15. Bölüm 🍂

10.7K 738 409
                                    

Bölüm Şarkısı: Mavi Gri~ Altüst Olmuşum (Sözlerine bakın lütfen sanki Ertuğrul için yazılmış 😭)

Yorumlarınızı eksik etmeyiniz, iyi okumalar!

Bölüm 15: Ölü Ruhun Bedendeki Savaşı

Ertuğrul'dan...

2001 ~Kışın Yürekteki Yangını~

"Sen yaptın! Hepimizin böyle olma sebebi sensin!" Her daim bana karşı saygı içerisinde duyduğum sesinde bu defa öfke ve acı hâkimdi. Haykırışından kanlar sıçrıyordu yüzüme doğru. "Ben yapmadım, böyle olsun istemedim." Çaresizdim karşısında. Kendimi anlatmak istiyordum. Böyle olmaması için kendimi feda edebileceğimi ama yine de onları dahil etmeyeceğimi inandırmak için haykırmak istiyordum; fakat ne vakit dudaklarım aralanacak olsa yalnızca ağlamak geliyordu içimden.

"Her şey senin yüzünden! Bak bana, beni sen öldürdün!" Öyle hırçın ve kendince öyle haklıydı ki... Ama öyle değildi işte! "Böyle olsun istemedim. Yemin ederim ki ben böyle olsun istemedim." Karşımda delirmiş gibi gülen genç oğlana bakarken nefes almak şimdi çok daha zordu benim için.

"Bak onlara, bak onlara, bak! Hepimizin böyle olma sebebi sensin. Uyuyabiliyor musun? Uyumayacaksın! Nefes mi alıyorsun? Almayacaksın! Sen de öleceksin lan, sen de öleceksin!" Gözüm hepsinden önce boynundaki urgan izine takıldı. Onu öldüren, beni ise bitiren o iz...

Nefes nefese kalmışken ve boğuluyor gibi hissederken elim boğazıma çıkmıştı. Yine de istemeye istemeye bakışlarım yerde yatan ölü bedenlere döndü. Kandan yüzleri tanınmayacak hâldeyken kimisi o kavga gününden sağ çıkamayanlardı kimisi de cezaevi günlerinden. Hepsini ayrı ayrı biliyor ve yalnızca hatrımda bu kandan tanınmayacak hâllerini yaşatıyordum. Onlarla geçirdiğimiz güzel günlerin üstüne çoktan kara toprak atılmışken gözlerimi yumduğum vakitler ruhlarını yitirmiş hâllerinden başka bir şeyi hatırlayamaz olmuştum. Mesela bir zamanlar omuz omuza verdiğim adamların üzerime bıraktıkları sıcaklıkları nasıldı hatırlamıyordum; çünkü en son soğuk bedenlerini taşımıştım. Ya da nasıl gülüyorlardı? Çünkü ben içeriye girdiğimiz günden beridir hiçbirinin gülüşünü duymaz olmuştum. Oysaki onlarla ne vakit yan yana gelsek gülmekten yerlere devrilirdik. En kötüsü de yüzleri bile siliniyordu artık. Gözümü kapatıyordum kanlı yüzleri vardı, açıyordum parçalanmış vücutları... Ne tuhaf yıllarımı geçirdiğim adamları artık hatırlayamıyordum bile...

Kafamı yerde yüzüstü yatan adama çevirdim. Ne acıydı onu öyle yerde görmek. Bu ilk davası uğruna kavgaya karışması değildi ya da ilk kez sevdalısını bırakıp ölüme koşuşu değildi. Ama ilk kez davası uğruna girdiği kavgasında sırtından vuruluşuydu; fakat kanı yerde kalırken bile içten içe onun affedişinin acı tebessümü vardı yüzünde ve bir de gözlerini yummadan önce gördüğü sevdalası vardı aklında. O bendim ve o gün her şeyin başladığı, aynı zamanda da bittiği gündü. Benim bitişim, arkamda kırık bir kalp bırakışımdı.

Olduğum yerde iki büklüm olmuş nefes nefese yerde yatan bedenime bakıyordum. Ben o gün orada ölmeyi yeğlerdim; çünkü orada ölmüş olsaydım yalnızca arkamdan gözyaşı dökerlerdi ama cezaevine girmiş olmam beni yaşayan ölü, onları ise hayatı yarım hâle gelmiş kişiler olarak bırakmıştım. Ben ölseydim de bunlar yaşanmasaydı. Ben ölseydim de bunca insanın kanı benim yüzümden dökülmeseydi!

İçime içime haykırışların ardından nefes almanın benim için zor olduğu gecelerden birine uyanmıştım yine. Ne zamandır deliksiz bir uykunun içinde olduğumu hatırlamıyordum bile. Uykuların bana haram olduğunu, derin uykuya dalarsam o sabaha çıkamayacağımın bilincinde her gece yastığa başımı koymuştum. Sonrasında ise gördüklerim uyumama mani olmaya başlamıştı. Her gün birinin gözünün önünde katledildiğini görüyorken artık uyumak sana yalnızca ölüm gibi gelmeye başlıyordu. Orada dur demek yoktu, yalvarmak işlevsizdi ve gözünün önünde bin insan öldürülse sen sadece sıranın sana gelmesini dizlerin yerde beklerdin. Hep öyle olmuştu ve benden sonra da böyle devam edecekti.

Ankara'da Aşık Olmak Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin