67. Bölüm

1.2K 85 42
                                    


Gecenin geç saatleri idi. Merve koltukta Ateş'i beklerken uyuya kalmıştı. Ateş yine kör kütük sarhoş halde koruması Hakan'ın yardı mı ile eve getirilmişti.

"Tam bırak. Çekil" diyerekten hakanı itekledi.

"Ateş bey odanıza kadar eşlik etseydim"

"İstemez çık"

"Peki ateş bey"

Merve seslere uyanmıştı. Hemen ayaklandı ve abisinin yanına gitti.

"Abi yine mi içtin sen?"

Ateş onu duymamazlıktan geldi. Sadece kızarmış gözleri ile bir süre kardeşine baktı sonra merdivenlere yöneldi. Sendeleyerek gidiyordu. Merve koşup hemen koluna girdi.

"Neredeydin bu saate kadar?"

Ateş yine cevap vermemişti.

"Yine annemin mezarına gitmişsin."

"Biliyorsan niye soruyorsun?"

Bir anda dengesini kaybetti. Merve sıkıca yapıştı abisine düşmesini engellemeye çalıştı.

"Şu haline bak abi. Ne hale geldin böyle. Bir an önce topla lütfen kendini. Seni böyle görmek beni de mahvediyor. Hayat devam ediyor abi böyle olmaz. En azından gel dest..."

Ateş tekrar baktı Merve'ye sözünü bitirmesine izin vermedi.

"Merve! Rahat bırak beni tamam mı? Benim için üzülmeyide  kes."

Merve tam cevap verecek iken Ateş onu dinlemeden yanından gitti. Abisinin bu haline çok üzülüyordu. Elinden hiç bir şeyin gelmemesi daha çok üzüyordu.

Ateş, Eylül ile olan yatak odalarının önüne geldi. Alnını kapıya dayadı ve bir süre öylece kaldı. Elini koydu sonra kapıya. Gözleri kapandı.

("Senin ne işin var burada?"

"Anlayamadım"

"Çıkar mısın lütfen odamdan"

"Odamız diyecektin sanırım. Hatırlarsan biz evlendik. Artık beraber kalacağız bu oda da"

"Ne bekliyorsun?"

"ben nerede yatacağım?'

"Burada yanımda")

Yavaşça açtı kapıyı içeri girdi. Işıkları açmadan yatağın hemen yanına yere oturdu. Yanda duran Eylül'e ait kazağı aldı eline kokusunu derince çekti içine. İçi titredi... Kafasını geriye yasladı.

"Nerdesin Eylül? Nerdesin?" Diye mırıldandı

Ateş ilk defa bu kadar çaresiz hissediyordu kendini. Eylül'ü bulamamıştı. İyi mi? Yaşıyor mu? Başı dertte mi? Bunları bilememek onu daha da mahvediyor du.

Kimseyle konuşmak görüşmek istemiyor yalnızca annesinin mezarına gidiyordu. Küçükken canı yandığında bir tek annesine sığınır, başını dizine koyardı. Annesi saçlarını okşar, tebessüm ile bakardı. Bu yönünü sadece annesine göstere biliyordu.

("Üzülme kuzum benim. Canın yanıyor biliyorum. Ama sen çok güçlü bir çocuksun. Kimsenin seni üzmesine izin verme tamam mı?"

"Anne kuzum deme bana. On iki yaşındayım ben. Kocaman adam oldum. Hem babam duymasın şimdi. Çok kızar sonra."

Annesi eğilip yanağından öptü.

"Otuz yaşına da gelsen sen benim her zaman kuzum olacaksın. Gelip böyle dizime yatacaksın. Bende saçlarını okşayacağım tamam mı?.")

Dedim ya, Eylül'düHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin