31. Bölüm 🍂

4.4K 428 109
                                    

Bölüm Şarkıları: Müslüm Gürses ~Hangimiz Sevmedik
Sezen Aksu ~Kış Masalı

Yorumlarınız eksik etmeyiniz, iyi okumalar!

Bölüm 31. Esmerim

Elimi sıcaklığıyla ısıtan, parmaklarımın arasına bir sarmaşık misali süzülen ve kalbimi sıcacık hislerle besleyen o elin varlığına sıkıca tutunuyordum. Yılların tutsaklığının ardından biz hiç olmadığımız kadar özgürdük. Kim artık ne der diye düşünmez olmuştuk. Onca yıl buna o kadar takılmıştık ki kendi ömrümüzden yer hâle gelmiştik. Bakışların ağırlığı altında ezilmiş, her bakıştan bir mana arar olmuştuk. Fakat artık yine bir aradaydık ve o bakışların altında heba edeceğimiz bir hayatımız yoktu.

Etrafa heyecanlı bir ifadeyle izlerken bir yandan da elini tuttuğum adamı kendimle oradan oraya sürüklüyordum. Sahil kenarının yakınlarında açılmış tezgâhlardaki süs eşyalarına ve takılara küçük bir çocuğun heyecanıyla bakıyordum. Oldum olası dayanamazdım böyle şeylere. Sürekli dokunmak, denemek ve almak isterdim. Hele bir de pazarlar yok muydu, bayılırdım! Ankara'ya taşınmadan evvel burada kurulan pazar yerlerine gider ve uygun fiyatlı güzel eşyalar alırdım. Ankara'da bu olaylar daha aza inmiş olsa da ben yine de huyumdan vazgeçmemiştim.

"Ay Ertuğrul, şuna bak!" Şakıyarak düş kapanına ilerlediğimde onun da elini tuttuğum için peşimden ilerliyordu. Krem renginde işlenmiş düş kapanına bakarken istemsizce içli bir nefes çektim içime. Ertuğrul şu an eskiye nazaran çok daha iyi olsa da kâbusları ona hâlâ uğramadan geçmiyordu. Huzursuz yüz ifadesi, inler gibi çıkan sesleri, gözünün kenarından süzülen yaşla gecelerinin hâlâ acı içinde geçtiğini biliyordum. Bir batıl inanç olsa da belki iyi olur diye düşünerek almak için daha da bir heves içimi kaplamıştı.

"Bunu alacağım, evimizde çok güzel durur." Kocaman gülümseyerek ona döndüğümde duyduğu şeyle gözlerinin içi tekrardan ışıl ışıl parlamaya başlamıştı. "Evimiz... Evet, bizim evimiz. Al tabii ki gülüm, canın ne istiyorsa al aklın kalmasın." İçim, her zamanki gibi yine ona dayanamadığı için istemsizce sevimli bir ses tonu çıkarıp yanağını sevmiştim.

Gözleri anında kısılmış ve sevgimle gülümsemişti. Ardından yanağındaki elimi tutup sesli bir şekilde öpmüş ve ben daha dalgınca kalakalmışken düş kapanını alıp elimden tutarak yürümeye başlamıştı. Birbirimizle temas içerisine girdiğimizde dengemiz şaşıyordu. Gözü gözüme değdiğinde büyüsü altına girerken bir de dokununca dengem altüst oluyordu.

Bir elim, onun eli arasındayken diğerinde de elma şekerim vardı. İrileşmiş gözlerle her tezgâhta durup inceliyor ve bir yandan da elma şekerimi yiyordum. Gördüğüm saç fularlarıyla hızla oraya odaklandım. Yıllardır en çok kullandığım aksesuar saç fularları, bandanalarıydı. Ne zaman görsem iki saniye düşünmeden hemen alıverirdim. Ertuğrul da beni öyle görmeyi çok seviyordu. Hatta yıllar evvel günün sonunda o tokaları alır eve kendisiyle götürürdü. Vedalaşmış olsak da kokum ondan ayrı kalmasın isterdi.

"Al bu elma şekerini köşede ye ve benim dikkatimi dağıtma. İlgimi şu vakitten sonra sana veremem." Ertuğrul gülmemek için dudaklarını sıkı sıkıya birbirine bastırırken elimden elma şekerini almış ve başımın üstüne sıkıca bir öpücük kondurmuştu. "Emredersin güzelim." İstemsizce sırıtırken o da karşı duvara yaslanmış bakışlarını bana kitlemişti. O yanımdayken sürekli ona bakmak ve onunla ilgilenmek istediğim için odağımı koruyamıyordum. Birazcık uzağımda olması ikimiz için de daha iyi olacaktı yoksa durup sürekli onu öpmek için içim hareketleniyordu.

Son kez ona baktığımda bana karizmatik bir şekilde göz kırpmıştı. Allanmış yanaklarım ve kalbime çıkmış elimle anında önüme dönmüştüm. Kalbim yerinden çıkacakmış gibi bir gümbürtüyle çarpıyordu. Bendeki etkisi epey bir kuvvetliydi. Yılların eskitemediği ve hatta gün geçtikçe artacak kadar yoğundu.

Ankara'da Aşık Olmak Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin