"Bir daha kafamı sikersen öldün bil, Fushiguro."

197 28 9
                                    


Okulda iki hafta boyunca Yuuji itina ile benden kaçmıştı. Daha doğrusu bizden.

Beni gördüğünde yolunu değiştiriyordu. Tenefüslerde ve öğlen aralarında Aoi Todo ve arkadaşları ile takılmaya devam ediyordu. Okul ve ev arasında yürüyerek gidip geliyordu. Restoranda çalışırken molalarını benden farklı zamanlara ayarlıyordu. Artık kapatma zamanına kalmadığım için çıkışta da görüşemiyorduk. Sukuna evde onun suratına bile bakmadığını ve odasına kapandığını söylüyordu. Nobara da ortak olan spor derslerinde artık basketbol oynamadığını ve kolunu bahane ederek hep kenarda takıldığını ya da spor hocamızın ayak işlerini yaptığını söylüyordu. Bizimle tüm ilişiliğini kesmişti.

Geçmişe dönmüş gibiydik ve bu sefer kaçan kişi ben değildim. Yuuji'ydi.

Ona söyleyebileceğim, itiraz edebileceğim, hiçbir şey yoktu. Tamamen haklıydı. Hemde sonuna kadar. Ona ne kadar iğrenç bir şey teklif ettiğimin farkındaydım. Ama iğrenç olan bendim. Bu iğrenç şeyi isteyen bendim. Yuuji'nin buna dahil olmak istememesi kendi kararıydı. Sukuna'nın bunu kabul etmesi de kendi kararıydı.

Okulda Sukuna ile gizli saklı köşelerde ve boş sınıflarda buluşuyor, Yuuji benden uzak kaldığı her an daha da bozulan moralimi bir kaç öpücük ile düzeltmeye çalışıyordu ama başarılı olamıyordu. Başarılı olamazdı da zaten. Her ne kadar Sukuna olsa da dediğim gibi, Yuuji olmadığı sürece hep yarım hissedecektim.

Sukuna ara sıra bize geliyordu. Babam da sert tavrını hala koruyordu. Onu sevmemesi ve güvenmemesi normaldi. Sukuna okula geri döndükten sonra dedikodular da onunla birlikte gelmişti. Nasıl olduğunu anlayamadığım bir şekilde herkes Sukuna'nın kirli boks geçmişinden haberdardı. Babam da dahil. Artı olarak Yuuji'nin kolunu kırdığını da biliyordu ve bu ona güvenmemesini sağlıyordu. Bu olaylar hiç yaşanmadan önce bile onunla arkadaş olmamamı istiyorken bundan sonra istemesi zaten imkansızdı. Yine de eve girip çıkmasına bir şey demiyordu.

Sukuna cidden düzelmişti. Farkında olmadan üstünden almaya alıştığım acı sigaranın kokusu gittiğinde kendine has kokusu daha belirgin hale gelmişti. Dersleri dinliyor, aktif katılıyor ve not tutuyordu. İlk sınavlarımızı atlatmıştık ve aynı benim gibi hep A veya A+ alıyordu. Yuuji'nin notları ise hep A+'ydı. Kendini meşgul etmek için derslerine sıkı sıkı sarıldığını tahmin etmek pek zor değildi. Babası notlarından ötürü Sukuna'nın spor salonuna girmesine izin vermişti ama lisansı çoktan iptal olduğundan bu sene milli sporcu olamayacaktı. Bana zaten milli sporcu olmak istemediğini, benimle aynı şehirde üniversite okumak istediğini söylemişti.

Nobara'ya ise hiçbir şey söylememiştim. Yuuji ile ayrıldığımı sanıyordu, ben de olayın bundan ibaret olduğuna inanmasına izin veriyordum. Sukuna'yı bir kafa karışıklığım olarak düşünmesine izin vermiştim. Sadece Yuuji'yi sevdiğime inanması yeterdi.

En azından Nobara'ya karşı belki de Sukuna ile çıkmaya başladığımı söyleyebilirdim ama Tanrım, bunu ilan etmek sürtüklük olacaktı. Ve Nobara'nın beni sürtük olarak görmesini istemiyordum.

Ayrıca bir yanım hala Yuuji'nin geri döneceğine inanıyordu. Olur da dönerse o zaman en azından okulda Sukuna ile gizli saklı görüşmeme gerek kalmazdı. Yuuji ile barıştığımızı ve ne kadar zor olsa da Sukuna sorununu hallettiğimizi ve onun sadece arkadaşım olduğunu söyleyebilirdim. Bu herşeyi kolaylaştırırdı. En kötü ihtimalle bizi geniş insanlar olarak tanımlardı.

Bu kaçma-kovalamama oyunu iki haftanın sonunda Sukuna'nın beni yine boş bir sınıfa sıkıştırması ile bitmiş sayılırdı. "Yuuji bugün benimle konuştu." Dedi özlemimizi giderdiğimiz bir kaç öpücüğün sonunda.

"Ne dedi?" Diye sordum engelleyemediğim bir heyecan ile.

"Annem hasta, biliyorsun. Bu arada getirdiğin çikolataları çok sevmiş. Nereden aldığını merak etti. Neyse, Yuuji benden restoranı kapatmasına yardım etmemi istedi."

"Bu da bir şey," dedim üzülmeme rağmen yine de gülümseyerek. "Ona herhangi bir şey söyleyecek misin?"

"Söylememi ister misin?" Diye kararı bana bıraktı.

"Bence... Söylemene gerek yok." Dedim zor da olsa bir karar vererek. "İki haftadır koruduğu sessizliği cevabını belli ediyor."

Uzanıp tekrar dudaklarınızı birleştirmişti. Sigarayı bırakmasının ardından nikotin ihtiyacını benden karşıladığını söyleyerek bunu çok sık yapmaya başlamıştı. Öpücüğümüzü kısa tutarak beni kollarının arasına almıştı. "Ne olursa olsun yanında olduğumu ve seni sevdiğimi biliyorsun, değil mi?"

"Biliyorum,"diye mırıldandım bende kollarımı geniş vücuduna dolarken. "Bende senin yanındayım ve bende seni seviyorum."

"Tek tesellim," Dudaklarımızı tekrar birleştirdiğinde bu sefer derin bir öpücüğün etkisindeydik. Dillerimiz birbirine dolanıyor, dudaklarımız birbirini eziyordu. Sukuna'nın bu özelliğini seviyordum. Vahşiydi. Sertti. Herkese kaplan kesilen çocuk bana gelince kedi olsa bile iş cinselliğe kaydığında o kaplan geri geliyordu ve buna bayılıyordum.

Kapının önünde öğrencilerin gülme sesleri geldiğinde sesli bir şekilde ayrıldık ve son kez dilini dudaklarımın üstünde gezdirerek benden uzaklaştı. "Gidelim mi?"

Kafamı sallayarak onayladım ve beraber sınıftan çıktık. İkimiz de erkek olduğumuzdan insanlar bunu pek siklemiyordu. Belki de beraber takip ettiğimiz ezik ve inekçe bilimkurgu dizisinin yeni bölümünü sessizce izlemek için oradaydık. Kim bilebilirdi ki?

Yuuji bilebilirdi ve şuan tam karşımızdaydı. Gülme sesleri Todo'nun grubundan gelmişti ve kapının hemen yanında duruyorlardı. Sınıftan çıktığımızda Yuuji'nin anlamdıramadığım üzgün, kırgın ve sinir dolu bakışları üstümüzde gezinmişti.

Bu yüzden Sukuna olayları doğaçlama bir şekilde halletmek zorunda kaldı. "Bir daha kafamı sikersen öldün bil, Fushiguro." Demişti meydan okuyan bakışları ile.

Amacını anladım ve doğaçlama devam ettirdim. "Seninle muhattap olacağıma ölürüm daha iyi, Ryoumen." Sertçe omuzuna çarparak hızlı adımlarla yanından uzaklaştım. Yüzümdeki sinirli ifadeyi ne olur ne olmaz korumaya çalışıyordum. Yuuji bunu yemezdi ama arkadaşlarının çenesini kapatmaya yeterdi. Nobara'nın kulağına giderse de Yuuji hakkında bir şey sormak istediğimi ama buna sinirlendiğini söylerdim. Kalan çocukların düşünceleri de zerre sikimde değildi.

Yuuji'ye ait olduğunu üzücü bir tanıdıkla fark ettiğim adım sesleri aksi tarafımda hızlıca ilerlerken refleks olarak geriye dönüp baktım. Sukuna'nın yanına gitmiş ve onu kolundan tutarak çekeleştirirken gözden kaybolmuştu. İşleri daha da berbat edeceğimi bilmesem yanlarına giderdim ama Sukuna'ya güvenmek zorundaydım.

O tuhaf bakışının aklımdan çıkmaması normal miydi yoksa kafama çok mu takıyordum?

Twin Problems /İtaFushiSuku/Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin