.Yorgun bir ruha ait beden, geri dönüşü olmayan yolun çıkışına varmış; tek dayanağı ince bir umutsuz dal dahi olsa tutunmaya çalışır, ancak bedeninin ona yüklediği diğer ağırlıklarla o dal kırılmaya başlar.
Tutunmak için yeni dal ararken, iyileşmek için tutunduğu dala muhtaç olduğunu dahi fark etmez.
Ruh;
Bedenden ayrılmak için savaşa başlar.
Beden;
Ruhundan vazgeçmemek için onu zorla içinde tutar..
Karşısında onu dikkatle süzen kıza en uzak bakışlarını diktiğinde kız rahatsızca yerinde kıpırdanmıştı.
İkiside yaklaşık on dakikadır böylece oturuyorlardı. İlerleme olmuyor, konuşma açılmıyor, gerilim her geçen saniye artıyordu.
Kız derin bir nefes verip karşısında ona öylece bakan adama karşı dudaklarını araladı.
"İşlediğin cinayetlerde... Amacın ne?"
Yoongi'nin boş bakışları aynen üzerinde kaldığında kız kaşlarını kaldırıp kollarını masaya yasladı.
"Sadistliğin psikolojik bir sorun olduğunu biliyorsun değil mi?"
Ardından başını hafifçe yana yatırmış başını iki yana sallamıştı.
"Eğer kabullenirsen seni kimse dava etmeyecek, klinikte sıradan bir tedavi göreceksin sadece."
Yoongi, kızın beklediğinin aksine güldüğünde kız kaşlarını çatmıştı. Yoongi ise kaşlarını kaldırıp başını salladı.
"Öyle bir anlatıyorsun ki hasta olmayan biri bile kendini hasta sanır."
Kollarını kızın yaptığı gibi masaya yasladığında camın ardından izleyen ekipte aynı merakla bakıyordu ona.
"Neyi kabullenmeliyim doktor? Sizin yüzünüzden canı yanmış masumların hayatını daha da zindan eden bu ahlaksızların yaptıklarına mı?"
Kız dudaklarını araladığında kaşlarını kaldırarak aynı sakinlikte -içinde büyüyen nefretle- devam etmişti.
"Yoksa küçücük yaşta yaşamaması gereken şeyleri uçkur düşkünü ahlaksızlar yüzünden yaşayan çocukların gözyaşlarını mı?"
Kızın kaşları çatılırken Yoongi sorgulayıcı bakışlarıyla onu süzdü.
"Yoksa her boktan anladığını sanan ama bu ülkedeki acılara bir halt yapmadan öylece göz yuman sizi mi?"
Kıza doğru eğildiğinde kız hızla atan kalbine karşı nefesini tutmuştu.
"Tam olarak neresini kabullenmem gerekiyor doktor?"
Kız cevapsız kaldığında Yoongi önündeki sorguya girdiğini belli ettiği dosyayı açıp imzalamış bakışlarını kıza çevirmişti.
"Bana kalırsa önce siz insan olmadığınızı kabullenin. Yoksa bu cinayetler için daha çok koşuşturursunuz. Milletinizi suçlayarak."
Ayaklanıp hızlı adımlarla odadan çıkmış karakol çıkışına yönelmişti. Kız öylece kalakalırken Başkan Walsh önce Jungkook'a ardından Vera'ya bakıp tebessüm etmiş, sorgunun yapıldığı alandan çıkarak odasına yönelmişti. Jungkook ise rahatlamışçasına Vera'ya sarılmıştı.
Yoongi mi?
Onun işleri fazlaydı...
.
Hayat, şans ve kader arasında mahkum kalmış hangisi baskınsa ona doğru yaklaşıyordu. Şans ağır geliyorsa bir şekilde yolunu bulabiliyordun ancak kader baskın geliyorsa kabullenmeyi tercih ediyordun.
Belki de sen öyle sanıyordun.
"Sadece gereksiz."
Yoongi, Jungkook'a karşı göz devirmiş elindeki yastığı, ayakta uyuyan Namjoon'a fırlatmıştı. Namjoon yüzüne patlamışçasına çarpan yastıkla sıçrayarak gözlerini açmış sırıtarak ona bakan Yoongi'ye göz devirmişti.
"Fantezilerini benim üstümde deneme, piç."
Yoongi onu takmadan elindeki fındıklardan birini ağzına attı. Tam o sırada Jungkook derin bir nefes verip Yoongi'ye baktı.
"Niye böyle oldun?"
Yoongi bakışlarını televizyondan çekip ona çevirdiğinde yüzünde belli belirsiz bir gülümseme vardı.
"Nasıl olmuşum?"
Jungkook bakışlarını kaçırıp başını iki yana sallamışken Namjoon onlara çokta kulak asmadan koltuğa uzanıp iki elini, kendine çektiği dizleri arasına sıkıştırarak gözlerini kapatmıştı.
"Kendini kaybetmiş gibisin. Bir şeylere dur demek isteyip sanki bunu yaptığında her şey daha da kötüye gidecekmiş gibi kendine icraati uygulayamayacak kadar kontrolsüzce hareket eden biri gibisin. Belki de duygularını kontrol edemiyorsun. Hyung..."
Kaşlarını endişeyle çatıp ona baktığında Yoongi'nin onu dikkatle dinlediği belli olan bakışlarına karşı derin bir nefes aldı.
"Neden böyle oldun?"
Yoongi yavaşça gözlerini elindeki fındıklara çevirmiş ardından başını sallayarak yutkunmuştu.
"Düşünce anlarsın Jeon..."
Sakince gülmüş başını kaldırmadan göz ucuyla ona bakmıştı.
"Çünkü kimse dönüp bakmaz."
Jungkook bakışlarını yere düşürmüş, başını anlamadığını belli eder şekilde iki yana sallamıştı.
"Biz vardık."
"O yüzden şuan hâlâ buradayım. Emin ol en iyi hâlimle. "
Jungkook ona baktığında Yoongi elindeki fındıklardan birini daha ağzına atıp Namjoon'a bakmış ayaklanmıştı.
"Bunu da kaldır yatmadan, geberecek soğuktan."
Adımlarını sakince merdivenlere yönelttiğinde Jungkook düşünceyle yere sabitlemişti bakışlarını. Yoongi ise merdivenlere çıkmadan önce ona bakmış ufak bir gülümsemenin ardından iç çekerek odasına ilerlemişti.
Küçük kardeşinin onun için bu kadar endişelenmesini istemezdi, ancak Yoongi tam olarak endişelenilecek bir boyuttaydı. İşin trajikomik kısmıysa...
Yoongi'de bunun farkındaydı.
.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Min Yoongi | KS2
Fanfiction"Sizin gibi kalıplara bağlı aptallar yüzünden var olmayan ruhum da burayı terk etmek istiyor." Ben Min Yoongi. Bu kadarı bile sizin için fazla.