İçimde mide bulandırıcı bir ateş yanarken karnım ara sıra ağrıyor ve cidden bulanıyordu, bense sürükleniyordum taş yolda ve soğuk havada kolumdan götürülerek. Saçlarım birbirine karıştırıyor rüzgar onları süpürüyordu ve tenin gittikçe soğuklaşıp soluklaşıyordu soğukla. Parmaklarım öylece sallanıyor, bileğim güçlü ve sert tutuşlu bir ele hapsoluyordu. Peşinden gidiyordum, adımları sert ve hızlıydı benim dengesiz sarhoş halime karşı.Bütün yolu yürümeyi bitirdiğimizde ve eve gelip kapının kilidini açtığında arkamdan büyük bir gürültüyle kapanmıştı kapı ve önüme geçmişti giriş koridorda, benim sırtım ise duvara dönüktü. Ellerimle yanlardan destek alarak ayık olmaya çalışıyordum, Minho'yu ise ikinci defa bu kadar sinirli ve sert görüyordum. Evinde ilk defa bu kadar şık gözüküyordu ve artık samimi, masum bir adam değildi gözümde.
Bağırmasıyla ürkmüştüm ve üzerime bol gelen hırkada kaybolan ellerim yüzüme gitti.
"Ne diye içiyorsun! Hamilesin sen hamile!"
"Yanımda değildin, kötü hissettim ben de.."
Onun sesi yüksek ve sitem dolu çıkarken benim sesim çok alçaktı ve sanki hiçbir şey yapmamışım gibi davranmam onu çileden çıkarmıştı artık."Bebeğimiz sağlıklı değil zaten Jisung! Onu böyle mi koruyorsun!?"
Karşımda gerginlikle bana çıkıştığında çok kırılmış hissetmiştim ve dudaklarım büzüşürken hala biraz sarhoş olsam da gözümün doluluğuyla bağırmıştım ona, anlamsız bağırışıma karşı eli saçlarını bulmuş ve uzağa bakarak derin bir nefes vermiş, karıştırmıştı kızıl tellerini."Sana kim Kumarhane'ye git dedi! Hani uyuyordun!?"
"Uyuyamamıştım işte ne bağırıyorsun bana!"
Göz çukurumda biriken gözyaşları akmaya başlamıştı ve çocuklar gibi mızmızlanıyordum bana kızmasına karşı, gece gece herkesi rahatsız etmiş olmalıydık. Sırtım duvara yaslanmış ve gözükmeyen ellerimle yüzümü kapatmaya çalışmıştım."Bebeğimize iyi bakmazsak Jisung... düşebilir!!"
Derin bir nefes vererek bana son kez o ateş saçan gözleriyle baktığında kendimi farklı hissettiğim için suçlu hissetmiştim, bu gözleri genelde ölesiye dövmek istediği kişilerin üzerine doğrulturdu, şimdi o sinirli merhametten yoksun bakışların bir hedefi olduğum için kalbim kırıktı, korkmuştum, üzgündüm."İstiyorsan gel döv beni! Hadi yapsana, yap hadi Hyung!"
"Hyung mu?.."
Son sözlerimle zırıl zırıl ağlarken elleri belinde başını hafif yana eğerek o korkunç ifadeyle üzerime gelmeye başlayınca titremişti içim.
"Başa mı dönmek istiyorsun Han Jisung?.."
Artık iyice dibime geldiğinde ve beni duvarla arasına aldığında bir cevap arıyor gibiydi ve ona istediği cevabı vermezsem, kurtuluşum asla olmayacaktı."İstemiyorum.."
Gözlerimi yere dikip hıçkırıklarla ve duygusallıkla cevap verdiğimde elini başımın yanından duvara dayamasıyla korkmuştum yine, gittikçe yaklaşmıştı yüzüme.
"Seni neden döveyim? O kadar şerefsiz bir adam mıyım ben?.."
"Hayır sadece..Kumarhanede işin ne!, seni öyle sert birisi olarak görmeyi hiç beklemiyordum. Hayal kırıklığına uğradım, daha yüzük bile takmamışsın yaaağğa!!"Sarhoş halimle tekrar saçmalamaya başladığımda beklemediğim şekilde mutsuzluktan gülümsemeye geçiş yapmış, hala açık olan tehditkar gözleriyle kocaman sırıtmaya başlamıştı. Hırkanın kollarıyla gözyaşımı silip hıçkırmama ve ona ters ters bakmama karşı bütün ciddiyetini kaybedip kahkaha atmış ve ellerini dizlerine yerleştirmişti.
Delirmiş gibi gözüküyordu, ama tekrar doğrulup bana baktığında gözlerinde merhamet taşıdığını farkettim tekrar, asla gözü dönmüş gibi bakmıyordu bana, zaten tanıdığım Minho öyle bir adam da olamazdı, olmamalıydı. Gülüyordu ama bu sefer korkutmuyordu ifadesi, ellerini boynumda birleştirip beni duvara ittiğinde bir an nefesimi keseceğini, boğulacağımı sandım ama elinin tekini saçıma götürüp sevmişti tellerimi, her zamanki gibi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Suffer With Me ~ Minsung Omegaverse
Fanfiction'𝓓𝓮𝓪𝓭 𝓞𝓻 𝓐𝓵𝓲𝓿𝓮' Babası Ceo ve Annesi Şaman olan, bir Omega olarak doğduğu için eziyet, işkence çekmek zorunda kalan Han Jisung. Onların alt katına taşınan sıradan gözüken ama Kumarhane işleten ve aslında kişilikleri olan Güçlü Alfa Lee...