1. Bölüm

12.4K 417 57
                                    

EYLÜL 2003...

YAZARDAN...

Bir Eylül sabahıydı. Dökülmüştü dalından kopan yapraklar, sararmış çimenlerin ve soğuk taş yolların üzerine.

Güneş yeni yeni gösteriyordu kendini tepenin ardından. Bir kadın çığlığı duyuldu kuytu köşedeki evin içinden.

Elinde tutuğu sıcak su dolu leğeni, telaşla koydu yatağın kenarına nazlı kadın.

"Geldim hanımım geldim"

"Aaaağ Nazlı! Nazlı yardım et bana Aaaaa."

Nazlı, elinden geldiğince hanımını sakinleştirmeye çalışıyordu. Hazırlıksız yakalanmışlardı.
Erken doğum başlamıştı.

Belki de böyle olması daha iyiydi onlar için. Kumral uzun saçları yüzünün önüne gelmiş soğuk terler dökerken ellerini yumruk yaparak çarşafı sıkıyordu var gücüyle hamile kadın.

Sancılar şiddetini arttırırken, çığlıkları sabahın serinliğinde yankılanıyordu evin soğuk taş duvarlarında.

"Dayanın hanımım az kaldı. Ikının hadi bir kez daha var gücünüzle ıkının"

"Dayanamıyorum Nazlı..." dedi ağlamaklı sesiyle

"Ikının hanımım hadi son kez"

Nazlı tek başına yardımcı olmaya çalışıyordu hanımına. Alnından ter damlıyor bir yandan da hanımının göbeğine baskı yapıyordu dikkatlice.

Uzun ve sancılı bir sürecin ardından, bir bebek ağlama sesi yükseldi o kasvetli odanın içinde. O sırada göç eden kuşlar geçiyordu o müthiş sesleriyle evin üzerinden.

Nazlı sevinçle sarıp sarmaladı bebeği battaniyenin içine. Hanımına kaydı bakışları. Bir damla yaş süzülüyordu zümrüt yeşili gözlerinden. Acı bir tebessüm oturmuştu dudaklarına.

Oysa mutlu olmalıydı, bir can gelmişti dünyaya. Nazlı'nın da gülen yüzü düşmüştü. Biliyordu ki bu bir kavuşma değil, bu bir ayrılıktı onlar için.

"Hanımım çok güzel bir kızınız oldu maşallah. " dedi yaklaştı hanımına
"Alın kucağınıza" dedi.

"Olmaz Nazlı. Kokusunu alırsam bırakamam" dedi. Gözünden bir damla daha yaş süzüldü. Çevirdi başını başka yöne.

"Peki hanımım. Şimdi ne yapacağız?"

Hanımı Nazlı'ya dönüp, elinden tuttu.
Göz ucuyla kucağındaki bebeğe baktı.

"Konuştuğumuz gibi Nazlı. Götür onu buradan çok uzaklara. İzinizi kimse bulamasın"

Kafasını eğdi Nazlı kucağındaki bebeğe baktı. Yeni doğmasına rağmen çok ağlamadı. Yummuştu gözlerini hemen. Derin bir nefes alıp verdi.

"Peki hanımım. Dediğiniz gibi yapacağım. Siz merak etmeyin"

"Sana güveniyorum Nazlı. O yüzden sana emanet ediyorum ona çok iyi bak olur mu?" dedi.

"Hanımım bir kez alın kucağınıza. Veda edin ona" uzattı kucağından hanımına doğru.

Kadın ikilemde kalmıştı. Kokusunu alırsam bırakamam ayrılamam diye düşünüyordu. Ya pişman olursam kokusunu almadım diye de kararsız kalmıştı.

Annelik içgüdüsüyle aldı kucağına. Minicikti elleri. Hissediyordu sanki ayrılacaklarını bir huzursuz oldu küçük bedeni. Sıkı sıkı tutuyordu annesinin parmağını.

Eğildi kadın kokusunu içine çekti doya doya. Gözlerindeki yaşlar yine göstermişti kendini yanaklarında. Geri uzattı Nazlı'ya bebeği. Ağlamaya başlamıştı küçük beden.

O da almıştı annesinin kokusunu. Kadın dayanmıyordu bu ayrılığa. İçi yana yana ayrılmak zorundaydı bebeğinden. Tarifsiz bir duyguydu bu.

"Hadi Nazlı gidin artık" titreyen sesi ve elleriyle geri vermişti canının bir parçasını.

Nazlı kucağına alıp gitmek üzereyken kadın seslendi arkasından

"Nazlı!"

Nazlı dönüp baktı son kez hanımına üçü de ağlıyordu şimdi. Eylül ayı hüzün ayı derlerdi. Yalnız yapraklar değildi dalından kopan, ayrılan. Bir anneyle yavrusu kopuyordu birbirlerinden.

Zümrüt yeşili buğulu gözleriyle son kez baktı Nazlı'nın kucağında ağlayan yavrusuna. Kirpiklerinde asılı kaldı göz yaşları. Titreyen dudaklarıyla kelimeler zorla çıktı ağzından melodisi kırık bir tonda.

"Eylül... Eylül olsun adı."

Dedim ya, Eylül'düHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin