"YAKINLAŞMA"
BİR GÜN SONRA
Elimdeki mandalina kabuklarını çöpe atıp salona geçtim. Aklım hâlâ dünde, özel mesajla konuşmalarımızda kalmıştı. Şart koşmuştu bana, eğer Ediz'e ölen kardeşini kimin öldürdüğünü söylersem söyleyeceğini yazmıştı. Bende söyleyememiştim hâlâ Ediz'e.
Daha doğrusu vereceği tepkiden korkuyordum.
Ediz'in bir kardeşi olduğunu öğrendiğimde ilk baş şaşırsamda bu kısa sürmüştü. Belki özel bir sebepten dolayı gün yüzüne çıkaramamıştı.
Ya da söylemek istememişti?
İç sesime göz devirip bahçeye çıktım. Ekim ayına çoktan girmiştik. Hava yavaş, yavaş soğuyor, günler kısalıyordu.
Kısacası kış geliyordu.
Üzerimdeki kahverengi hırkama iyice sarınıp soğuk havayı ciğerlerime soludum. Havanın ani esmesiyle açık olan saçlarım şiddetle dalgalanıyor, gözüme ve ağzıma giriyordu.
Bileğime taktığım tokayla saçlarımı tek bir yandan gelişi-güzel ördüm. Daha sonrasında ise etrafa baka, bana dere kenarına doğru gitmeye başladım.
Beş dakikanın ardından dere kenarına geldiğimde gözüm çamaşır yıkayan benim yaşlarımdaki kızlara kaydı. Hepsi beni gördüklerinde konuşmayı bırakıp beni süzmeye başladılar.
Kimisi nefretle, kimisi şefkatle, kimisi ise kibirle...
Onların aksine yüzümdeki gülümsemeyi bir an olsun silmemiştim. Aniden bir kızın kalkıp beni sertçe itmesiyle ağzım şaşkınlıkla aralandı.
"Sen ne yüzle geliyorsun buraya?!" Yüzümdeki gülümseme solmuş 'anlamadım' dercesine kıza bakıyordum. "Hah! Kızlar gördünüz mü? Birde bilmezlikten geliyor."
Gözlerimi, hemen yanında duran kıza çevirdim. "Anlamıyorum. Ne olduğunu açıklayacak mısınız?"
"Başka bir memleketten geliyorsun dedik. Kalacak yerin yoktur, misafir olarak Gülsüm annenin evinde kalıyorsun dedik. Ama misafir olarak kaldığın evde sözlü bir adamla yatmaya utanmıyor musun?!"
Ağzım bir karış açık bana nefretle içini döken kadına bakıyordum. "Ben..." başka bir kadın lafımı tamamlamama izin vermeden eğilip saçlarımı kavradı.
"En yakın arkadaşımın sözlüsüyle fingirdeşip üstüne masum ayağa yapınca sana inanacağımızı mı sanıyorsun?!" Saçlarımdaki elini sertçe itip ayağa kalktım.
"Siz ne dediğinizin farkında mısınız?!" Diye bağırdım çenemin titremesini umursamadan. "Bunu size kim hangi kafayla söyledi bilmiyorum lakin bana birdaha böyle ithamlarda bulunursanız, çok kötü olur."
"Birde utanmadan bizi tehdit ediyor."
"Asıl siz utanmıyor musunuz? Kimsem yok diye bana böyle bir iftirada bulunamazsınız. Ben kimseyle, üstelik sözlü bir adamla yatıp kalkacak kadar düşmedim. Sizinde daha elde kanıt olmadan bana iftira atmanız, bu durumu daha önce yaşadığınızı gösteriyormuş demek." Çok fazla konuştuğum için kalbim şiddetle çarpıyordu. "Ya da hemcinsinizi ilk önce bir dinlemek yerine direktmen iftiraya maruz bırakmak cahil bir insan topluluğu olduğunuzu gösterir."
Hışımla oradan ayrılıp eve doğru koşmaya başladım. Bir yandan ağlıyor diğer yandan saçlarımı sertçe çekiştiriyordum.
Eve geldiğimde sertçe kapıya vurmaya başladım. Gülsüm anne telaşla kapıyı açmış beni daha ilk dakikadan soru yağmuruna tutmuştu. Dinlemeyip odama girdim ve duvarın köşesinde duran valizime dolaptaki eşyalarımı koymaya başladım.
![](https://img.wattpad.com/cover/345438760-288-k306632.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Perdenin Ardındaki Yüzler
Literatura Feminina《☆》《☆》《☆》 Yeni tayin olduğu köyde, gittiği bir sağlık ocağında hemşirelik yapan Adin, birkaç hafta kalmak için yerleştiği evde güvendiği insanların gerçek yüzlerini öğrenir 《☆》《☆》《☆》 Başlangıç: 30 Temmuz 2023 🎶 Not!: Wattpad'ta 'Perdenin Ardındaki...