Bölüm Şarkıları: Ahmet Kaya ~ Kara Yazı
Ahmet Kaya ~ Arka Mahalle
Ahmet Şafak ~ Sana Elveda Dedim
Eylem Aktaş ~ Akşam Olur Karanlığa KalırsınYorumlarınızı eksik etmeyiniz, iyi okumalar!
Bölüm 18: İki Büyük Dönüm Noktası
2001 ~Her Şeyin Ortaya Döküldüğü Bir Kış Günü~
Bazı vakitler kendimi yalnızca büyük bir çıkmazın içinde hissediyordum. Elimi nereye atsam oranın sonunu getireceğimi düşünüyor olmam da işin en can alıcı kısmıydı. Yorulmuştum. Sahiden de o kadar fazla yorulmuştum ki nefes almanın bile bu kadar zorlayacağını yıllar sonra tekrardan bedenimde gözlemliyordum.
Koltukta öylece oturmuş, bacaklarımı da karnıma doğru çekmiş oturuyordum. Kendiğime çektiğim bacaklarıma sıkı sıkıya sarılmam da bütün kalabalığın içinde yine kendime sarılarak ayakta kaldığım vakitleri gözümün önüne getiriyordu.
Dün geceden beridir öylece yıkıldığım koltukta sabahlamıştık. Bir yerlerde gözyaşı döken bir Ertuğrul'un varlığı varken öylece huzurlu bir uykuya dalamamıştım, yapamamıştım bunu. Canını yakmıştım ama işte ben de onunla yanmaya mecburdum. Yakan bensem bile günün sonunda onunla yanan olmayı bir şekilde başarıyordum, galiba bu da benim bahtsız kaderimdi.
Günün erken saatinde kapıya hafif darbelerle birlikte vurulmaya başlamıştı. Bu saatte bunu yadırgadığım için ilk önce uykusuzluktan yanlış duyuyorum diye düşünsem de bir kez daha kapıya vurulunca çatık kaşlarımla sendeleyerek ayağa kalkmış ve istemsizce uyuşukluk yüzünden sendelemiştim. Kapıyı araladığım vakit gördüğüm suret, belki de en son kapıma geleceğini düşündüğüm kişiydi.
Akasya yorgun ve dolu gözleriyle bana bakıyordu. "Seninle konuşabilir miyim Müjgan abla?" Ağlamak üzere olmuş olması bedenimi kaskatı ederken bir şey diyemeden onu içeriye kenara çekilerek davet etmiştim. Odaya girdiğinde oturup oturmamak arasında kaldığında elimle oturmasını işaret edince kanepenin ucuna emanet bir şekilde oturmuştu.
Dudakları birkaç kez aralanıp kapanmıştı. Bense karşısında korkuyla çarpan kalbimle öylece duruyordum. "Konuşmak için gelmedin mi? Konuş öyleyse." diye kısık sesimle yalnızca onu teşvik edebilmiştim.
"Bana söyleme dediler, sen karışma dediler ama ben dayanamıyorum. Ertuğrul abi bana yalnızca yardımcı oluyordu yemin ederim. Eğer ki o yüzüğü bana takmasaydı beni yaşça büyük birine verip okumama mani olacaktı ailem. Gencecik yaşımda kıymasınlar diye yardım etti bana. Yemin ederim birkaç ay sonra okul bittiğinde kaçıp gideceğim, evlenme o adamla. Ertuğrul abi kahroldu, dayanamıyor acına." Duyduklarımla göğsümde bir çarpıntı oldu. Benden geçmediğini, hâlâ bana yandığını, severek bir başkasına yüzük takmadığı için sevinmiştim elbette ama bunu bana diyebilirdi, onca gecemi onun uğrunda ağlayarak geçirirken bana bunu yaşatmayabilirdi. Bu yüzden içimde onu affetmeyen yanlar vardı.
"Ben zaten evlilik teklifini kabul etmedim ama zannetme ki onun için. Ben sevgime kıyamadım. Onca yıl beklemişliğime, kalbimin kırık çarpıntısına kıyamadım. Senin adına da sahiden üzüldüm, umarım bu çetrefilli hayattan en çabuk sürede kendini çıkarır kurtarırsın. Beni de ablan gör bu saatten sonra, yardıma ihtiyacın olduğu her vakit ben de artık ardındayım." Sahici bir şekilde gülümserken o da ağlak bir ifadeyle bakmıştı gözlerime.
"Abla... Abla, ben özür dilerim. Benim yüzümden her şey mahvoldu. Ailem hiç okumamı istemedi, kız çocuğu olarak o evin içinde yediğim bir lokma bile gözlerine battı. Etrafın baskısıyla okutmaya razı gelmişlerdi ama babam yaşındaki adamın vereceği para bütün zorlamalardan üstün geldi. Ertuğrul abinin annesi, annemin akrabası biliyorsundur. O çok uğraştı ama dinletemedi kendini. Tam bilmiyorum ama Sümeyye abla da Ertuğrul abiye anlattığında bu şekilde kurtarmak istemiş beni. Ailem için cezaevinde yatan adamın parasını yemek daha kolay gelince kabul ettiler. Her şey benim üniversiteyi bitireceğim zamana kadardı. Sonra da beni farklı bir şehre yerleştirip bana ulaşmalarını engelleyeceklerdi ama bunların hepsi Ertuğrul abi cezaevinden çıkmasa böyle olacaktı. Seni zaten kaybettiğini bildiği için bunlarla baş edebiliyordu ama senden sonra ikimizi de bu durumda bırakmak istemedi. Ailemle kavga, dövüş, göz korkutma derken bir şekilde ikna etti onları. Fakat yine de okulum biter bitmez beni başka bir yere yerleştirecek yine sağ olsun. Yalnızca iyi niyetle yaptı her şeyi. Gencecik bir kız, kocaman adamın karısı olmasın diye. Özür dilerim, çok özür dilerim." Yüzünü kapatıp içli içli ağlamaya başlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ankara'da Aşık Olmak
RomanceDoksanlı yıllarına heba olmuş bir aşkın öyküsüydü onlar. Davasına ve sevdasına düşkün olan adamın, sevdasından vazgeçmek zorunda kalışıydı... "Bana bir gün, ne davamdan ne yârimden geçerim, demiştin. Sen davana sadık kaldın da yârine sırtını döndün...