"Her şeyi kazansam bile seni kaybedeceğim."

246 32 37
                                    


Sukuna sürücü koltuğunun kapısını açmış ve yan bir şekilde oturmuştu. Ben de bagajdan bana verdiği ilk yardım malzemelerini alarak önce ıslak bir bez ile üstündeki kanları silmiş, sonra da suratındaki ve kollarındaki morlukla krem sürmeye başlamıştım.

"Of, yavaş ol." Dedi dudağındaki yara bandı yüzünden zorlukla konuşarak.

"Konuşma." Dedim sadece ve her bir morluğa krem sürdüğüme emin oldum. Kanlar gittiğinde vücudundaki eski ve yeni morluklar daha çok belli oluyordu ve bu içimi acıtıyordu, ama içimin soğumasını sağlamıyordu. Asıl sinirli olduğum beni buraya sürüklemesi ve Yuuji'ye yalan söylememi sağlaması değildi. Asıl sinirli olduğum kendini buralarda paralamasıydı ama bunu ona elbette söylemeyecektim.

Diğer tarafa geçerek ön koltuğa oturdum ve bu sefer sırtına da krem sürdüm. Bu haldeyken kendine has kokusunu alabiliyordum ama hala acı bir şekilde kan kokuyor olması burun deliklerimi sızlatıyordu.

Sırtına da sürdüğümde tekrardan önüne geçtim. "Göğsüne kendin sür. Göğsüne ve karnına dokunmayacağım." Sert sesim yüzünden itiraz etmeden eline bolca krem sıktı ve üst vücuduna kremi umursamazca dağıttı.

İşi bittiğinde zorlukla ayağa kalktı ve arabasının bagajından bir sweat çıkardı. "Bunu sen giy. Üstün kanlanmış." Kendisine de bir ceket çıkardı ve önünü ilikleyerek en azından üst vücudunun soğuktan korunmasını sağladı.

Sweat yeterince bol olduğu için ceketimi çıkardım ve kendi sweatimin üstüne giydim. Önünde soyunmak istememiştim. Bunu daha önce yapmış olsam da.

Arabayı çalıştırmak için tekrar binmeye çalışırken onu durdurdum. "Anlat. Bana bunu borçlusun."

"En azından arabada oturalım. Tek kelime ile donuyorum." Hafifçe titreyen çenesi dediklerini destekler şekildeydi. Zaten daha önce benim yüzümden soğukta hasta olmuştu. Bu yüzden dediğini kafamı sallayarak onayladım ve ön koltuğa yerleştim.

Sukuna arabayı çalıştırarak araç klimasını sıcağa ayarladı ve derin bir nefes aldı. "Tanrım, öleceğim sandım."

"Bir an ben de seni öldüreceğimi sandım."

"Teşekkürler, Megumi." Dedi adımı sadece kendisine özel o tonlamayla söylerken. Herkes ismimi Me-gu-mi diye Sukuna tonlamayı Me-guu-mi olarak yapıyordu ve bu her seferinde rahatsız olmamı sağlıyordu.

"Bana Megumi deme." Dedim tekrar ederek.

"Enişte hala bir seçenek," dedi sırıtarak.

"Zevzevklik yapma. Anlat. Her detayını."

"Bakalım..." Dedi düşünerek ve boğumları kızarmış parmaklarını direksiyona vurdu. "Babam lisansımı iptal ettirdi. Spor salonuna girişimi yasakladı. Bu yıl da milli sporcu olmak için yarışamayacağım. Ardından evi terk ettim. Yan kasabada bir otelde kalıyorum. Para kazanmak için sokak dövüşüne başladım. İsmimi Lanetler Kralı olarak seçtim. Bu geceye kadar rakipsiz ilerliyordum ki, Yamalı Surat geldi ve beni yendi. Benim bilincim kapandığı sırada seni aramışlar. Kendime geldiğim gibi rövanş teklif ettim. Bahisler uçtu. Kaç oranla verdiler bilmiyorum ama bu gece sayende oldukça iyi para kazandım."

Cebimdeki buruşuk paraları çıkardım ve saydım. "1400 dolar. Yedi katını vermişler." Dedim şaşkınlıkla. Cidden yasadışı boks maçları insana bu kadar kazandırıyor muydu?

"O zaman ben de 50.000 dolar kazanmışımdır. İki maç tabiki de, birincisi 15.000, diğeri 35.000 falan olmalı. Maça katılmak 5.000 dolar. İlk maç üç oranındaydı. Diğeri de yedi oranındaydı."

"Çok büyük paralar dönüyormuş," dedim şaşkınlıkla.

"İnsanlar bunun için deliriyor." Dedi kendi kendine gülerek.

"Bunu yapan insanlar da deliriyor." Dedim sertçe. "Çok para kazandırması bahane değil."

"Biliyorum. Ama yapabilecek bir şeyim yok." Parmaklarını şakaklarına götürüp ovdu. "Merak ettiğin başka bir şey var mı?"

"Neden Junpei ile yattın?"

Şaşkın bir yüzle bana baktığında en az bende onun kadar şaşkındım. Bunu neden sormuştum ki?

"Bu konu hakkında konuşmak istemiyorum, tamam mı?" Dedi şaşkınlığı sert bir surat ifadesi ile bozulurken.

Kemerimi taktım ve kafamı yan tarafımdaki cama çevirdim. "O zaman beni evime götür."

Cevap vermeden gaza bastı ve ormanın içinden ilerleyerek ana yola çıktı. Yolda soğuktan titreyerek yarım saat yürüdüğüm yolların on dakikada dönüşünün olması üzücüydü. Telefonumdan saate baktığımda evden çıkalı henüz bir saat olduğunu görmüştüm.

Arabayı evimin bulunduğu sokağın başına park etti ama kapıları açmadı. Suratını bana çevirerek kafasını direksiyona yasladı. "Özür dilerim," dedi mırıldanarak.

Derin bir nefes aldım. "Buna devam etme, Sukuna." Dedim ciddi bir şekilde. "Eve geri dön. Yuuji'de, ailen de seni affedecektir. Nereye kadar böyle devam edeceksin?"

"Anlamıyorsun," dedi gülümseyerek. "Elimde hiçbir şeyim kalmadı. Evim yok, lisansım yok, salonum yok, sen de yoksun. Elimde sadece boks var. Dövüş var. Kan var. Bu da elimden alınırsa geriye Sukuna'dan hiçbir şey kalmaz."

"Lisansını tekrar çıkarttırırsın. Eve de dönebilirsin. Kendini bu hale getirmen tek kelime ile korkunç, Sukuna." Elimle saçlarımı düzeltmeme nedensizce engel olamadım. "Seni bu akşam dövüşürken gördüm. O boks değildi. Hayvanca bir mücadeleydi. Senin yıllarını harcadığın boks bu değil."

"Diyelim her şey düzeldi," dedi sessizce. "Eve döndüm, ailemle aram iyi, lisansımı tekrar aldım. Ya sen? Sen yine olmayacaksın ki."

"Olmayacağım," dedim, ama sesimdeki tereddütü engelleyememiştim.

"Sen yine benim olmayacaksın, Megumi. Her şeyi kazansam bile seni kaybedeceğim." Gülümsemesi hüzünlendi. "Nunaranı listeden sildirmeyeceğim. Bana bir şey olursa seni arayacaklar. Gelip gelmemek sana bağlı."

Gözlerim şokla aralanırken o ise umursamazca kıkırdamıştı. "Bencilce mi? Biliyorum. Her pazartesi, çarşamba ve cuma oraya gidiyorum. En azından ayağa kalkamayacak kadar dayak yediğim zamanlarda belki beni görmeye gelirsin. Belki bu haftanın üç günü gündüzlerini sevgiline ayırırken gecelerini de bana ayırırsın."

"Yani ikinizi... Aynı anda yürütmemi falan teklif ediyor olamazsın, değil mi?!" Dedim sesimin sinirle yükselmesini engelleyemeden.

"Etmiyorum, ama etsem... Kabul eder miydin?"

"Elimde kalacaksın, Sukuna." Dedim sinirden titreyen sesimle. "Yemin ederim bir gün elimde kalacaksın! Sen bile böyle bir şeyi düşünüyor olamazsın!"

"Ne var ki? İkimizi de hayatında tutmak istemez miydin? Yuuji senin konfor alanın, biliyorum. Ama seni de tanıyorum. O konfor alanından sıkılmayacak mısın? Benim deli dolu kişiliğime sığınmak istemeyecek misin?"

"Sen..." Dedim zorlukla konuşurken. "Sen delisin! Aç kapıyı! Siktir olup gideceğim!"

"Bunu Yuuji'nin haberi olmadan da yapabiliriz." Dedi hala boş bir çaba ile beni ikna etmeye çalışarak. "Bunu bile kabul edecek kadar seviyorum seni.

"Sen iğrenç birisisin!" Dedim sinirime hakim olamayarak. "Bunu bir daha düşünme bile! Beni istedikleri kadar arasınlar asla ama asla bir daha gelmeyeceğim! Yuuji'yi seviyorum ve ona asla ihanet etmeyeceğim!"

"Beni de seviyorsun," dedi benim sinirime karşılık aşırı büyük bir sakinlikle.

"Sevmiyorum!" Dedim itiraz ederek. "Sen tanıdığım-"

Lafımı kesen şey dudaklarımı örten Sukuna'nın dudaklarıydı.

Diger bolum smutttt 😝😝😝

Twin Problems /İtaFushiSuku/Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin