Bölüm Şarkısı: Neşet Ertaş ~Gel Yanıma Gel
Yorumlarınızı eksik etmeyiniz, iyi okumalar!
Bölüm 12: Hayranım Gözlerine
2000 ~Mutluluk Bir Sonbahar Gününde Gizli~
Kasımda aşklar sahiden de bir başkaydı. Bir kasım günü tanışmış çiftin nişan günleri de tam olarak aşık oldukları gün de yapılacaktı. Kışa girmeye az vaktin kalmanın etkisiyle Ankara'nın ayazının bizi mahvedeceğini bilmemize rağmen bu ay tercih edilmiş olsa da günün mutluluğu ve içimizin sıcaklığı etrafı ısıtıyordu.
Bundan yıllar önce Ertuğrul'un cezaevindeki üçüncü yılındayken Sümeyye yanıma gelmişti. İlyas ile birbirlerini sevdiğini ama abisinin durumu buyken evlenemeyeceğini söylemişti. İlyas da Ertuğrul'un üniversiteden en yakın arkadaşlarından biriydi. O da bu yüzden evliliğe sıcak bakamıyordu ama Sümeyye'den de ayrı kalmak bağrını yakıyordu.
Ertuğrul'un içeriye girme sebebi olan olay olduğunda yanında olamadığı için hep kendini suçlardı. Bize de Ertuğrul'un emaneti olarak çokça da iyi bakardı. Onlar zaten daha ben Ankara'da bile yokken Ertuğrul'un ilk yılında bir kasım ayında tanışıp birbirlerinin yüreğine düşmüşlerdi. Fakat Sümeyye'nin liseli olması, İlyas'ın kendine bunu yakıştırmaması sonucu o yakınlaşma hiç gerçekleşmemişti. Oysaki sadece aralarında iki yaş vardı ama İlyas için bu durum doğru değildi. Bu onu içten içe tebrik ettiğim hususlardan biri olmuştu. Sümeyye'den sonra tek bir kıza bile bakmamış ve onun üniversiteli olmasını beklemişti, kafasını da karıştırmaktan kendini bir hayli uzak tutmuştu.
Üniversiteye başladığımız günlerde ise aralarındaki o elektriği hepimiz hisseder olmuştuk ama tam bir adını koymamışlardı. İkisi de Ertuğrul'dan çekiniyordu. İlyas sevdasının arkasında dursa da Ertuğrul'a ayıp etmekten çekiniyordu. Kardeş gibi olmuşlardı o vakitler, neredeyse Özmen gibi görürdü onu ve İlyas da onu hayal kırıklığına uğratmamaya çalışıyordu.
Gel zaman, git zaman derken o elim olay gerçekleşmişti. Bununla birlikte daha çok üstümüze düşer hâle gelmişti. Sümeyye'nin en büyük dayanağı oydu. O üçüncü yılın içinde İlyas, Ertuğrul'un yanına gitmiş ve onun rızasını almıştı aileleri de işin içine katmak için. Ertuğrul ise ne demişti bilmiyorum ama İlyas o gün kan çanağına dönmüş gözlerle gelmiş ve kabul ettiğini söylemişti.
İsteme ve abartısız bir şekilde yüzük takılmıştı. Daha çok elalem ne derin de önünü kapatmak istemişti Ertuğrul'un annesi. Onun baskısıyla Sümeyye de razı gelmişti. Yine de abim gelmeden evlenmem dediği için herkesi susturmuş ve söz olayıyla herkesin ağzı kapatılmıştı. Şimdi abisi çıkmışken görkemli bir nişan yapmak istiyordu ama bir yandan da bu sefer babası olmadığı için yüreği buruktu. Sümeyye yine de o söz olayını bir şans olarak görüyordu. Şayet bir ay daha gecikse babası buna şahit olamayacaktı. Zor günlerdi yedi yılın her bir günü ama şimdi yine hepimiz burada mutlu bir gün için hazırlanıyorduk.
Mahalle, aileden sayıldığından evin önünü bu soğuk havaya rağmen gelecek kişilerle dolmuştu bile. Çoğu zaman ötekileştirilmiş olsam da sahiden de mahalle bizde aile demekti. Özellikle Ertuğrul ve Sümeyye onların elinde büyüdüğü için gözlerinden sakınırlardı. Ben çok denk gelmiştim Ertuğrul'u ziyarete gittiklerini ya da bu süreçte Sümeyye'yi kendi evlatları bilip acısı için seferberlik verdiklerini. Beni de yok saymamışlardı tabii. Öyle çok bayıldıkları yoktu ama acımı görüp de sırt çevirmemişlerdi, yanımda oldukları günler de olmuştu. Bu mahallenin öğretmeni olduktan sonra da iyice benimsemişlerdi tabii ki.
Elleri titreyerek odanın ortasında duran Sümeyye'ye döndüm. Su gibi olmuştu. Her zaman çok güzeldi ama bugün bambaşkaydı. Abartıdan uzak çiçeklerle süslenmiş tam ona uygun sarı bir elbise giymişti. Askılarında küçüklü büyüklü sarı çiçekler varken aynı şekilde göğsünden beline kadar da bir sürü çiçek işlemesi vardı. Belinden sonrası yere kadar sade bir şekilde uzanıyordu. Koyu saçlarını topuz yapmış ve önden ufak maşalı teller dökülmüştü. Üzerine sim dökmemeleri için resmen kuaförle savaş içerisine girmiş olsak da ucuz yırtmıştık. Yüzüne de hafif bir makyaj yapmış ve hem sade hem de çok güzel olmuştu. Zaten Sümeyye aşırılıklardan hoşlanmazdı. Onu bildim bileli böyleydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ankara'da Aşık Olmak
RomanceDoksanlı yıllarına heba olmuş bir aşkın öyküsüydü onlar. Davasına ve sevdasına düşkün olan adamın, sevdasından vazgeçmek zorunda kalışıydı... "Bana bir gün, ne davamdan ne yârimden geçerim, demiştin. Sen davana sadık kaldın da yârine sırtını döndün...