"Lanetler Kralı'nı gel ve buradan al."

269 30 29
                                    

Gunun ikinci bolumuuu

Yuuji'nin bize kalmaya geldiği gün sorunsuzca tamamlanmıştı. Yatakta biraz daha keyif çatıp bolca öpüştükten sonra ailelerimize Yuuji'nin bizde kalacağını haber vermiş ve film izlemek için salona geçmiştik.

Mısır patlatıp açtığımız uyduruk romantik filmi izlerken ana karakter kızın her salaklığında öpüşme kararı almıştık ve kızın hataları sayılamayacak noktaya geldiğinde filmi boşverip uzun bir süre öpüşmüştük.

En sonunda uyumak için yine yatağıma geçmiştik. Yuuji kolu yüzünden sırt üstü yatmak zorundaydı, ben de sağlam kolunun olduğu sağ tarafına yatmış ve kafasını göğsüme yaslamıştım. 'Sonunda dileğinin gerçekleştiğini' söyleyerek kıkırdamamı sağlamıştı. Ben de onu alnından öperek 'Bir daha dilek haklarını benim için kullanmamasını, çünkü bana söylediği an tüm dileklerini gerçekleştireceğimi' söylemiştim. Ardından günün son 'seni seviyorum' sözlerini birbirimize söylemiş, ve ertesi gün saat yediye kadar huzurla uyumuştuk.

Sabah kalkmış, ayaküstü bir kaç parça bir şey yemiş ve okula gitmek için yola çıkmıştık. Son faciadan beri oluşan rutinimizi bozmadan her tenefüs beraber -ve nobara ile çünkü bizim minik üçüncü tekerleğimiz olarak çok mutluydu- takılmıştık.

Okuldan sonra Yuuji'yi eve bırakmış ve dudaklarından son bir öpücük alarak eve dönmüştüm. Babam nöbetin yorgunluğundan hemen uykuya daldığı için eve sessizce girmiş, odama ilerlemiştim.

Yuuji'nin kokusunun sindiği yatakta bir süre aşk krizleri geçirmiş ve gecenin ilerleyen saatlerine kadar Yuuji ile telefonda konuşmuştuk.

Tanrım, hayatım ne kadar iyiydi!

Ta ki, kayıtlı olmayan bir numara Yuuji ile konuşurken beni arayana kadar.

"Bekle, birisi arıyor. Numarası kayıtlı değil. Sana daha sonra dönsem olur mu Barbie Çocuk?"

"Olur, GummyBear." Demişti kıkırdayarak. Artık birbirimize romantik hitaplarda bulunmamız gerektiğini konuşurken en saçma lakabı kim bulabilir yarışına girmiştik.

Yuuji ile aramamızı sonlandırdığımda iki buçuk saattir aralıksız konuştuğumuzu görmüş ve sırıtmamı engelleyememiştim. Yine de telefonum aramanın son seslerini çıkarırcasına çalıyordu ve kapanmadan açamadım.

"Alo?" Diye sordum kayıtlı olmayan numaraya.

"Fushiguro Megumi sen misin?" Dedi telefonun diğer ucundan yetişkin bir erkeğe ait bir ses. Arkadan yükselen tezahürat ve bağırış çağırış sesleri vardı.

"Kim soruyor?" Diye sordum, sert olmamasına dikkat ettiğim bir sesle. Adamın sesi bile ne kadar korkunç olduğunu kanıtlıyordu ve tanımadığım bir nunaraydı. Başıma bela olmalarını istemezdim.

"Lanetler Kralı'nı gel ve buradan al. Konumu bilmiyorsan göndereceğim." Adam sesli bir şekilde tükürdü ve bir kaç hışırtı eşliğinde telefonu kulağından çektiğini anladım bu yüzden beni duyması için sesimi yükselttim. "Bekle! Lanetler Kralı da ne?!"

"Ah, senin numaranı verdiğini bilmiyor muydun? Pembe saçlı iri yarı bir çocuk işte. Gelip alman gerekiyor. Dövüş sırasında biraz fazla dayak yedi ve bayıldı. Çocuğun adını bilmiyorum."

Ben biliyordum. Ryoumen Sukuna. Kaç tane dövüşen pembe saçlı insan tanıyordum ki?

"Pekala, konum gönderin." Dedim ve bu sefer adamın telefonu kapatmasına izin verdim. Sakinleşmek için derin bir nefes alarak elimle şakaklarımı ovuşturdum ve tekrar Yuuji'yi aradım.

"Selaamm," dedi kelimeyi uzatarak. "Arayan kimmiş?"

"Telefon pazarlamacılığından." Dedim aklıma gelen ilk bahaneyi öne sürerek. "Bana kahve kupası satmak istiyorlar."

"Umarım kabul etmişsindir. Fazladan kupaya hayır demezdim." Dedi kıkırdayarak. Onunla iki dakika konuşmak bile bozulan sinirlerimi düzelttiği için bende gülmeme engel olamamıştım. "Bir daha aradıklarında kabul ederim. Şey... Ben uyusam olur mu? Feci uykum geldi de."

Yuuji'ye ilk yalan söyleyişimdi ve bu vicdan azabımı körüklüyordu ama yaoacak başka bir şeyim yoktu. Sukuna'yı anlıyordum. Tokyo'da tanıdığı üç kişi vardı; Yuuji, Uraume ve ben. Yuuji'yi arayamayacağından, Uraume'nin başına bela açmak istemediğinden tek mantıklı cevap bendim.

"Pekala bebeğim. İyi geceler, iyi uykular. Seni seviyorum. Yarın görüşürüüz." Dedi mutlu bir ses tonu ile.

"Bende seni seviyorum, iyi uykular." Dedim ve bana öpücük atan Yuuji'ye aynı şekilde karşılık vererek kıkırdadım. Vıcık vıcık bir çift miydik? Evet. Bu hoşuma gidiyor muydu? Fazlasıyla.

Sukuna'yı sokaktan toplayışımın ilk ve son olmasını umarak üstüme ceketimi geçirerek, cüzdanımı, anahtarımı ve telefonumu alarak sessizce evden çıktım. Babam akşam yemeği için uyanıp bir kaç bira içmiş ve sızmıştı. Yarın öğlene kadar da uyanacağını sanmıyordum.

Babam uyanır da arabamın olmadığını görmezse hemen beni kontrole gelir ve gece evden kaçışım daha çabuk fark edilirdi. O yüzden arabamı almadım. Uyansa bile odamı kontrole gelmezdi o yüzden kendimi riske atmaya gerek yoktu.

Yuuji ile konuşurken bana gönderilen konumu açtım ve pişmanlıkla kaşlarımı çattım. Kasabanın dışında kalan eski bir depoydu. Oraya yürümek en az yarım saatimi alacaktı, ki evim kasabanın sınırında olduğu için bu mesafe böyleydi. Kasabanın merkezinden bir saati bulacağını düşünüyordum.

Üşümemek için ellerimi cebime sokarak yola koyuldum ve Sukuna'nın arabasıyla gelmesi için dua ettim. Aynı yolu bayılmış bir Sukuna ile geri dönmek işkenceden farksız olurdu.

------------------

Yarım saat sonra depoya ulaştığımda tüm vücudum donmuştu. Şuan evde sıcak yatağımda hala Yuuji ile konuşuyor olabilirdim, ama ben burada ikiz kardeşini sokaktan toplamak için tek ışık kaynağı yıldızlar olan yollardan geçip gelmiştim.

Deponun önü sigara içip ot çeken gençlerle doluydu ama hiç birini tanımıyordum. Genç dediğime bakmayın, 25-30 yaş arası erkek ağırlıklı bir sürü insan vardı. Neyse ki sweatimin kapşonunu kafama geçirip içeri girerken hiç biri bana engel olmadı.

Üstten loş aydınlatmalı bir ortam karşılamıştı beni. Bir köşe boydan boya bar masası ile kaplanmıştı ve en kalabalık ikinci yer orasıydı. En kalabalık yer ise stadyumlardaki adım adım yükselen oturma yerleriydi. Kadın erkek karışık onlarca insan dökülen içkileri ve ağızlarından uçan tükürükleri ile heyecanla ve bağırışarak oturma yerlerinin ortasındaki ringi izliyordu. Parmak ucuma kalkıp ringe bakmaya çalışırken sadece pembe saçları görebilmiştim.

Bayıldıktan yarım saat sonra tekrar ringe çıkacak kadar bu çocuk salak mıydı?

Evet.

Evet salaktı.

Twin Problems /İtaFushiSuku/Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin