27. BÖLÜM

3.9K 334 215
                                    

"BAĞLANTI"

Bir haber vardı. Kötü bir haber, şehit haberi... Üstelik bu şehit Ediz'in en yakın arkadaşıysa. Sözlerin bittiği yerde, Cihan'ın kapısının önünde öylece duruyorlardı. Elleri varmıyordu kapıyı tıklamaya, dilleri lal olmuştu konuşmaya...

"Haydi Bismillah," diyerek tıkladı kapıyı Ediz. Birazdan burada bir ağıt yakılacak, bir kadına kocasının şehit olduğu haberi verilecekti.

Az sonra açılan kapıyla; kucağında bebeği olan Mehtap'ı yani Cihan'ın karısını gördüler. Hepsinin yüzlerinde birer yıkılmışlık ifadesi vardı ve bu hallerinin neyden kaynaklandığını Mehtap çok iyi anlamıştı.

"C...Cihan," dedi korkuyla. Ne yapacağını bilemez bir şekilde bebeğine, daha sonra tekrardan Ediz'e baktı. Mehtap'ın titrediğini gören Ediz, kucağındaki bebeği alıp, Mehtap'ı koltuğa oturttu. "Cihan, o... o nerede?" Askerlere umutla baktı Mehtap.

"Başın sağ olsun..." İşte bu Mehtap için büyük bir yıkımın, ilk adımıydı. Ağlamadı, bağırmadı veya çağırmadı ama öylece askerlere baktı. "Seni, seni götürmeye geldik. Cenaze namazı Hacı Saadet Camii'sinde kılınıp, memleketinde toprağa verilecek."

Mehtap sustu. Nefes alışverişlerinin durduğunu, öleceğini hissetti. "Cihan..." Yutkunup ayağa kalktı. Bir ruh misali, teni bembeyaz kesilmişti adeta. Cihan'dan kalan biricik bebeğini kucağına alıp uzun uzun yüzüne baktı.

Bir adam vardı; bebeğinin doğduğu gün görevdeydi. Ve yine bir adam vardı; bebeğinin birinci yaş gününde şehit olmuştu. Ediz, Mehtap'ın koluna girip evden çıkardı. Bu kadar sakin kalmasını hiçbiri beklemiyordu, ya da acısını içinde yaşıyordu.

Ediz, Mehtap, Mete ve Erdal bir arabaya; Anıl, Yamaç, Cesur ve Yusuf ise başka bir arabaya binip doğruca Camii'ye doğru yola çıktılar. Hiçbiri konuşmuyor, gözgöze dahi gelmiyorlardı.

Ediz, cebindeki titreyen telefonunu çıkartıp dolu gözleriyle ekrana baktığında sevdiği kızdan mesaj geldiğini gördü.

Cennet Bahçe'm: Ediz, şehit varmış. Sen iyisin değil mi?

Cennet Bahçe'm: Çok korkuyorum, içimde kötü bir his var. Kimseye bir şey olmadı değil mi?

Cennet Bahçe'm: Ediz?

Ediz: Ben iyiyim, fakat Cihan şehit oldu.

Cennet Bahçe'm: Nasıl? Ama daha o gün...

Ediz: Ben sizi birazdan almaya geleceğim güzelim. Hazırlanın siz.

Cennet Bahçe'm: Ediz, ya karısıyla bebeği?

Ediz: O'nlar şu an burada. Çoktan haber verdik, Camii'ye doğru gidiyoruz.

Cennet Bahçe'm: Dikkatli olun, olur mu?

Ediz: Olur bir tanem.

Ediz: Seni seviyorum.

Ediz, telefonu kapatıp tekrardan cebine koydu ve bakışlarını Cihan'ın karısına çevirdi. Donuk gözlerle kucağındaki bebeğe bakıyor, kesinlikle ağlamıyordu. Sıkıntılı bir nefes verip başını tekrardan cama yaslayıp Hatay'ın sokaklarını izlemeye koyuldu.

ADİN KORKMAZ

Bir haber vardı. Kötü bir haberdi ve şehit haberiydi. Üstelik bu şehit Cihan'dı. Daha iki gün önce görüştüğüm konuştuğum, olmayan abimden bile daha çok sevdiğim adam şehit olmuştu.

Perdenin Ardındaki Yüzler Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin