🃜 ~22~ 🃜

516 58 5
                                    


Medyada Minho var gibi dusunun
~

Ölü bir ruh, soluk bir ten, kurumuş ve çatlamış bembeyaz dudaklar, şekilsiz ve hafif kahverengiden hala kızıla kayan saç telleri, geçmeyen yaralar, kan izleri ve yorgunluklar. Parmağına takılı aletle ve üzerindeki hastane kıyafetiyle hareketsiz yatan birisi, gözleri sağı ve solunu gözetliyordu ara sıra ama hemen yukarı dönüyorlardı tekrar. Bembeyaz tavana bakıyor ve aklı karışıyordu, boğazı kurumuştu ve tek kelime etmek güç geliyordu, sanki dilini yutmuştu da unutmuştu konuşmayı.

Bu sefer başı hafifçe açılan hastane kapısına döndü, orta yaşlı bir adam endişe ve yorgun gözlerle girdi içeriye, elindeyse bir dolu sefer tası. Yatağın yanına gelip koltuğa yerleştiğinde göz teması kurmamışlardı, çok huysuz davranıyordu. Şu ana kadar gelen herkese burun çevirmişti ve bir kerecik gülümsememişti, gözleri dipsiz bir kuyunun gözükmeyen sonu kadar siyahtı şimdi, umut ışıkları gözükmüyordu asla. Yorgunum diye bağırıyordu bakışları.

Hayır gözlerinden yaş akmıyordu artık, çünkü tüm o dört gece boyunca tüketmişti bütün yaşlarını, sığdırmıştı bütün çığlıklarını hastane köşesinde kendisine ayrılan ıssız odaya oğlan. Her gece ağlayarak bitirmişti üzüntüsünün duygularına yansımasını, ilk geldiğinde de ortalığı birbirine katmıştı zaten. İki haftadır bir şey sürmemişti ağzına hiç bir şey, herkes onun için endişe ederken o artık yanında olamayacak ailesini düşünüyordu sürekli, bitmiş gibi hissediyordu hayat, dayanağı kalmamıştı oğlanın.

Sürekli kendisinin de bir an önce ölmesi için isyan eder olmuştu, oldukça da zayıflamıştı.
"Minho, yemek getirdim?.."
Olayı duyduktan sonra ilk uçakla Almanya'dan geri Kore'ye dönen amcasının sesiydi bu, o da çok üzgündü ve mahvolmuştu bu haberle, fakat bir türlü hayata küsmüş yeğenine laf geçirmiyordu.

"Neden amca?"
"Senin suçun değildi.." fakat oğlan başını hızla amcasına döndüğünde ve elini sıkan elini umursamayıp bu sefer sinirle baktığında ürktü adam bu bakışlar karşısında, ters giden şeyler vardı kesinlikle.
"O şerefsizler, neden hala yaşıyor?"
"Ne?"
Minho'nun dudağının tek kenarı yukarı doğru kıvrılırken içinde hem üzüntü hem de sinir harmanlanıp durduralamaz bir hale gelmişti.
"Bu bir kaza değil, bir cinayet amca hala anlamıyor musunuz? Duydum diyorum!"
"Bu doğru değil."
Oğlan hızla elini tutan amcasından elini bir çırpıda çekmiş ve doğrulmayı denemişti.

Yatakta oturmaya çalışırken karnındaki yara hala taze olduğundan acı çekiyordu ama amcasına engel olarak ve bunu umursamayarak doğruldu karşısında sinirle.
"Ailemin ölümünün arkasında duracak mısın amca? Tek bir cevap ver."
"Yapacak bir şeyimiz yok ki Minho.."
"Siktir git karşımdan."
Zaten koyu renge bulanmış gözleri şimdi siniriyle ve ateşiyle yanıyordu adeta, dişini ve yumruğunu sıkıyordu, karşısındaki adam ise sefer tasını köşeye bırakıp üzgün gözlerle terketmişti odayı.

Amcası odayı terkettiği gibi zorla kalkarak koluna saplanmış iğneyi tek hamlede fırlatıp atmıştı, hafiften kanamıştı kolu. Acısına bile bakmadan aynanın karşısına gelerek açtı mavi hastane gömleğini, karnı ve göğsü tamamen göze görünürken bakışları bir süre yeni dikilmiş olan uzun yarıkda gezdi. Sinirle gömleği kapatma gereği bile duymayıp pencerelerin yanına gitmişti ve açmıştı perdeleri, kendisi kadar koyuya bulanmış bir gece karşıladı onu.

Tek fark, karanlıkta parlayan minik beyaz ışıklardan bir tanesi bile artık yoktu  oğlanda.

Büyük bir hızla telefonunu eline kaptığında masanın üzerine koyulan iki şeffaf kırmızı zar farketti, eline alarak oynadı onlarla bir süre ve her zarı atışında hipnoz oluyor gibi hissediyordu onlarla. Oyunu bittiğinde çapraz bir şekilde sırıttı Minho.
"Eğlenceliymiş.."
Zarları cebine atıp telefonunu açtığında bir anlığına ekranın aydınlığında kalmıştı ve yüzünü buruşturmuştu, ama kısa sürede haberleri okumaya geçti.

Suffer With Me ~ Minsung Omegaverse Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin