Nobara ile aramız öğleden sonra hiç bir şey olmamış gibiydi. Ortak dersimize gitmeden önce yanıma gelmiş ve fazla sert çıkıştığını kabul etmişti. Yine de özür dilememişti. Bende buna takılmamış ve arkadaşımla arama soğukluk girmesine izin vermemiştim.
Diğer arkadaşımız İtadori ise önümüzdeki bir hafta bizimle pek ilgilenememişti. Aynı sınıfta olduğumuz derslerden çıkarken konuşuyorduk elbette ama Todo pek geç kalmadan Yuuji'yi bizden çalıyordu. Nobara ile ikimizde Yuuji'nin arkadaşlığına oldukça alışkın olduğumuzdandır belki ama artık beraberken biraz sıkılıyor gibiydik. Yine de Yuuji'ye bir şey demedik ve arkadaş çevresini genişletmesine izin verdik.
Sukuna ise... Her zamanki halindeydi. Derste, tenefüslerde veya öğle yemeklerinde bana veya Nobara'ya bulaşmıyordu ama Nobara şaşırtıcı bir şekilde Sukuna'yı da masamıza davet etmeye başlamıştı. Bunu ayak üstü Yuuji'ye sorduğumuzda cevabı bizi rahatlatmıştı.
"Sukuna ile yıllarca görüşmedik. Tekrar görüştüğümüzde artık birbirimizin hatırladığı ikizlerimiz değildik. Bir yandan da ailemizin eskisi gibi kavgalarının başlayıp yine ayrılacaklarını düşündüğümüzden birbirimize pek alışmak istemiyorduk. Ama artık birbirimize alıştık. Anne ve babamız da eskisinden iyi bir ilişkiye sahipler. Sizle takılmadığım için kusura bakmayın. Sukuna'yı da benim yüzümden dışlamanıza gerek yok. Burnum iyileşti ne de olsa. Arkadaşsız kalmasını istemem."
Evet, bir haftanın sonunda burnundaki sargılar çıkmıştı. Artık o da Sukuna gibi kemerli bir buruna sahipti. Bu yüzden onları birbirinden ayırmanın tek yolu hala saçlarına verdikleri şekillerden geçiyordu.
Öğle yemeklerimiz sessiz geçiyordu. Sukuna pek sohbet etme taraftarı değildi, Nobara ve ben de hala yanındayken pek rahat olamıyorduk. Ama çabaladığını görüyordum ve bunu da çoğu zaman öğle yemeğinden sonra ne kadar itiraz etsek de bize kahve veya tatlı ısmarlamasından anlıyordum. Biraz tuhaf ve korkutucu bir yapısı olsa da o da arkadaş edinmek isteyen birisiydi ne de olsa.
Okul hayatım tekrar düzene girdi demişken, bir öğleden sonra dersim boş olduğu için eve erken gitmek üzere okuldan erken çıktım.
Ve karşımdaki Kamo'yu gördüm.
Tek başınaydı. Duvara yaslanmış sigarasını içiyordu ve uzaklara bakan gözleri ile birisini beklediği belli oluyordu. Okuldan çıktığımı görünce sigarasını yere atıp ayağı ile ezdi ve bana yaklaştı.
İstifimi bozmadan çekikliği yüzünden görünmeyen gözleri ile yanıma gelmesini izledim. "Derdin ne?" Dedim yanıma geldiğinde.
"Kendine yeni korumalar bulmuşsun," dedi ellerini cebine sokup, boynunu bana doğru eğerken. Bunu kendini daha uzun göstermek için yaptığını biliyordum ama benimle aynı boyda olduğu için bu gereksiz bir çabaydı.
"Arkadaş denen şeyin varlığından haberin yok mu? Üzüldüm senin adına." Yanından geçip gitmeye çalışırken kolumu tuttu ve sertçe sıktı. "Korumalarını üstüme salmadan önce düşünseydin. Sinirimi bozma, Fushiguro." Sıktığı yumruğunu birazdan suratıma geçirmeye çalışacağını bile bile yerimden kıpırdamadım. Kavgaya karşı birisiydim ama beni dövmesine de izin vermeye niyetim yoktu.
"Hey hey hey," Arkamdan gelen ses ile ikimizde eş zamanlı oraya baktığımızda akmaya başlamasıyla iyice mürdüm rengine dönmüş, jöle ile havaya kaldırılmış saçları gördüm.
Gelen Sukuna'ydı.
Kamo'nun bileğimdeki eli sıkışırken bana doğru sert bir şekilde fısıldadı. "Kov! Yoksa bir dahakine elimden kurtulamazsın."
Kovmadım. Salak değildim. Bu yüzden Sukuna yanıma gelip kolunu omuzuma dolayana kadar sertçe gözlerine bakmayı kesmedim.
"Naber? Tanışmış mıydık?" Dedi Sukuna sırıtarak ve elini uzattı. "Ryoumen Sukuna."
Kamo bileğimi bıraktı ve elinin tersi ile Sukuna'nın eline vurdu. "Aptal mısın? Senin yüzünden çenem yerinden çıktı!"
"Ah, o sen miydin?" Sukuna sahte bir mahçubiyet ile dudaklarını büzdü. "Kusura bakma. Neyse. Sorun ne?"
"Seni ilgilendiren bir şey yok. Gidelim mi Fushiguro?" Bana ters ters baktığında alaycı bakışlarım yüzünde gezindi. "Sana çekik gözlüleri sikmekten hoşlanmadığımı söyledim. Bu ısrar ne? Götünün boş kalmasından bu kadar mı nefret ediyorsun?"
İlerleyip boğazıma yapışmaya yeltendiğinde refleks olarak bir adım geri attım ve sırtım Sukuna'nın göğsüne çarptı. Sukuna ise kolaylıkla boğazıma yeltenen elleri uzaklaştırarak beni kolunun arkasına aldı.
"Hey hey hey," dedi bu sefer alaycı değil de tehditkar bir ses tonu ile. "Ne yaptığını sanıyorsun sen?"
"Uzaklaş, Ryoumen." Kamo sert bakışlarını Sukuna'ya yöneltti. Keşke gözleri görünseydi, böylece bakışlarını daha ciddiye alabilirdim.
Sukuna bir kolunu siper olurcasına önümde tutarken diğer elini arka cebine attı ve bir kart çıkardı. "Boks salonuma uğramak ister misin? Megumi ile olan sorununu benimle ringte çözersin."
"Lisanslı bir boksör ile ringe çıkmak mı? Sen beni deli mi sanıyorsun?!"
"Güzel," Sukuna sırıttı ve kolunu tekrar omuzuma attı. "Bir daha ringe çıkmak istemezsen bu şehir sınırları içinde Megumi'ye bulaşmamanı tavsiye ederim. Yoksa sana ringe uğramak isteyip istemediğini sormam. Seni ringe sürüklerim." Ardından beni yönlendirerek Kamo'dan uzaklaştırdı.
"Teşekkürler," dedim kibarlık göstererek. "Kendim hallederdim ama teşekkürler."
"Biliyorum ama senin de kemikli bir buruna sahip olmanı istemedim." Dedi gülümseyerek. Bu gülümseme tehditkar bir sırıtma olmadığı için kendimi rahatsız hissetmemiştim bu yüzden ben de gülümsedim.
"Nereye gidiyoruz?" Diye sordum, beni otoparka doğru yönlendirdiğinde.
"Seni evine bırakayım, yakışıklı." Dedi ilk karşılaşmamıza gönderme yaparak.
Bu sefer güldüm ve beni sürüklemesine izin verdim. Kırmızı kamyonetin yolcu kapısını açarak yerleştim ve çantamı ayaklarımın dibine koydum. "Dersin yok mu?"
"Matematik boş ya, benim de dersim yok."
Sorduğum soru aptalcaydı. Nobara fizik dersi olduğu için kalmıştı ama anlaşılan Sukuna'nın da benim gibi dersi yoktu. "Yol üstünde fırına uğrayabilir miyiz? Yemek için eve bir şeyler almam lazım."
"Seni annemin restoranına götüreyim," dedi arabayı çalıştırırken. "Sorun olur mu?"
"Olmaz ama ben ısmarlarım."
"Annem de sana bir ısmarlatır var ya," Gülümsediğinde bende gülümsedim ve kafamı camdan dışarı çevirerek arkamızda kalan okulu izledim. Kamo hala okulun önündeydi ve sinirle bir sigara daha içiyordu. Artık kolay kolay bana bulaşmayacağını anlamıştım.
"Cidden sana öyle bir teklifle mi geldi?" Diye sordu, kafasını camdan dışarı çevirerek. Bu yüzden surat ifadesini göremiyordum ama direksiyonu sıkan parmakları sinirini belli ediyordu.
"Hayır," dedim kemerimi takarak. Sukuna eğer kişiliğiyle birazcık bile örtüşen bir şekilde araba sürüyorsa kendimi emniyete almam önemliydi. "Onu sinir etmek istedim ve başardım."
Yola döndüğünde suratı ifadesizdi. "Güzel. Sana bulaşmadığı sürece radarımdan uzak kalacak demek."
Cevap vermedim ve Sukuna beni annesinin restoranına götürürken göründüğünün aksine oldukça rahat olan koltuklarda keyif çattım ve Sukuna'nın açtığı hareketleri müziklere eşlik etmesini gülerek izledim.
Göründüğünden daha iyi birisiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Twin Problems /İtaFushiSuku/
FanfictionWattpad'deki ilk Yuuji x Megumi x Sukuna kurgusu! (Threesome!) (Ensest yok!) Nazik ikiz Yuuji. Annesiyle birlikte yemekler pişiren, derslerinde birinci, kibar ve eğlenceli bir çocuk. Kaba İkiz Sukuna. Babasıyla bir boks salonu işleten, okulun yolunu...