Bölüm Şarkıları: Taner ~Affetmedim Kendimi
Zeki Müren ~Ah Bu Şarkıların Gözü Kör Olsun (Deniz Tekin'den de dinleyebilirsiniz.)
Kamuran Akkor ~İkimiz Bir FidanınYorumlarınızı eksik etmeyiniz, iyi okumalar!
Bölüm 14: İkimiz Bir Fidanın Güller Açan Dalıyız
2000 ~Yılbaşı~
Göğe dönen gök gözlerim, yağan kar yüzünden kısılmıştı. Düşen her bir kar tanesi bir ihtiyaçla kirpiklerime tutunurken daha onun varlığına alışma fırsatım olmadan eriyip yokluğa karışıyordu ama bir yerde benimle geçmişi de olmuş oluyordu. Ben de yıllardır böyle bir durumun içerisindeydim. Onun gidişi göğsümde bir yara, gelişi ise korkularımın sebebi olmuştu. İlk önce nişanlılık olayları kolumu kanadımı kırıp beni bir köşeye atmıştı. Ardından her daim yine gidecek mi, yine başına bir iş açacak mı düşüncesi istila etmişti her bir yanımı. Onun yüzünden diken üzerinde yaşayan kanadı kırık bir kuştum. Üstelik onunla olurum da terk edilirim diye korkmaya vaktim bile olmamıştı. Yalnızca yaşasın ve eski Ertuğrul gibi neşesi olsun diye debelenip duruyordum olduğum yerde.
Varsın olsun, dedim, varsın olsun o neşesi güzel oğlanım geri gelsin bu da bana pekçe yeterdi.
Kabanıma sıkı sıkıya sarılmış atkımı ise neredeyse yüzümü kapatacak kadar çekmiştim. Ankara'nın kışı pek bir yamandı. Sonbaharın daha tadını çıkarmaya kalmadan keskin bir kışa geçiyor ve dişlerimizi titrete titrete sokağa çıkıyorduk. Ama öyle de bir yerdi ki şu mahalleden, şu şehirden bir adım çıksam oksijenimi yitirmiş gibi ihtiyaçla kavrulur hâle geliyordum. Ankara benim en büyük tutkunluğumdu.
Yüzümü iyice atkımın içine gömüp akşamın karanlığında Harzem Meyhanesine doğru yürüyordum. Çok uzun süredir adım attığım bir yer değildi. Hatta en son Ertuğrul'un babası öldükten sonra oraya gitmiş bir daha da adımımı atmamıştım. Yılbaşında öğretmen arkadaşlarım buraya gelirken ben her defasında evde oturur ya da Sümeyye ile vakit geçirirdim. Bu defa ben de öğretmen arkadaşlarıma eşlik edecekken Sümeyye de İlyas ve Ertuğrul ile meyhaneye gelecekti. Birkaç haftadır ara ara buraya gelip tekrardan meyhanenin başına geçmek için adımlar atmaya başlamıştı Ertuğrul. Sanki günbegün gözümün önünde tekrardan doğup adım atmaya çalışan, hayata karışmaya çalışan bir bebek vardı. Elbette biliyordum bir daha eskisi gibi olamayacağını ama çabası yeterdi. Onun bir şeyler için çaba vermesi bile bana çokça yetiyordu.
"Müjgan." Meyhanenin kapısına ilerlerken duyduğum sesle kafamı kaldırmış ve köşede durmuş Özmen'e bakmıştım. Sahipsiz, kimsesiz, yapayalnız kalmış bir sokak köpeği gibi bakan bakışları yılların getirdiği dostluğumuzdan kaynaklı içime otursa da tepki vermemeye çalışarak adımlarımı ona yönlendirdim.
"Müjgan... Özür dilerim. Birini sevdiğim için özür dilemek çok zoruma gidiyor ama sizi bana tekrardan getirecekse ayağınıza bile kapanırım." Hafiften içmiş olduğunu anlamış ve daha da bir hüzünlenmiştim. Onun da kendi içinde yaptığı şeyleri kendine yakıştıramadığının farkındaydım ama bir kere ihanet eden hep etmez miydi?
"Bu benim çok zoruma gitmişti ama buna takılan anladığım üzere benden çok Ertuğrul. Yok sayabilirdim, geride bırakabilir ve seni abim saymaya devam edebilirdim. Ama Özmen... Özmen, sen Ertuğrul'a kıydın. Sen, kundaktan beridir yoldaş olduğun adama ihanet ettin. O bunu kabul edip seni o vakit affetmiş olsa da ben etmedim. Sen bana omuz olurken hem bana art niyetle yaklaşmışsın hem de Ertuğrul'un arkasından iş çevirmişsin. Söyle bana, ben seni nasıl affedeyim?" Kendimi sıkmasam ağlamam an meselesiydi.
"Ben de affedemiyorum ki kendimi. Bu yüzden bari siz beni affedin istiyorum. Nefes alamıyorum, uyuyamıyorum, canım yanıyor. Bu ihaneti ben kendime yakıştıramıyorum. Nasıl gözüm döndü, nasıl oldu ben bile bilmiyorum. Bir tek şeyden pişman değilim ama onu da kendime yakıştıramıyorum zaten. Kardeşimin sevdiğini sevmek benim en büyük kahpeliklerimden biri, ömrümce ben de kendimi affetmeyeceğim." Kafasını eğip ağladığını görünce zorlukla yutkundum. "Seni Allah affetsin Özmen, ben etmeyeceğim çünkü." Çok acımasızdım belki, hatta başkası olsa yıllar geçti affetmek düşer dese de ben bunu reddediyordum. Beni sevmesini affedebilirdim ama zamanında Ertuğrul'a yaptığı ihaneti ve yarı yolda bırakışını affedemezdim. Ben o kadar gönlü yüce birisi değildim belli ki.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ankara'da Aşık Olmak
RomanceDoksanlı yıllarına heba olmuş bir aşkın öyküsüydü onlar. Davasına ve sevdasına düşkün olan adamın, sevdasından vazgeçmek zorunda kalışıydı... "Bana bir gün, ne davamdan ne yârimden geçerim, demiştin. Sen davana sadık kaldın da yârine sırtını döndün...