"İkiniz de Megumi'ye aşıksınız."

185 26 27
                                    

GUNUN UCUNCU BOLUMUUUU

Ertesi gün Sukuna kendi arabasıyla, Yuji de benim arabamla okula gelmişti. Ehliyeti olmasa bile araba sürmesine izin verecekleri kadar iyi kullanıyordu demek ki. Bu minik sevgilimle gurur duymamı sağlamıştı.

Yuji hemen arabasından inerek günaydın dedi ve okulun önünde onları bekleyen bana sarıldı. Okulda olduğumuzdan sarılmamızı kısa tutarken, omuzunun üstünden sallana sallana okula yürüyen Sukuna'yı izliyordum.

Sukuna yanıma geldiğinde gülümsedi ve saçlarımı karıştırdı. "Günaydın fıstık."

Kollarımı sıkıca Sukuna'ya doladım. Normalde okulda Sukuna ile bu kadar yakın davranmazdık. Ne de olsa insanlar az çok neler döndüğünden haberdardı. Burası küçük bir kasabaydı ve haberler hızlı yayılıyordu. Ona sarılmama şaşırsa bile kollarını vücuduma dolayarak sarılmama karşılık verdi.

"Aramız iyi, değil mi?" Diye sordum geri çekildiğimde.

"İyi. Sana dün akşam neler dediğimi pek anımsamıyorum ama üzgün olduğumu ve seni de üzdüğümü hatırlıyorum. Özür dilerim bu yüzden."

"Bende özür dilerim." Dedim hemen hızlıca. "Evde olmadığın bir akşam ayarlamalıydık."

"Bir akşam da Yuji alt katta oturur, ikimiz benim odamda takılırız. Öyle hallederiz." Dedi gülümseyerek. Gülümsemesinin pek içten olmadığını, hala içten içe kıskançlıktan kudurduğunu biliyordum ama beni üzmemek için bunu dışa vurmuyordu. Sukuna Yuji'den katbekat kıskançtı ama bunu saklayabiliyordu.

"Hey, bende buradayım." Dedi Yuji araya girerek. "Ayrıca bu plan hoşuma gitmedi ama galiba Sukuna'ya borçluyum. Dün akşam için kusura bakma, dostum. Biraz kendimizi kaybettik. Megumi'nin nasıl delirtici güzelliği olduğunu biliyorsun."

"Bilmez miyim?" Sukuna kendi kendine sırıttı. "Sevişirken adeta Tanrı'ya dönüşüyor. Ona tapasım geliyor."

"Sevişmediğimiz zamanlar bile Megumi'ye tapmak istiyorum. Karşısına oturup saatlerce izleyebilirim."

Kızarmadan edemedim. İkisinin arsızca konuşması yüzünden ikisinin de ensesine birer şaplak patlattım. "Hadi okula." Dedim kızarmamı gizlemek için önden hızlıca yürürken. İkisi de kahkahalarla beni takip ettiler.

Girişte sinirli bir Nobara ile karşılaşana kadar benim de suratımda hafif bir gülümseme vardı. Ama Nobara ellerini göğsünde kavuşturmuş üçümüzü birden sert ve yargılayıcı bakışlarla izlerken yerimde donakaldım. Benim durduğumu ve Nobara'yı fark ettiklerinde Yuji ve Sukuna durarak sessizleştiler.

Nobara hiçbir şey söylemedi. Sadece ezici bakışlarını arkamdaki ikiliye sabitleyerek sertçe kolumu tuttu ve beni onlardan uzaklaştırdı.

Kafamı geri çevirip şoka uğramış suratlarına bakarken üçümüz de biliyorduk. Nasıl olduğunu bilmiyordum ama Nobara biliyordu.

Nobara biliyordu.

Bu düşünceyi daha kabullenememişken Nobara beni öğrencilerin olmadığı bir koridora çekti. Saat henüz erken olduğundan okulda pek kimse yoktu ve boş sınıflar da her an dolabilirdi. Bu yüzden koridor daha mantıklıydı. Keşke bende şuan en az Nobara kadar mantıklı düşünebilseydim.

"Megumi sen... Ne yaptığını sanıyorsun?!" Diye bağırdı bana.

İrkilip kaçmak ve Yuji ile Sukuna'nın sıcak kollarında tüm gerçekleri görmezden gelmek istememe rağmen titreyen ellerimle yerimde sabit durdum. "Nobara... Düşündüğün gibi değil..."

"Sen... Onlarla... Tanrım!" Hayal kırıklığı dolu bakışları suratımda gezindi ve benden bir inkar aradı. Bulamazdı. İnkar edemezdim.

"Düşündüğün gibi d-değil." Dedim istemesem de kekeleyerek. Bundan başka ne söyleyebileceğimi bilmiyordum. Aslında tam da düşündüğü gibiydi.

Twin Problems /İtaFushiSuku/Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin