "Yine benim yüzümden biri zarar gördü." Arkamdan bir el omuzuma dokunduğunda Cihan abinin şaşkın bakışlarını gördüm.

"Sen? Sen Ediz'le gitmemiş miydin?"

"Ediz..." sözümü kesen şey hıçkırmam olmuştu. "Ediz zehirlendi." Dedim zorlukla. Cihan abi, şaşkınlığın vermiş olduğu iç güdüyle ağzını açıp kaşlarını çattı.

"Ne? Ne demek zehirlendi kızım! Kim zehirledi lan kardeşimi!" 'Bilmiyorum' diye başımı salladığımda iç sesim, Bencilsin! Diye bağırdı. Korkaksın!

"Korkak değilim!" Diye bağırdım iç sesime karşı. Cihan abi şaşkınlıkla bana bakıyor, fakat ağzını açıp tek kelime söyleyemiyordu.

"Adin, anlat bana nasıl oldu? Kim zehirledi kardeşimi." Bir anda titreyen dizlerimin üzerine çöküp daha çok ağlamaya başladım.

"Bilmiyorum! Bilmiyorum tamam mı?!" Cihan abi de dizlerinin üzerine çöküp bana sımsıkı sarıldı. "Bilmiyorum!"

"Tamam, tamam bir şey sormadım. Tamam mı?" Az sonra kapı tekrardan açıldığında, hızla ayağa kalkıp doktora baktım.

"Ediz Beyin neden zehirlendiğini biliyor musunuz?" Alt dudağımı ısırıp başımı iki yana salladım. "Eğer neden zehirlendiğini bulabilirsek, onun panzehirini bulmak daha kolay olacaktır. Ama bu biraz zaman alabilir ve o zaman diliminde Ediz Bey, kana karışmakta olan zehir yüzünden ölebilir."

"Ölebilir mi?" Dedi Cihan abi, titreyen sesiyle.

"Maalesef. Kanın içerisindeki zehirli madde, artık her neyse çok güçlü." Başka bir şey söylemeden yanımızdan ayrıldığında ben yine dizlerimin üzerine çökmüş hıçkıra, hıçkıra ağlıyordum.

Üst katta kardeşi Sevcan,

Bu katta ise kendisi vardı.

"Cihan!" Koridorun sonundan duyduğumuz Mete'nin sesiyle bakışlarım hâlsizce ona döndü. Onun bakışları ise, korkuyla ve telaşla bana bakıyordu. "Ne... ne oldu?"

"Ediz zehirlenmiş." Mete tereddütle, elini bana uzattı. Hissiz bakışlarımı ona çevirdiğimde elimi uzatmayacağımı anlamış olacak ki, kolumdan tutup beni ayağa kaldırdı ve hemen arkamdaki sandalyeye oturttu.

Perdenin Ardındaki Yüzler Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin