Yorumlarınızı eksik etmeyiniz, iyi okumalar!
Bölüm 38: Mucizlerden Kopup Gelmiş Kuş
Ankara'nın izi bana değdiği vakte kadar kendimi İzmir'in ve yazın kızı olduğumu zannederdim. Denizden, kumdan, güneşten, şen kahkahalardan ibaretti benim için dünya. Hem de içerisinde katran gecelerimin olmasına rağmen.
Fakat zamanın ve hatta Ankara'nın eli bana değdiğinde dünyam da tepetaklak oluvermişti. Ankara'nın sevgilisi, güzün kızı olmuştu. Ayaz havalarını, bulutlu gökyüzünü, gergin ve bir o kadar da sevgi dolu insanlarını benimseyivermiştim. Ankara bana Ertuğrul'u vermiş, yıllarımı ve enerjimi çalmıştı.
Ankara biraz da olgunluk demekti. Ununu eleyip eleğini asmış bir olgunluk bırakıyordu insanın üzerinde. Bir insanın yaşayıp yaşayabileceği her şeyi tatmış gibi hissettiriyordu. Büyük kahkahalar yerine oturmuş bir tebessüme bırakıyordu evvela.
On sekizimde geldiğim bu şehir, yaş aldıkça bana olgunluk getirmişti ama hepsinden önce sevdiğimi elimden aldığı için büyümek zorunda bırakmıştı beni. Şimdi eskiye nazaran elbette ki o gülüşler büyümüştü ama asla ilk tanıştığımız günlerdeki gibi olamayacağımızın da damakta bırakan o acı tadını yok sayamıyordum.
Tasasızca koşturduğumuz mahallede artık gençlerin koşuşunu ufak bir tebessümle izletiyordu bu hayat. Bizden geçmişlik hissi uyandırıyordu içimde ama Ertuğrul elini bir uzatsa mahallelerce hiç sıkılmadan koşturabileceğimi de biliyordum. Çünkü her şeye rağmen onunla yan yana geldiğimizde çocuk olabiliyorduk. Belki eski neşemizde olamıyorduk ama yine de eğlenmeyi biliyorduk.
Mahallede adımlarken bana selam verenlere başımı eğerek ben de karşılık veriyordum. "Maşallah yahu, bir ayrı güzellik gelmiş sana Müjgan kızım!" Kadınların oturduğu yerden geçerken duyduğum sözlerle şaşkınlıkla onlara dönmüştüm. Pek fazla onlardan güzel söz işittiğim söylenemezdi. İçten içe yılların hatırına kabul görmüştüm ve kimisinin sevdiğini biliyordum ama öyle çok belli eden de nadir oluyordu.
"Teşekkür ederim, o sizin bakışınızın güzelliği." demiştim istemsiz bir heyecanla. Hâlimi fark edince sevecen bir şekilde gülmüştü. "Evlilik yaramış belli ki sana. Vallahi bazen kahkahalarınız evden taşıyor, benim de keyfim yerine geliyor. Çok çektiniz ikiniz de. Allah şahit ya o günden bu güne geldiğiniz için pek bir mutluyum. Bizim kara oğlanın kıymetlisi olduğun için hep dedim bu çocuk düzelirse aha da maviş kız sayesinde olur diye, şaşırtmadınız da bizi. Çıkıp gelmiş hâlini gördüğümde nasıl düzelecek bu oğlan diye o vakitler kendime pek bir dert edinmiştim.
Ertuğrul hepimizin elinde büyümüş sayılır. Mahallede top koştururken kimi zaman eve gitmek yerine gelir biz de yer, içerdi takoz oğlan, bir de şımarık şımarık güler giderdi. Şeytan tüylü, o yaşta sohbeti hoş bir çocuktu. Yalan yok mahalledeki her kız annesi ona talipti ama o gönlüne en yakışanı buldu. Hep mutlu olun yavrum benim." Göz bebeklerim titrerken anlamsız bir duygusallıkla gözlerim dolmuştu.
"Biliyor musunuz hep sizler tarafından biraz olsun benimsenmek istemiştim ben de? İçten içe kabul görememenin kırgınlığını yaşayıp durdum yıllarca. Bazen sonradan gelen insanlar sevilmez, önyargılı olunur ona anlıyordum ama bizi bir türlü kabul etmeyince içerlenirdim. Onca yılın ardından bunu sizlerden duyuyor olmak, benimsendiğimi bilmek beni yine de mutlu ediyor. On sekizinde mahalleye hevesle gelen o kızın heyecanı on yıl sonra tekrardan can buldu." dedikten sonra ağlamaklı bir şekilde gülmüştüm.
Yıllarca bunu sözünü hiç yapmadığım için ve kendimi geri çektiğim için onca zamanının ardından gelen bu itirafla şaşırmış ve üzülmüş görünüyorlardı. "Ah, yavrum benim! Böyle hissettirdiğimizi hiç bilemedim. Şu yaşımdan sonra yalan söyleyecek değilim, ilk geldiğinizde anneni sevmediğimiz için senden de hoşlanmamıştık ama ikizinin de güzel yüreğini gördüğüm gün her şeyi silip attım. Eğer ki böyle hissettirdiğimi bilseydim yemin olsun gelir konuşur niyetimi belli ederdim." Olması gereken yüzleşme sanki yıllar sonra gerçekleşiyormuş gibi hissediyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ankara'da Aşık Olmak
RomanceDoksanlı yıllarına heba olmuş bir aşkın öyküsüydü onlar. Davasına ve sevdasına düşkün olan adamın, sevdasından vazgeçmek zorunda kalışıydı... "Bana bir gün, ne davamdan ne yârimden geçerim, demiştin. Sen davana sadık kaldın da yârine sırtını döndün...