Buraya gelirken yanında bir araba getirmişti, çok sıradan bir insan gibi gözükse de evindeki sade eşyalar kaliteli ve temizdi, arabası da kendinden ödün vermiyordu. Onun böyle düzenli bir yaşamı olmasına karşı benim daha kendime ait bir şeylerim veya işim olmadığı için ya kendim yanmış, ya da utanmıştım içimde. Ön koltuğa yerleşmişken başımı yere eğmiş dudaklarımı büzmüştüm parmaklarımla oynarken, o ise arabayı bütün odağıyla çalıştırıp bana seslenmişti ilk tanıştığımızdaki gibi tok ve sert çıkan sesiyle.
"Bebeği gerçekten istemiyor olmalısın, bana yalan söyledin, değil mi?"
Yüzüne bakmak istedim ve başımı hafifçe kaldırdım ama şaşırmıştım çünkü yüzü tam karşımda duruyordu oldukça yakın bir mesafede, bir an diyecek bir şey bulamamıştım."Ama ne de olsa, o benim de çocuğum." Nefesleri yüzüme çarptığında tüm odağım kızıl oğlanın dudaklarına gitmişti nedense. Konuşmaya çalışırken kekelemiştim ve kısa süre içinde yüzümü es geçip eğilmişti bedenime doğru, elleri kemere giderken ve onu belimden geçirirken fazla odaklanmıştı. Odaklanmış hali cidden güzeldi, kaşları hafif çatık ve gözleri parıltılı oluyordu, bembeyaz yarasız tenine yayılan o kızıllardan bahsetmiyordum bile, öyle ki çene hattıyla yandan fazla güzel gözüküyordu bu adam.
Ona dalmamı kesen şey yerinde doğrulup koltuğa yerleşmesiydi.
"İstemiyorsan, ona ben bakacağım."
"Ne?"
"Onu doğur ve elime ver, bir çocukla uğraşmak istemiyorsan onu bana ver diyorum, ben bakarım."
"Ha...Bakarsın.."
Dedikleri kafamda çalıyor ama verecek düzgün bir cevap bulamadığım ve nutkum tutulduğu için geçirmeye çalışarak öylesine yanıtlar vererek kekeliyordum şaşırmış halde. Daha fazla beklemeyip simsiyah aracının içinde otoparktan çıkmak için yol aldı, direksiyonu kavrayan beyaz ellerindeki damarlar ve kemikler belli oluyordu.Kendimi toparlayıp onu dikizlemeyi kestim ve boğazımı temizleyerek başımı camdan dışarıya çevirdim, zaman çok çabuk geçiyordu ve gece gündüzü fazla hızlı kovalıyordu. Bu adamla birlikte olduğumdan beri gözüme görünen şey hep gece, siyah ve karanlıktı, kırmızı zarlar birbirine vurup gidiyorlardı temiz evinde. Fakat bu karanlık ve siyahların arasında yanımda bembeyaz kalıyor, tenindeki saflık aydınlatıyordu etrafımı benim yaralarım gittikçe kararıp bana kendini hatırlatırken.
İsterdim, kusursuz olmayı onun gibi.
"Minho, bir şey soracağım."
"Minho?"
"Şey yani Hyung! Zarlara neden bu kadar takıntılısın sen?"
"Her oyun iki zarla oynanır Hanji, zar olmadan hamle yapamazsın."
Gözleri yola odaklanmışken ne dediğine pek anlam veremeyerek yüzümü tekrar yavaşça ondan çekmiş, yolu izlemiştim neredeyse eve varmak üzereyken.
"Özellikle bu kemeri neden taktın bana ya?"
"Ellerin yok gibi gözüküyordu, onlarla fazla ilgilenince.."
Arabasını durdurup yüzünü gülümser bir halde bana döndüğünde gözlerindeki parıltıların gökyüzündeki yıldızlardan bile parlak olduğunu farkettim.
"Kemerlerden nefret ederim!"
Dudağımı büzüp bir çırpıda siyah kemeri belimden çıkarttığımda hareketlenmeme engel olmuş, aniden eli bacağımı bulmuştu.Gözlerimi açıp kaşlarımı istemsizce hafif hafif çatarken adamın yine kokusu dolduruyordu burnumu, o keskin kırmızı şarap hissinde yoğun kokusu.
"Ah, araba çilek kokuyor olmalı Hanji, çok çabuk etkileniyorsun."
"Ne etkilenmesi be!?"
"Elimi sadece dizine attım, gerçekten alışık değilsin bu tür şeylere değil mi? Küçük Omega seni.."
"Kes sesini!"
Ruhumun derinliklerine kadar utanırken yüzümün ne halde olduğunu bile bilmiyordum ve bunu umursamayarak derin bir nefes verdim ve arabanın dışına çıktım. Bunalıyordum, bir his beni terlemeye zorluyor gibiydi ama ellerimi beline koyarak bir süre kırdım belimi ve eğildim yere, derin derin nefesler alıp vermemle geçirmiştim bu hissi biraz da olsa.Ayağa kalkıp hareketlenecektim ki karşımda hiç utanmadan, rahat bir şekilde dimdik duran oğlanla karşılaştım.
"Bu hallerin cidden, ne bileyim.." gözlerini kısıp bakarken ve ağzında sesli sesli birşeyler gevelerken doğrulup yanına gittim, onunla birlikte yürümeye başladım içeriye doğru.
"Çok tatlı."
Cümlesini bitirmişti ama ne şaşırmıştım, ne sevinmiştim. Bıkmış bir tonla alay ederek cevap verdim sadece.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Suffer With Me ~ Minsung Omegaverse
Fanfiction'𝓓𝓮𝓪𝓭 𝓞𝓻 𝓐𝓵𝓲𝓿𝓮' Babası Ceo ve Annesi Şaman olan, bir Omega olarak doğduğu için eziyet, işkence çekmek zorunda kalan Han Jisung. Onların alt katına taşınan sıradan gözüken ama Kumarhane işleten ve aslında kişilikleri olan Güçlü Alfa Lee...