Bölüm Şarkısı: Erol Evgin ~İşte Öyle Bir Şey
Yorumlarınızı eksik etmeyiniz, iyi okumalar!
Bölüm 11: Reisler de Sever
2000 ~Bir Dostun Pişman Bakışında Sonbahar~
Hani eski bir resme bakarken
Hani yılları sayar da insan
Hani gözleri dolar ya birden
İşte öyle bir şey
İşte öyle bir şey...İnsanoğlu acıyı çektiği kadar unutmaya da meyilliydi. O an acıdan kıvranırken bile, daha sonrasında o günü izlerle anacak olsa dahi ertesi güne hiç yara almamış gibi o mezardan çıkabilirdi. Hayatın birçok noktasında acıyı iliklerimize kadar yaşayıp hissederken ardından bize sunulan bir bardak suyla bile çektiğimiz acıyı unutmaya hazırdık.
Acı, göğsüme yuva kurmuş bir serçe kuşu olmasına rağmen, şu mahallede attığım her adımda geçmişin acısı uyanıyor olsa da işte burası benim en büyük tutsaklığımdı. Şu mahallenin başına ne zaman gelsem adımlarım sekteye uğrar ve öylece sokağa bakakalırdım. Bazenleri insanlarla dolup taşarken bazen de bir o kadar ıssız olurdu tıpkı şimdi olduğu gibi. Fakat ben durup şu mahalleye baktığımda taşlarını, ağaçlarını, binalarını, dükkanlarını görmüyordum yalnızca; geçmişimin kalıcı izlerini de görüyordum. Mesela ilk adımımı attığım vakit ki çekincem bana evimin önünden el sallıyordu. Ya da okula gitmek için kapının önünde bekleyen liseli Müjgan'ı görüyordum. Pencereden, çarprazdaki binaya doğru aşığına bakan sevdalı Müjgan'ı görüyordum. Sokaklarda deli deli koşturan dört yakın arkadaşı anıyordum. Sevdiği oğlanla kahkahalarla yürüdüğü o anlara buruk gözlerle bakıyordum. Mahalleliyle yapılan etkinlikler hatrıma düşüyordu. Şimdi siz söyleyin acısı kadar mutluluğu da iliklerime kadar hissettiğim bu yerden ben nasıl gidebilirdim ki? Ben gitsem hatıralar yine burayı benimle getirirdi ve gittiğimde buranın yarası daha da acımasız olurdu.
"Her şey bu denli değişmişken bizim mahalleye zamanın eli değmemiş olması senin için de tuhaf değil mi? Geldiğim vakit mahalleyi tanıyamam diye düşünüyordum esasen." Dönüp aynı dalgınlıkla mahalleye bakan Ertuğrul'a baktım. Yedi yıl... Yedi yıl ondan ne de çok şey götürmüştü. Yirmilerin başında tanıdığım Ertuğrul'un gözleri ışıl ışıl parlardı. Öyle ki sanki gökteki yıldızlar onun için gözlerinde parlamaya hazır gibiydi. Şimdi ise hep dalgın, hep buruk ve hüzünlüydü. Yanımda aşık aşık sürekli gülen adamın neşesi ölmüştü. Yüzünde tebessüm bile açmıyordu, gücü yoktu sanki. Yılların getirisi elbette ki çocuksu kırıntıları gömüp yerini olgunluğa bırakırken yüzü de solmuş gibiydi. Gözlerinin altı uykusuzluktan hep koyu halkalarla süslüydü, zamanında hep kirli sakal olarak kullandığı sakalları biraz daha uzamıştı. Bu hâli onu daha da bitik gösteriyordu. Fakat bunların yanı sıra o kadar irileşmişti ki sanki acılar ona güç vermiş gibiydi. Hep yanında ufak tefek kalırdım ama şu an onun arkasından bakan biri beni göremezdi bile o kadar ufak kalmıştım.
Seni düşündüm dün akşam yine
Sonsuz bir huzur doldu kalbime
Bir de kendimi düşündüm sonra
Bir garip duygu çöktü omzuma...Bakışlarımın üzerinde haddinden fazla oyalandığını fark edince irkilerek ben de önüme döndüm. "Yedi yıl, kimine hayat durduruyor kimine ise dokunmadan geçiyor. Gerçekten de burada bizim duvar hariç hiçbir şey değişmedi. Onu da bir sabah belediye boyadı engel olmaya vakit bulamadık. Senden sonra siyasi yazılarla dolmuştu orası şikayetle boyatılmış." Sanki karşımdaki kişi o değilmiş gibi öylece akışına bırakmış aklımdan ne geçiyorsa konuşuvermiştim. Çıktığından beridir ne zaman karşı karşıya gelsek konuşacağımız vakit zamanında acıdan kavrulduğumu unutup da dökülüveriyordum karşısında. Yedi yıl onun bir kelâmına öyle hasret kalmıştım ki bu da onun dışavurumu olmalıydı belki de.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ankara'da Aşık Olmak
RomanceDoksanlı yıllarına heba olmuş bir aşkın öyküsüydü onlar. Davasına ve sevdasına düşkün olan adamın, sevdasından vazgeçmek zorunda kalışıydı... "Bana bir gün, ne davamdan ne yârimden geçerim, demiştin. Sen davana sadık kaldın da yârine sırtını döndün...