-56-

74 8 33
                                    


Min Yoongi

Güzel anılar; kalpleri hızlandırır, zamanla hayattan soyutlar, o ana kapılmanı sağlar, zamanla üstünkörü hatırlayacağın bir şeye dönerdi. Huzurlu olurdun ve hayatındaki 'en büyük mutluluğum' dediğin noktayı yaşardın. İyi ya da kötü bir serzenişte olsa o an hayatına iz bırakan en güzel anlar olurdu.

Kötü anılar ise; aklına harfi harfine kazınır, tüm yaşamına izler bırakır, acıyı sonuna kadar yaşatırdı. Unutmak istediğin her an daha çok hatırlar, kendinden kaçmak için her yolu denediğin noktada acısını hissettirirdi. Son çareyi ise tüm bu yaşamı sonlandırmakta arardın ama bunun bir çözüm olmadığı gerçeğini unuturdun.

Jungkook'un dediği gibi: İnsanlar ölmek değil, içindekini öldürmek istiyordu. Acıyı, travmayı, duyguları...

Oysa kaybettiğimiz onca dakikanın bir geri dönüşü olmadığını fark ettiğimiz an ardından sadece ufak, acı bir tebessümle kendimizi her dakika öldürüşümüzü izlemekle kalırdık.

Şimdiki sen, geçmişteki sene el uzatmak istesen bile; o el her defasında geri çevrilirdi.

Çünkü duymaktan haz aldığımız tek şey; kendi kendimize acı çektirmekti.

Bir çıkar yol arayışına girmekten herkes kaçınırdı. Çünkü asıl zor olan buydu.

Bazı insanlar yüzünden yaşanan tüm olaylar, bize büyük yaralar açardı. İşin acı kısmı şuydu ki; bu kişiler en yakınlardan olunca en büyük yara bundan dolayı açılıyordu.

Ve ben belki de sevdiğim kadının hayatına merhem olmalıyken; yara olmuştum.

Zor olan şey onunla yüz yüze gelmekti. Bu da birkaç dakika sonra gerçekleşecekti ya zaten.

Gelip ne yapacaktı?
Babası ve üvey kardeşinin katiline, ne yapabilirdi? Evet savunmuyorum, ancak babasıydı işte. 'Nasıl' kısmıyla değil 'ne olduğu' kısmı önemliydi. Ve ben kendi ellerimle, bir intikam için; kardeşimi küçük yaşta acımazca öldüren bu adamdan intikam alabilmek için her şeyi yapmıştım.

Cora benim istisnam olmuştu.

Ancak istisnalar hiçbir zaman kaideyi bozmazdı ve şimdi de bozmamıştı.

Önümdeki ateşe doğru süzülen gözyaşımı hissettiğimde gözlerimi sıkıca yummuştum.

Yaşıyormuş gibi yapan ruhum sonunda çöküşünü yaşamıştı ve bana ölümü fazlasıyla öğretmişti.

Pişmanlığım, dinen intikam arzum sayesinde gün yüzündeydi. Keşke çıkmayıp o en dipte kalsaydı da intikamımı nasıl dindireceğimi düşünerek geçirseydim vaktimi. Pişmanlığımın beraberinde getirdiği bu ağır bedelle değil...

Duyduğum motor sesiyle bakışlarım bahçenin dışındaki gri araca kaymıştı. Cora hızlıca arabayı kilitleyerek yanıma gelmeye başladığında yüzümde buruk bir tebessüm oluşmuştu.

En son onunla bu ateşin önünde birlikte oturduğumuzda, kanayan yarasını durdurmaya çalışan bendim. Şimdi ise paralel evrenini yaşıyorduk.

O, benim asla dinmeyen kanamamı durdurmaya gelmişti.

İmkansızda olsa, en azından yanımda olması bile benim için yeterdi.

Yanımda duran bedeni boş olan sandalyeye çöktüğünde bakışları üzerimde geziniyordu. Bense önüme serdiğim, içimdeki yangını izliyordum...

"Konuşmayacak mısın?"

Sakin sesine karşı boş bakışlarımla yanan odunları izledim.

Ne diyebilirdim ki? 'Babanı öldürdüm, kardeşini öldürdüm, kusura bakma' mı? Pişkince sırıtarak yüzüne mi baksaydım? Ya da babasını nasıl öldürdüğümü mü anlatmalıydım?

Tam olarak elle tutulur ne yanı vardı ki?

"Susunca acın dinmiyor, Yoongi."

Daha da büyüyordu.

"Sana kızgın falan değilim."

Kızgındı.
Hayatta bazen sevdiklerimizi kırmamak için söylediğimiz yalanlar olurdu ya... Bu da oydu işte.

"Ben babamla sekiz yıldır konuşmuyordum."

Bakışlarım hızla onu bulduğunda omuz silkmişti.

"Benim için bir şey ifade eden biri değildi. Üniversitem bittiğinde bağımı da koparmıştım zaten."

Derin bir nefes verip bakışlarımı ondan çektiğimde sandalyesini yanıma kaydırmış kucağımdaki elimi avucunun içine almıştı.

"Yoongi... Yaptığın şey bana acı vermedi. Aksine acımı... Bilmiyorum. Geçmişimdeki en büyük travma yok oldu. Bir anda."

"Kardeşini öldürdüm."

Bakışlarım onunla kesiştiğinde başını yavaşça iki yana sallamıştı.

"Vera'ya, Jungkook'a gözü kapalı zarar vermiş biri... Tanımamama rağmen babamdan farkı olmayan birine üzülecek değilim."

Gözlerime dolmuş olan yaşlar hızla akmaya başladığında onunda gözleri dolmuştu.

"Özür dilerim."

Kollarını bana sardığı an içimde birikem tüm o ağırlığı atmak istercesine ağlamıştım. Saatlerce... O hâlde, benimle birlikte ağlamıştı.

İnsan bundan ibaretti işte.

Fırtına vururdu. Her yer yıkılırdı. Sonra el birliğiyle enkaz kaldırılır, etraf temizlenirdi. Sonra fırtınanın yıktığı o ağırlık sonradan üzerine yük olarak biner, kaybettiğin her şey için her gün ölür ölür dirilirdin. Elini atacak bir dal, bir güç kaynağı arasanda bulma yüzden çok düşük olurdu. En son ise pes ederdin ve pes ettiğinde karşına çıkan şeylerin farkına varamazdın.

Fırtınanın senden götürdüğü şey sadece kaybettiklerin olmazdı. O senden ruhunu da götürürdü...

.








Min Yoongi | KS2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin