37. Bölüm

2.3K 141 3
                                    


EYLÜL'DEN

"Karım oldun artık. Sana dokunmak benim hakkım."

Nefes alış verişlerim hızını arttırmıştı. Korku bedenimi ele geçirmiş, vücudumun titremesine vesile olmuştu.

" Hayır değil" dedim yine titrek çıkan sesim ile. Gözlerini kısıp, başını hafif sola eğdi

" derken" dedi. Sorgulayıcı bakışlarıyla

Bulunduğumuz an dan kurtulmak için aklıma ilk geleni söyleyi verdim

"Biz.. biz Allah katında nikâh kıymadık." Dedim.

Ateş'in kaşları bir anda havaya kalktı. Uzun uzun baktı gözlerime.

" Peki" dedi. Bir iki adım geri gidip

" Şimdi getiririz hocayı, onu da kıyar" dedi.

" bu saatte olmaz. Çok geç. Yarın... Yarın gelir kıyar" dedim. Telaşla.

Bana bakıp tekrar gözlerini kıstı

" Niye saatimi varmış bunun?" dedi.

" E-evet. Yani saat çok geç ayıp olur. Bu saatte hocalar uyumuş olur" deyince, Ateş alayla gülümsedi

" Eylül sen ne saçmalıyorsun?"

Yutkundum. Başımı öne eğip ellerimle oynamaya başladım.

"Şey ben. Ben çok yorgunum. Şimdi hocanın gelmesi falan çok geç olur. Yarın olsun olmaz mı?" Suratına bakmıştım masumca son sözümde.

" Anlamadığımı mı sanıyorsun?" dedi. Tekrar yutkundum cevap vermedim.

" Nereye kadar kaçacaksın Eylül? Yarın gelsin bakalım hoca dediğin gibi olsun." diye de ekledi. Derin bir nefes aldım.

***

"Kızım al bu örtüyü başına tak. Hoca geldi aşağıda seni bekliyorlar hadi kızım."

Gülsüm ablanın uzattığı beyaz baş örtüsünü alıp

" tamam abla geliyorum birazdan" dedim.

Örtüyü başıma takıp, derin bir nefes aldım.

Merdivenlerden inip salona geçtiğimde Ateş ile göz göze geldik. Gülümseyip, tutmam için elini uzattı.

" gel canım"

Elini tutup yerdeki halının üzerine oturduk.

Hoca Ateş'e bakıp

" Şahitler" deyince Ateş Selim ve Gülsüm ablaya bakarak

" Gelin" dedi. Selim Ateş'in yanına, Gülsüm abla da benim yanıma geçip oturdu.

Hoca, kuran dan ayetler okumaya başladı.

Gözlerim halıdaki desenlere dalmıştı. Bir süre sonra

" Mehir olarak ne istersin kızım?" Diyen hocanın sesiyle irkildim. Başımı iki yana sallayıp

" Hiç bir şey" dedim.

Ateş boğazını temizleyip

" Dilediği kadar altın, Mardin'den 200 dönümlük arazi ve benim kalem bildiğim ev" dediğinde, ağzım aralık şekilde şaşkınlıkla Ateş baktım. Oha oha çüş. Ne diyor lan bu şaka mı?

" ben iste..." tam konuşacağım sırada Ateş lafımı kesip

" Buyurun hocam siz devam edin" dedi. Hocada benim kadar şaşırmış görünüyordu. Oda boğazını temizleyip devam etti.

"Sen Cevdet kızı Eylül Aktaş, bu mehir karşısında Murat oğlu Ateş Karahan'ı kocalığa kabul ettin mi?"

Yutkundum. Derin bir nefes aldım. Bir süre sessiz kalıp

" Ettim" dedim.

Hoca tekrar sordu

"Ettin mi?"

"Ettim"

"Ettin mi?"

Son yemine gelmiştim. Göğsüm sıkışmıştı.

"Ettim" deyip başımı kaldırdım.

'Sen Murat oğlu Ateş Karahan, Cevdet kızı Eylül Aktaşı karın olarak kabul ettin mi?"

Ateş hiç beklemeden

"Ettim"

"Ettin mi?"

"Ettim"

"Ettin mi?"

Ateş son yemin de bana bakıp

"Ettim" dedi.

Hoca, şahitlere bakıp.

"Sizde şahitlik ettiniz mi?"

Gülsüm abla ve Selim aynı anda

"Ettik" dedi.

Hoca bizlere dönüp

"Bende sizi Allah'ın huzurunda kari koca ilan ettim." Dedi.

"Hadi hayırlı olsun" dedi Gülsüm abla gülümseyerek. Ateş kafasıyla teşekkür ederken, benim bakışlarım yerdeydi.

Ateş bana dönüp ellerimden tuttu

"Artık Allah katında da benim karımsın. Oldu mu istediğin? Mutlu musun?"

"Bu zaten olması gereken bir şeydi. Özel bir istekmiş gibi davranma"

Kafasını hafif yukarı kaldırıp gülümsedi

"Her neyse. Şimdi oda git ve hazırlan yemeği dışarıda yiyeceğiz" dedi. Başımla onaylayıp odama çıktım.

Kaçmaya çırpındıkça daha bir batıyormuş insan balçığa

Dışardan bakıldığında harika bir hayat, güllük gülistanlık görünse de benim için esaretin gölgesinde bir yaşamdı. Dün gece aldığım bir karar ile yerle yeksan olacağıma, kendimi daha bir güçlendirip bulunduğum duruma adapte olacaktım. Bağırıp çağırmak, kaçıp kurtulmak çözüm değildi.

Madem tutsaktım. Hayat bana zindan olacaktı. Bu zincirlerden kurtulmak benim elimdeydi. Oturup kendime acıyarak geçirmeyecektim günlerimi. Bende bu hayatı onlara zindan edecektim. Kendi yöntemlerim ile tabi.

***

Dedim ya, Eylül'düHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin