23. Bölüm 🍂

6.2K 479 243
                                    

Bölüm Şarkısı: Gülden Karaböcek ~Ben Olmalıydım

Yorumlarınızı eksik etmeyiniz, iyi okumalar!

Bölüm 23: Senin Açtığın Hançer Yarası Kapanmaz

2001 ~Sokakların Bizi Andığı Bir Kış Günü ~

Ruhumun eşini, yıllar sonra tekrardan gördüğümde yolların artık bizi ayrı düşürdüğünü düşünüyordum. Ben olduğum yerde kalmış olsam da o ters istikamete doğru yol alıyordu. Fakat gönüller bir olduğunda aşıkların yolu öyle ya da böyle bir şekilde denk düşüyormuş onu anlamıştım.

Bizimkisi aşkın savaş hâliydi. Hatta belki her şeyin böyle gelişmesi bir mucize bile olabilirdi. Ortada dile kolay, kalbe zor tam yedi yıl vardı. Bu yedi yılda her şey olabilir ve sahiden de yollarımız ayrı düşebilirdi. Lakin biz birbirimizin kaderine yazılı iki tohumcuktuk. Ertuğrul cezaevine girdi diye bırakmasam bile o, beni hayatından çıkarmaya çalıştığında sahiden bırakabilirdim de. Cezaevinde ağır bir psikolojide diye düşünmek yerine ilk andan kendimi geriye çekebilirdim. Başka birisiyle tanışabilir ve hatta sevebilirdim de. Bunlar imkânsız değil, aksine insanların daha çok tercih ettiği şeydi. Fakat ne kadar planlar kurulsa da kaderin önüne geçilemiyordu. Belki başkasını tanıma yoluna girecektim, belki gerçekten onu sevdiğimi düşünecektim, belki yıllarımı onunla geçirecektim ve belki Ertuğrul'dan vazgeçtiğimi bile düşünecektim. Ta ki Ertuğrul'u tekrardan görene kadar... Ben onu göremeden de sevmeye devam etmişken hayatımın alternatifi en fazla bu olabilirdi. Onun sevgisi benden bile çokken onsuz bir hayatın var olduğunu düşünemiyordum bile. Biz birbirimizin kaderinin üzerinde çiçek açmıştık, aksi mümkün bile değildi.

Bugün yine terapisi vardı Ertuğrul'un ve o ne zaman terapiye gitse ben elim kalbimde yolunu gözlüyordum. Bazen evde, bazense okulda oluyordum ama yolunu gözlemeye aynı hislerle devam ediyordum. Ona iyi geldiğini biliyordum ama her terapiden sonra ağlamaktan kızarmış gözlerini görmek, geceleri kâbus gördüğünü bilmek kalbimin acıyla kavrulmasına sebep oluyordu. Terapiler sahiden de işe yarıyordu ve gelecek bazında düşündüğümüzde ileriye dönük çok daha iyi bir dönem bekliyordu bizi ama onun canı yanınca benim ömrüm uğrunda tutuşuyordu. Ve biliyordum ki günün birinde iyi olacak olsa da o günleri de bir an olsun unutmayacaktı. Beynini ele geçiren bir zehir olmasını göz ardı etsek bile ne vakit vücudunu görse tekrardan aklına o günler düşecekti. Bu da bizim sınavımızdı. Onun sınavı diyemiyordum çünkü artık birimizin başına gelen dert, ikimizin de sorunu olacaktı. Birbirimiz adına karar verme durumunu gerimizde bırakmıştık olması gerektiği gibi.

Dersler bitmiş ve bütün öğrenciler asla anlam veremediğim bir şekilde koşarak okuldan çıkarken gözüme kaldırımda oturan küçük kız çarpmıştı. Bacaklarını sıkı sıkıya birbirine yaslamışken dirseklerini de diz kapağına koymuş dertli bir şekilde yeri izliyordu. Elleri yanaklarında olduğundan kaynaklı da ufak dudakları büzüşmüş sanki dahası mümkünmüş gibi onu fazlasıyla tatlı kılmıştı.

Yüzümde sevecen bir ifade oluşmuşken usulca koşturan çocukların yanından sıyrılmış ve onun yanına ulaşmıştım. O an varlığım dikkatini bile zerre miskal çekmemişti. Buna aldırmadan yanına oturmuş ve sessizce beklemeye başlamıştım. Fakat ne kadar beklersem bekleyeyim ondan bir karşılık alamıyordum. Bu yüzden hafifçe omzumu, omzuna doğru değdirmiştim. Zaten bu anında etkili olmuş ve irkilerek bana dönmüştü.

"Öğretmenim?" Kara gözlerini daha da irileştirerek bana bakmaya başlamıştı. "Merhaba Gülşah, nasılsın güzelim?" Hemen öylece konuya bodozlama dalmak doğru olmadığından biraz sohbet etmeyi tercih etmişti. "İyiyim öğretmenim, siz nasılsınız?" Tatlı ses tonuyla konuşmasa sanki karşımda yetişkin olduğunu düşünebileceğim bir çocuk vardı. Hayat bazı çocukların, çocuk olmasına fırsat vermezdi.

Ankara'da Aşık Olmak Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin