32.Bölüm

2.4K 144 4
                                    


"harika görünüyorsunuz Eylül hanım. Adeta bir prenses gibi oldunuz"

Aynadaki yansımama uzun uzun bakıyordum. Her genç kızın hayali sevdiği adamla evlenip, gelinlik giymek. Benim böyle bir hayalim hiç olmadı. Belki derinlerde istemişimdir ama hiç canlı tutmadım bu hayali. Benim başka başka hedeflerim hayallerim vardı.

 Adının Esra olduğunu öğrendiğim modacı bu kadın etrafımda adeta fır dönüyordu. Ölçü alıyor, bol gelen kısımları iğne yardımıyla işaretliyordu. Hayranlıkla beni süzmüş, düşüncelerini dile getirmişti. Tebessüm ile karşılık verdim sadece

" içinize sinmeyen bir şey var mı Eylül hanım. Hemen halledelim"

Derin bir nefes alıp ağzımın içinden mırıldandım

" çok şey"

" efendim anlayamadım"

Aynadaki görüntüme son kez bakıp, Esra'ya doğru döndüm

" Hayır iyi böyle." dediğimde. Memnuniyet ile gülümsedi.

" Ben çok bunaldım. Bu kadar prova yeterli sanırım. Çıkarmama yardımcı olur musunuz" deyip sırtımı Esra'ya döndüm. Aplikli bir tasarım olduğundan kendim halledemezdim.

Saçtı makyajdı gelinlik provasıydı derken akşam olmuştu. Aşırı bunalmış ve sıkılmıştım. Sıcak suyun altında rahatlarken bir yandan da kendi iç mahkeme mi yapıyordum. Her seferinde sürprizlerle karşı karşıya kaldığım hayatımın önüme daha neler koyacağını düşünüyordum. İfade edemediğim bir eksiklik hissi var içimde. Haksızlığa uğramış bir hayatın, sabreden tarafındayım sadece...

Banyodan çıkıp üzerime rahat bir şeyler giydikten sonra su içmek için aşağı indim. Mutfağa yaklaştığımda yine dedikodu time denk geldim.

"Sus kızım bir duyan olacak" diyen Gülsüm ablaydı.

"Kim duyacak abla Ateş bey gelmedi daha Eylül'de yukarıda odasında."

Ah Fidan Ah yine konu benim dimi?

" Eylül hanım de kızım. Boşluğuna gelir Ateş oğlumun yanında dersin fırçayı yersin bak. Biliyorsun huyunu artık."

"Aman tamam tamam. Ama ben sana deyim abla bak kesin hamile bu kız. Ondan acele ediyorlar evlenmek için. Buldu tabi yağlı kapıyı. Hemen çocuk yaptı"

" Fidan sus art..."

Duyduklarım sinirimi bozmuştu. Resmen ağzım açık kaldı. Bir insanı karalamak ne kadar kolay ya. Bilip bilmeden atıp tutmak. Daha fazla dinlemek istemedim. Mutfağa girdiğimde direk Fidan ile göz göze geldim.

" Bir su alabilir miyim?"

Korkudan beti benzi attı.

" T-tabi Eylül hanım hemen"

Eli ayağına dolaştı suyu verirken. Duyup duymadığım arasındaki Araf'ta idi şuan. Gülsüm abla da sanki kendisi konuşmuş gibi mahcup mahcup duruyordu.

Gülsüm ablaya tebessüm edip. Fidan'ın elleri titreyerek uzattığı suyu alıp mutfaktan çıktım. İmalı bir bakış atmayı da unutmadım tabi. İçi içini yesin şimdi.

" Ay abla duydu mu dersin? Valla duyduysa ben bittim. Ateş beye söylerse kesin beni kovar" diye arkamdan söylendi.

Gidip Ateş'e ispiyonlayacak halim yoktu tabi. Kendi işimi kendim hallederdim ben. Bu seferlik affedip umursamazlıktan geldim. Elimde suyumla merdivenden çıkacağım sırada zil çaldı.

 Ateş olmalıydı. Fidan koşa koşa kapıyı açmaya giderken. Bende merdivenlerde bekledim. Ateş içeri girdiğinde beni gördü Fidan da tam arkasındaydı.

" Eylül" dedi. Ne yapıyorsun bakışını atarak.

" hoş geldin. Susamıştım bende su aldım" dedim elimdeki bardağı göstererek.

" Ateş yukarı gelir misin? Seninle bir şey konuşmak istiyorum" diye de ekledim. Fidan'a bir bakış attığım da. Yüzünün şeklini görmeniz lazımdı. Öylece dona kaldı olduğu yerde. Ateş başıyla onaylayıp yanıma geldi. Birlikte odaya geçtik.

Elimdeki suyu içip koltuğa oturdum. Ateş'te yanıma oturduğunda. Ne konuşacağı mı bekliyordu. Aslında bir şey konuşmayacaktım. Sırf Fidan'ı biraz korkutmak için yaptım. Belki bir daha birilerinin arkasından konuşmaz.

" Evet Eylül ne konuşacaktın?"

" Ee şey. Diyorum ki şu nikâh işini biraz ertelesek mi?"

" Sebep?" Dedi hemen. Bana kalsa asla olmasın da şuan anlatacak bir şey bulamadım ondan.

" yani hazırlıklar falan yetişmez ki iki güne ondan dedim."

Ateş'in tek kaşı havaya kalktı.

" Hazırlığa gerek yok. Nikah memuru buraya gelecek. Bize sadece imza atmak kalacak. Ayrıca istemiyorsun sanıyordum. Şimdi hazırlıklar yetişmez falan hayırdır zaman mı kazanmaya çalışıyorsun?"

Al işte salak Kafam başka bir şey uyduramadın mı?

" E-evet hâlâ istemiyorum. Ama ne bileyim. Neyse tamam bu kadar. Başka bir şey yok."

İnanmayan sorgulayan bakışlar atıyordu.

" Başka bir şey olmadığına emin misin?"

" Evet eminim. Şimdi izin verirsen yatacağım." Dediğimde saçlarıma dokundu.

"Saçların ıslak. Kurutmadan yatma hasta olursun."

" Yo iyi böyle bir şey olmaz" dedim. Oturduğu yerden ayağa kalktı. Beni de kolumdan tutup kaldırdı. Makyaj masasının önüne getirip sandalyeye oturttu.

Kulağıma eğilip

"Bekle beni burada" diye fısıldadı. Ne yapmaya çalıyordu bu adam. Banyoya girdi ve elinde fön Makinesi ile çıktı. Yanıma yaklaşıp fişini prize taktı. Meraklı gözlerle hareketlerini takip ederken, saçlarımı kurutmaya başladı. 'Yok artık daha neler' dedim içimden. Şuan benim saçlarımı mı kurutuyordu bu?

" ben hallederim. Bırakır mısın?" Desem de bana mani oldu.

" Karışma işime" dedi sert ve emri vaki ses tonuyla. Böylesi kaba bir adamın, saçlarıma nazikçe dokunması tuhafıma gitmişti. Neden bilmiyorum ama sanırım birazda hoşuma gitmişti.

Aynadan onu izlerken. Ne kadar şefkat ve özenle yaptığını gördüm. Gerçekte sen nasıl birisin Ateş? Bir yanın şefkat ve merhametin sıcaklığını diğer yanın ise acımasız ve gaddarlığın zemherisini taşıyor gibi. Seni çözmek ne zor. Bilinmezlik gibisin. Çözmeye her çalıştığım da, yolların hep çıkmaz sokak bana...

Dedim ya, Eylül'düHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin