Bölüm Şarkıları: Edip Akbayram ~Metrisin Önü
Ahmet Kaya ~Metrisin Önünde
Fazıl Say ~İnsan İnsanYorumlarınızı eksik etmeyiniz, iyi okumalar!
Bölüm 20: Benimlesin, Seninleyim
2001 ~Beyaz Sayfanın Açıldığı Bir Kış Günü~
Kekremsi bir tat bırakıyordu bu hayatın kavruk acıları. Yutkunsan geçmiyor ve daha da yayılıyor, tükürsen kurtulamıyordun. Bedenine usul usul yayılıyor ve baştan sona seni bu zehirle sarıp sarmalıyordu. Artık bir şeyler son bulsa bile bununla yaşamaya alıştığın için o acı hep varmış gibi hissetmenin de önüne geçemiyordun.
Ertuğrul'un cezaevine girmiş olmasının benim hayatımdaki yeri de tam olarak buydu. Evet çıkmıştı cezaevinden ve evet, artık yanımdaydı ama yedi yıl boyunca buna o kadar çok alışmıştım ki o acı bedenimi asla terk edemiyordu. Edecek gibi de görünmüyordu zaten. İkimiz de yolumuza baksak bile o geçmişin acısıyla yaşamaya da devam edecektik.
Karşılıklı koltuklara oturmuş birbirimize bakıyorduk. Ağlamam biraz olsun durulduğunda anında gidip üzerini giyinmişti. Ondan uzaklaşacağımı ve hatta iğreneceğimi düşünüyordu. Bu sanki mümkün olabilirmiş gibi! Yine de kendini rahat hissetmek için boğazlı kazak giyerek gelmişti. Tek bir yarasını bile bir daha görmemi istemiyor gibiydi. Oysaki biz o yaralardan çok daha ötesiydik. Ruhumuzdaki yaralar, bedenindeki yaraların da ötesindeydi ama böyle rahat edeceğini bildiğim için bu konuda pek ses de etmemiştim. Sadece kendini iyi hissetsin istiyordum.
İkimiz de dirseklerimizi, dizimize yaslamış ve hafifçe öne eğilerek birbirimize bakmaya başlamıştık. Bu defa konuşması gereken bendim çünkü o ne var ne yok hepsini dökmüştü. Artık konuşması gereken benken, onun yanında mıyım yoksa uzağında mıyım cevabını arayan da oydu.
"Kimisine göre yaptığım aptallıktı, kimisine göre fedakarlık. Doğru diyen de oldu, yanlış diyen de. Sevdasının arkasında duruyor dendiği kadar çıkmayacak bir adama ömrünü harcıyor da dendi. Ben sen yokken bile seni beklemeyi bir an olsun kesmedim. Şimdi böyle karşımdayken ve bir şeyleri düzeltmek için çabalıyorken geçmiş yüzünden seni kendimden itecek değilim. Birlikte düzeleyeceğiz, birlikte yaralarımızı saracağız. Her şey ha deyince normale dönmüyor, biz de çabalayacağız. Önemli olan sen iyileşmek istiyor musun? Başta düzeldiğini düşünmüştüm, zamanla kendine geliyorsun zannetmiştim ama şu an dönüp baktığımda yalnızca bizleri kandırmaya çalıştığını görüyorum. Ertuğrul, sen iyileşmek istiyor musun? Yara bandıyla kapatmayacağız, o yarayı tamamen iyileştireceğiz. Bunu istiyor musun, bunlar olurken beni yanında görmek istiyor musun?" dedim hiç cümleleri evirip çevirmeden. Kelime oyunları yapacak vakti çoktan geçmiştik!
Gözleri anında irileşip bana döndü. "Bu nasıl soru Müjgan? Tabii ki istiyorum! Senin için mutlu rolü keserken şimdi sen yanımda olacaksan ben nasıl mutlu olmam? Tamam, korkuyorum. Gerçekten! Bunlarla yüzleşmekten, o anları tekrardan yaşamaktan, yine kendimi kaybetmekten çok korkuyorum. Ama... Ama ben artık bunları aşmak da istiyorum. Huzurluca uyumak, gülmek, bunlar olurken de yanımda sen ol istiyorum." Oturduğu yerden kalkıp usulca yanıma geldi ve dizlerimin önüne yere çöktü. Bu esnada da ellerimi elleri arasına almış ve dudaklarını yaslamıştı. Onca vakit bunun için beklerken şimdi bunun olması gözlerimin dolmasına sebep olmuştu. Yaşıyordu, cezaevinden çıkmıştı, karşımdaydı ve yine avuçlarımı öpüyordu. Söyleyin bana, ben iyileşmesi haricinde başka ne isteyebilirdim ki bu saatten sonra?
"O hâlde psikolojik destek alman şart Ertuğrul. İlk önce beynini yiyip bitiren o kurtçuklardan kurtulmamız lazım ki yolumuza bakalım. O süreç içerisinde benim gittiğim bir doktor var, istersen ona gidebilirsin sen de. Ya da başka biri olsun dersen de araştırır, bakınırız olur mu?" Bir çocukla konuşur gibi uysaldı ses tonum. Onu kırmaktan, gücendirmekten, içine kapanmasına sebep olmaktan korkarcasına yaklaşıyordum. Her yanından yara almış hassas bir kuş gibi davranıyordum ona.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ankara'da Aşık Olmak
RomanceDoksanlı yıllarına heba olmuş bir aşkın öyküsüydü onlar. Davasına ve sevdasına düşkün olan adamın, sevdasından vazgeçmek zorunda kalışıydı... "Bana bir gün, ne davamdan ne yârimden geçerim, demiştin. Sen davana sadık kaldın da yârine sırtını döndün...