"O çocukla görüşmeni istemiyorum."

344 34 53
                                    


Babamın yanına oturduğumda babam hızlıca arabayı çalıştırdı ve eve doğru yola koyulduk. "Neden oyalandın?" Diye sordu, restorandan yeterince uzaklaştığımızda.

"Okul hakkında konuştuk," dedim aklıma gelen ilk cevabı vererek. Elbette gerçekte ne konuştuğumuzu anlatamazdım.

Babamın homofobik olduğunu pek düşünmüyordum. Ben ise... Daha önce bu konuyu hiç düşünmemiştim. Ama Sukuna ve Yuuji ikilisini düşündüğümde, ikisinin de erkek olmasından önce ikisinin kardeş olması daha önemliymiş gibi geliyordu.

"Yuuji iyi bir çocuk," dedi babam bakışlarını yoldan çekmezken. "Annesi ile büyümüş. Kaori Jin'e kıyasla hep daha iyi birisi olmuştur."

"Jin kötü biri mi ki?" Diye sordum merakla. Babaları hakkında bildiğim tek şey bir boks salonu olmasıydı. Onun dışında hiçbir bilgim yoktu.

"O kadar da değil. Ama Jin'in sağdıçı olmama rağmen Kaori'nin ondan daha iyilerini hak ettiğini düşünüyorum. Sukuna da babası gibi." Ciddi bakışlarını bana çevirdi. "O çocukla görüşmeni istemiyorum."

"Baba... Sukuna arkadaşım." Dedim zorlukla. Kendim bile dediğime inanmamıştım aslında ama babamın beni Sukuna'dan uzak tutmasına izin veremezdim.

Neden veremezdim ki?

"Görüşeceksin, biliyorum. Ne de olsa sen benim oğlumsun. Yine de mesafeni koru. Yuuji konusunda bir şey demeyeceğim. O iyi bir çocuk. Onunla daha da samimi olmanı isterim hatta."

Cevap vermedim ve önüne geldiğimiz evimizden gözlerimi ayırmadan çantamı bir omuzuma attım. Babam da arka koltuktan yemek ve tatlıları çıkararak peşimden eve doğru yol aldı.

Çamtamdan anahtarımı çıkardım ve ayakkabılarımı çıkararak içeri adımladım. Üst kata çıkarken arkamdan gelen babama seslendim. "Ödevlerim var. Tatlımı dolaba koyabilirsin. Sonra yiyeceğim."

Cevap vermesini beklemeden hemen odama girdim ve çantamı kapının girişine bıraktım. Hızlı iki adımda yatağımın önüne geldim ve kendimi yüz üstü yatağa bırakarak düşüncelerime daldım.

Ne yapmam gerekiyordu? Yuuji ve Sukuna konusunun kafamı bu kadar karıştırması doğal mıydı?

Keşke ikisiyle de arkadaş kalabilseydim. Böylesi benim için daha kolay olurdu. Kafam bu kadar dolu olmaz ve bu akşam sakinlik içinde yatağımda tekerlenerek yarın okuluma düzgün bir kafayla gidebilirdim.

Arkadaşlığımız sırasında ikisinin de sevgilisi olsaydı ne olurdu? Elbette ikisi için de mutlu olurdum. Aslında... Üstüne düşündüğümde pek de mutlu olmazdım. Yuuji'nin ilgisi bizden Todo'ya çekildiğinde eksikliğini çok hissetmiştim. Onun samimiyeti olmadan, daha da kötüsü başkalarına samimiyet gösterirken izlemenin benim için zor olacağının farkındaydım. Yuuji'nin saf ilgisi öyle bir şeydi ki bağımlısı oluyordunuz ve ilgisini asla üstünüzden çekmesin istiyordunuz.

Sukuna'ya gelirsem... Onun hayatına başka birisini aldığını düşünemiyordum bile. Onu tanıdığımdan beri bana ve çevremdeki insanlara karşı olan tavırlarında büyük bir uçurum vardı. Yuuji ile düzelmeyen bir kardeşliği, Nobara ile mesafesini koruduğu bir arkadaşlığı vardı. Bana ise başta kelimenin en doğru anlamı ile yavşak bir şekilde davranırken aslında çabaladığında daha iyi birisi olduğunu görmüştüm. Bu yüzden nedensizce Sukuna'nın bana olan ilgisini başkasına yöneltmesi... Hayal bile edemediğim bir seçenekti.

Ama Yuuji'yi hayal edebilirdim. Mutluluğu ile mutlu olacak kadar iyi bir arkadaştım. Böylece ben de Sukuna ile...

Tanrım ne saçmalıyordum ben?!

Neden ikisinden birisi seçmek zorundaydım ki? İkisini de seçmeme gerek yoktu. Sukuna gibi birisi bile sürekli reddedildikten sonra bana yapışmaya devam edecek birisi değildi. Söylediğinin aksine gururunun buna el vereceğini düşünmüyordum. Böylece istemese bile benimle arkadaş kalmak zorunda olacaktı. Yuuji ise aynı Sukuna'nın söylediği gibi arkadaşlığımızs daha çok değer verirdi ve bana sorun çıkarmazdı. Böylece ikisi de arkadaşım kalmış olurdu ve kafamı böyle düşünceler meşgul etmezdi.

Peki neden bunu istemiyordum?

Tanrım, hayır. İkisinden de hoşlanmaya başlamış olamazdım.

Yuuji iyi birisiydi. Kibardı. Eğlenceliydi. Yanında rahat olabileceğiniz birisiydi. Adeta bir güvenli limandı. Günün tüm yorgunluğunu onun enerjisi sayesinde atabilirdiniz. Annesine yardım etmek için okulunu eken ama yine de okuldaki başarısını kaybetmeyecek kadar da zeki bir çocuktu. Ve çok iyi bir arkadaştı. Onun gibi bir arkadaşınız olduğunda onu kaybetmek istemezdiniz.

Sukuna ise... Eh, kötü değildi ama iyi de değildi. Hatta bakış açınıza göre kötü sayılabilirdi. Biraz fazla dobra, insanları rahatsız edebilecek bakışlara ve hareketlere sahip birisiydi. Sokak dövüşlerine katılıyordu -duyduğum kadarıyla- ve lisanslı bir boksör olarak korkutucu denebilecek birisiydi. Egosu kırıldığı için öz kardeşinin burnunu kıran birisiydi. Yine de çabaladığında daha iyi birisi oluyordu. Diline hakim çıkabiliyor, iyi arkadaşlık edebiliyordu ve zor zamanlarınızda sığınabileceğiniz birisi gibi değil de zor zamanlarınızın olmasını engelleyecek birisi gibiydi.

İkisi de bana elbette temas etmişti ve hissettirdikleri bile farklıydı. Yuuji'nin dokunuşları soğuktu. Ateşler içinde hastalıktan kırılan birisinin alnına koyulan soğuk ve ıslak bir bez gibiydi. İyileştirici ve ferahtı.

Sukuna ise soğuktan donmak üzere olan birisini ateşe atmak gibiydi. Sıcaklık isterdin, ama seni kavuracak kadar da istemezdin. Yine de o soğuğa dönmek istemediğin için seni yakacak olsa bile ateşe atlamak isterdin. Yakıcı ve kavurucuydu.

Üstüne düşününce kokuları bile farklıydı. Yuuji ilkbahar gibi kokardı. Ağaçların çiçek açması ile etrafı dolduran çiçek ve bahar kokusu gibiydi. Yeni bir başlangıçtı. İnsanı her şeyin daha iyi olacağına inanmaya teşvik ediyordu.

Sukuna ise sonbahar gibiydi. Dökülen çiçeklerin artık solmuş kokusuna rağmen hala etrafta dolaşması ama yağan yağmurla birleşen toprak kokusunun adeta somutlaşıp cildinize yapışması gibiydi. Bir sondu. Yine de insana huzur veriyordu.

Dış görünüşleri ihtimal dahilinde bile değildi. Tek yumurta ikizleri olmaları yüzünden ikisi de tıpatıp aynıydı. Tek farkları olan burunları ise Sukuna yüzünden hemen hemen aynı olmuştu artık. Solmuş pembelerin mürdüme dönmesiyle yer yer parlayan kumral saçları, açık renk kehribar gözleri, uzun ve kaslı vücutları ile ortalamanın çok üstünde tipleri vardı. Saçlarının modeli dışında ayırmak çok zordu. Yuuji uğraşmadan ona yakışan minik kahküllü saçları ile rahat bir model kullanırken Sukuna ise uğraşması daha zor olmasına rağmen şekillendirilmiş bir saçla daha göz alıcı bir model kullanıyordu.

Aynı genetiklere sahip iki insanın bu kadar farklı olmasını anlamdıramıyordum.

O akşam belki ikizlerden hangisine kalbimin daha çok hızlandığını anlamamı sağlamadı ama ikisinin arasında seçim yapamayacağımı anlamamı sağladı.

Ve onlar dışında bir seçim yapamayacağımı.

Ya Sukuna, Ya Yuuji.

Galiba cidden bir seçim yapmam gerekiyordu.

Ya sizce, yuuji mi? sukuna mi?

ABİ BEN BILE KARARSİZİM AMK

Bugun son sinavim olan mat sinavim var dua edin la belki isime yarar

Twin Problems /İtaFushiSuku/Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin