-53-

76 8 98
                                    


Min Yoongi

Bazı travmalar vardı ki sen ne kadar kaçarsan kaç peşinden ayrılmaz, senin bir parçan haline gelir ve git gide sağlam tutmaya çalıştığın duygularını sömürerek seni güçsüz düşürürdü.

Hayat, sanılanın aksine tam bir  savaş yeriydi.

Toz pembe hayallerin yaşanıldığı bir yer değildi. Hiçbir zamanda olmamıştı. Gerek dönemsel şartlar olsun gerekse sana uygun görülen kaderin sonucu... Her daim seni yıkabilen birçok etmenin birleşmesi an meselesiydi.

Güçlülük; ancak sen ona sahip olmayı istediğinde kazanabileceğin bir şeydi. Ve gerçek şu ki: Kimse bunu istemiyor ancak söze geldiğinde fazlasıyla dillendirilen tek şey 'güçlüyüm' oluyordu.

Kimse güçlü değildi.

Sahte gülüş sergilemek güçlülük değil, yaralarını gizlemekti. Sorun şuydu ki insanlar örtbas etmeyi güçlülükle bağdaştırmakta son derece iyiydiler.

Sessiz kalanların güçsüz olmadığı gibi sesi çıkanların güçlü olmadığı bir yerdi burası.

Kim ne kadar iyi olmayı becerebilirse, o kazanırdı. Ve yine önümüze çıkan bariyer: Kimse bunu istemiyordu.

Dillendirilen 'iyiyim' sözcüğü altında binlerce mana yatırırken üstünü örttüğümüz yaralar her 'iyiyim' kelimesini dillendirdiğimizde sızlıyordu. Görmezden gelmeye çalıştığımız şey ruhumuza işlediğimiz yaralardı. İnsan ne kadar kaçarsa kaçsın; ruhu onu terk etmedikçe o yara onunla büyümeye, her defasında sızısını daha da artırmaya devam edecekti.

Ve insanoğlu her defasında görmezden geldiği bu sızı yüzünden git gide çökecekti...

Sessizliğin hakim olduğu yeşillikte tek çıkan ses bastığım yaprakların çıtırtısıydı. Yeşil renkli yaprakların dahi sararıp toprak olmaya başlayışı bile benim için birçok şey ifade ediyordu.

Derin bir nefes alarak bir ağacın dibine çömeldiğimde sabahtan beri etkisinden çıkamadığım kabusların esiri altında gibiydim.

Kendimi evden atmak için an kollamıştım. Şimdiyse her an o günü tekrar yaşayacakmış gibi diken üstündeydim.

Sahi...
Ben bunca şeyin etkisinden nasıl kurtulacaktım?

Doğduğunda kollarım arasında yarım kadar bedeniyle zırıldayan kardeşimin, çok değil birkaç sene sonra ölü bedenini kıcaklayışımı nasıl silebilirdim kafamdan? Kan revan içinde, gözleri açık şekilde yerde yatan bedenini nasıl atlatabilirdim? Ben bir sıyrığa dayanamazken küçücük bedenine yediği o koca acıyla ölüşünü nasıl kabullenebilirdim?

Vakit kaybetmek yerine, belki biraz daha erken davransam bugün burada olacaktı... Ailemiz belki dağılmayacaktı ya da belki git gide kötü bir hâle gelecektik. En azından yaşadığını bilirdim ya...

Çalan telefonumla irkilerek elimi cebime atmıştım. Ekranda gördüğüm Cora'nın ismiyle sessize aldığım telefonda tuttum bakışlarımı.

Bir ay geçmişti aradan ve o işinin başına dönmüştü. Ben ise sadece kaçıyordum. Onu da kaybetmektense uzak kalmak daha iyi gibi geliyordu.

Min Yoongi | KS2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin