6. Bölüm

4.8K 237 19
                                    

İki gün sonra kendime gelmiştim. Zaten bu sefer hafif atlatmıştım. Oda Mete ve kızlar sayesinde. İlaçtı, çorbaydı derken güzel baktılar. Bana kalsa, kılım kıpırdamaz yatardım öylece. Bugün mekana gidecektim.

Güzelce duşumu aldım. Saçlarıma maşa yaptım. Elimle karıştırıp doğal görünmesini sağladım. Yine ne giyeceğim diye dolabın önünde dikildikten sonra siyah mini bir elbisede karar kıldım. Kırmızı topuklu ayakkabıyı, kırmızı rujum ile kombinledim. Boy aynasından baktığımda

" Waoow" dedim. Baya iyi hatta seksi duruyordum. Bugün niye böyle tercih ettim bilmiyorum. Ruh halim çok değişken benim. Normalde böyle çok açık ve seksi giyinmem.

Mete aradığında hızlıca indim aşağıya. Arabasına yaşlanmış telefonla konuşuyordu. Beni görünce kaşlarını havaya kaldırdı. Şaşkınca beni baştan aşağı süzdü.

" ee tamam arayacağım ben seni hadi görüşürüz" deyip telefonu kapattı.

Ağzı Aralık bana bakmaya devam ediyorken Yanına yaklaştım. elimle çenesinden itip ağzını kapatıp ön koltuğa geçip oturdum. Biraz durdu sonra arabaya bindi.

" Eylül çok iyi görünüyor..." sözünü kesip işaret parmağımı dudaklarına koydum.

" Şişş. Sus! Biliyorum" deyip göz kırptım. Başımı dik tutuyordum. Birden kahkaha attı.

" bak bak hareketlere bak" dedi. Sırıtarak Mete'ye baktım

" Hadi hadi bas gaza assolist sahnelere geri dönüyor" dedim.

Kafasını iki yana sallayıp gülmeye devam etti. Arabayı çalıştırıp mekanın yolunu tuttuk.

***

Kuliste makyajımı tazelerken kapım tıklandı.

" Gir" dedim.

Aynadan baktığımda gelen Mehmet abiydi. Bu arada Mehmet abi 33 yaşlarında 1.80 boylarında kalıplı biriydi. 'Fena değil' dediğimiz tiplerdendi.

Kaşının hemen yan tarafında bir yara izi vardı. Gözüm sürekli onunla konuşurken oraya kayıyordu.

" Eylül. Nasıl..." sözünü yarım bırakıp bana dikkatlice baktı.

" buyur abi" dedim.

Tek kaşım havaya kalktı. Sanırım beni süzüyordu. Bu biraz canımı sıkmadı değil hani.

" ee nasılsın. İyi gördüm seni.. iyisin dimi?"

" evet evet iyiyim. Dinlenmek iyi geldi."

" ee tamam ben gidiyim. Birazdan sahne senin."

" tamam peki" deyip önüme döndüm.

Onu umursamadan makyajımı tazeleme ye devam ettim. İki saniye falan bekledi sonra kapıyı kapatıp çıktı. Elimdeki rimeli bırakıp aynadan kapıya doğru tekrar baktım.

"Neydi bu şimdi. ee.. ee deyip durdu. Neyse" deyip omuz silktim.

Sahneye çıktığımda yine tıklım tıklım doluydu mekan. Mete de yerini almıştı. Genç garson yanıma yaklaşıp kulağıma fısıldadı.

" Abla istek bir parça var onunla başlar mısın?"

" olur tabi hangi parça?"

" Güllü, sabah olmadan"

" kim istedi" dediğimde kafasıyla hafifçe gösterdi

" şu köşedeki locada oturan Ateş bey" dedi.

" tamam" dedim.

Garson çocuk yanımdan gidince orkestraya parçayı söyledim. Onlar müziğe girerken ben Ateş denilen adama bakıyordum. Ama yine yüzünü göremiyordum. Kendime gelip şarkıya girdim.

... Rüyamda gördüm seni bu gece
Hemen uyandım sabah olmadan
Göz yaşlarım birden
Boşalıverdi seni düşündüm
Sabah olmadan

,... Gözlerimde senin gözlerin kaldı
Ellerimde senin ellerin kaldı
Giden yıllarımda yıllarım kaldı
Seni düşündüm sabah olmadan
Seni düşündüm sabah olmadan

... Karanlıkta güneş arıyorken
Kendime hesap soruyorken
Hasretin beni yakıyorken
Seni düşündüm sabah olmadan

Şarkıyı söylerken ara arada Ateş denilen adamın masasına bakıyordum. Şarkım bitince kafamla selam verdim. Oda elindeki sanırım viski bardağıydı.

Kaldırıp başıyla selam verdi. Diğer parçaları da söyledikten sonra mekandan çıktık. Sokağın başında siyah bir Jeep dikkatimi çekti. Sanki bu aracı geçende görmüştüm. Hasta olmadan önce.

" Hadi Eylül ne bekliyorsun?" diyen Mete'nin sesiyle irkildim.

"Geldim geldim" deyip arabanın kapısını açtım.

Tekrar baktığımda araba orada yoktu. Yanlış görmüştüm herhalde deyip omuz silkip arabaya bindim.

***

Dersti işti derken 3 ayı devirmiştim. İyi idare ediyordum. mekanda işler çok iyiydi. Dolup taşıyordu müşteriler. Sürekli kulise çiçekler hediyeler geliyordu.

Bazıları isimsiz bazıları adlarını yazmışlardı. İlanı aşk bile eden vardı notlarda. Bazıları da gerçekten tebrik notlarıydı. İnsan bir gururlanmıyor değil hani. Şu Ateş denen adam da hep geliyor aynı yerine oturup sadece beni izliyordu.

Gözlerini bir an olsun ayırmıyordu. Bu beni biraz tedirgin etmişti. Mete' ye bahsetmedim olay falan çıkmasın diye ama garson çocuklardan o gün yanıma gelen Caner'e sordum kim bu falan diye oda anlattı bildiği kadarını. Ateş KARAHAN.

Biraz tehlikeli bir tip falan dedi baya zenginmiş hatta. Bunlara yüklü bahşiş falan bırakırmış her gelmesinde. Bildikleri bu kadarmış. Genelde tek mi gelir diye sormuştum. Tek gelirmiş ama mekanın içinde ve dışında hep adamları varmış her bir köşede bir tane bekliyormuş.

Zaten o dedikten sonra dikkat edince fark etmiştim adamları. Ben onları mekanın adamları sanmıştım. Meğer isem onun adamlarıymış.
Yine mekana gittiğimde kuliste otururken

Caner gelip elime bir kağıt tutuşturdu.
elimdeki kağıda bakıp

"bu ne Caner" dedim

" Ateş bey gönderdi abla bilmiyorum"deyip yanımdan gitti.

Kağıdı açıp baktım içinden bir adet papatya yere düştü. Eğilip yerden aldığımda hastayken evime gelen papatyaları kimin gönderdiğini anlamam uzun sürmedi.

Yarın akşam saat sekizde yemek yemek istiyormuş beyefendi benimle bak bak. Oldu bende hemen tamam deyip gelirdim zaten.
Mete kapıyı çalmadan kulise dalınca birden sıçradım. Elimdeki kağıdı buruşturup masanın altında duran çöp kovasına attım.

" ohaa dingonun ahırına mı dalıyorsun? Korktum be"

" çok pardon Eylül ya. Çıkmamız gerek acele etsen iyi olur" dedi.

Biraz endişeli geliyordu sesi. Gerginde görünüyordu. Oturduğum yerden kalkıp yanına yaklaştım

" Mete iyi misin? ne oldu?"

" dışarıda bekliyorum Eylül konuşuruz hadi" deyip çıktı.

Ben zaten hazırdım. Hızlıca çantamı alıp peşinden koştum. Mekanın çıkışında kolundan tuttum.

" ya bir dur Mete ne oldu? anlatsana" bir anda döndü

" konuşuruz dedim Eylül hadi" deyip arabaya binecekken ben durdum.

" Gelmiyorum" dedim arkasını dönüp baktı.

" Eylül gelsene kızım anlatacağım diyorum sonra"
ellerini göğsümde bağladım

" hayır şimdi anlat!" dedim.

Bıkkınlıkla ofladı. Hızlı adımlarla yanıma yaklaşıp elimden tuttu beni resmen arabaya sürükler gibi götürdü.

" ya Mete ne yapıyorsun?"

" yürü dedim evde konuşacağız. Ne inat ettin ya Allah Allah" dedi.

kızarak söyledi bunları. Arabanın kapısını açıp beni oturttu. Sonra kendi de şoför koltuğuna geçip arabayı çalıştırdı. Eve gidene kadar konuşmadı. Bir şeyler düşünüyor gibiydi.

***

Dedim ya, Eylül'düHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin