Sarki oneriyorumm:
Taemin - Advice(Medyanın tam haline bakinn cok guzell)
~
Minho'yla beraber dikkatlice kalan o bir haftayı güzelce geçirmeye çalışmıştık, kendini ilk başlardaki gibi sakin tutmak için zorlamıştı ve ona yardımcı olmayı denemiştim ben de. O süre boyunca da pek aile konusunu açmadım, ne zaman konuşmayı denesem agresifleşiyordu ve kendimi fazla stres altında hissetmek ikimiz için de iyi değildi. Beklemiştim bugüne kadar, onun koluna girmiş yolda yürürken ara sıra yolu izliyor ara sıra da yüzüne bakıyordum.
"Minho"
"Efendim Sungie."
"Bana söz ver."
"Ne hakkında.?"
Söylemeye çekinsem de artık bu konuyu açmanın vakti gelmişti.
"Aileni araştırmak istiyorum.."
"Jisung!.."
Aniden durmuş ve yüzündeki boşluğu silerek sert bir şekilde bakmıştı bana, istemiyorum diye bağırıyordu gözleri ve uyarıyordu sanki ama vazgeçmezdim."Kaçmana izin vermiyorum, söz vermezsen bebeğimizi göremezsin."
"Tehdit mi bu şimdi?"
"Tam üstüne bastın! Karar senin.."
Burun kıvırarak onu arkamda bırakmış ve elimle karnımı okşayarak devam etmiştim yoluma, fakat aniden hızla yürümüş ve durdurmuştu beni bir çırpıda. Gözlerinin içine bakarken o da sanki benim içimdekileri okumak istermiş gibi bakıyordu bana, pes mi etmişti?"Tamam, öyle olsun." İstediğimi aldığımda mutlulukla cıvıldadım ve tekrar koluna girerek öncekinden daha fazla olan sevincimle yürüdüm beraberinde. O da bu ani mutluluğuma ve kahkahama gülmüştü, ayrıca ilk defa bebeğimizi de göreceğim için çok heyecanlıydım, acaba minik içeride neler yapıyordu?
...Hafiften çıkmış olan karnımdaki soğuk jele bir süre sonra alışmıştım ve büyük bir gayretle ekranı görmeye çalışıyordum. Minho da heyecanla farketmeden tek elimi tutup ekrana dikmişti gözünü, ilk defa bu kadar heyecanlı duruyordu. Doktor gülümseyerek bakmıştı bize, kalp atışlarını duymamızı sağladığında gözümün dolduğunu bile farketmemiştim.
En sonundaysa elimizde üç çeşit fotoğrafla ayrılmıştık odadan, mutluydum ve onunla el ele tutuşup yürüyordum fotoğrafı izlerken. Aynı zamanda yüzümü karşıma çevirmemle buraya doğru koşan kısa ama kaslı bir domşan görmemle keyfim iyice yerine gelmişti, onu yanımızda gelmesi için çağırmıştım sanki önemli bir şey olmuş gibi ama bu tamamen kandırmacaydı.
Yanımıza varıp ikimize de garip garip baktığında konuşmasına izin vermeden fotoğrafı uzattım ona ve bakakaldı bir süre, daha sonra gelmişti aklı yerine.
"Oha, bu senin mi şimdii??"
"Evet."
Fotoğrafı bırakıp gözlerini karnıma diktiğinde ve eğilip parmaklarıyla ellediğinde çok komik gözüktüğünü farkettim, bunun şaşkınlığıyla da neden onu boşuna aradım diye bile kızmayıp yanıma geçerek yürüdü bizle Changbin.
"Arkadaşım iki gün önce annesinden gizli saklı benimle konuşuyordu.."
"Bakkala gitmene bile izin yoktu."
"Şimdi her gün dışarıda bu herifle geziyorsun, bir bebeğin bile var."
Gözlerini uzaklara dikip imalı imalı konuştuğunda sinsice güldüm bende ona.
"Kıskandın mı? Sen de mi istiyorsun.."
Alaycı halime karşı birden bağırıp karşı çıkmıştı bana, bende kahkaha atmıştım tepkisine.Onunla konuşa konuşa varmıştık sonunda Kumarhane'nin girişine, buraya bir defa gelsem bile yine gergin hissetmiştim, özellikle içeri girmeden sadece gözlerimi tabelaya dikmiş bakıyordum öylece. Changbin de anlık şaşırmış ve kaşlarını çatarak ikimize dönmüştü hızla.
"Bu ne anlama geliyor?"
Bense gözlerimi tabeladan ayırmadan sanki dediğim çok normal bir şeymiş gibi cevapladım onu.
"Bu Kumarhane Minho'nun, arkadaşlarıyla tanışacağız."
Bir şey diyememiş ve bu sefer ciddi bir ifadeyle bakmış, Minho'nun karşısına adımlayarak kısa kaldığını da çok belli etmeden dibine girmişti onun."Bana bak, arkadaşımı üzecek şerefsiz bir herifsen kendini öldü bil serseri."
Fakat Minho kıkırdayarak işaret parmağıyla onu alnından iterek kendisinden uzaklaşmasını sağlamıştı. Fakat onlar tartışmanın içerisindeyken o tabelaya odaklana odaklana canım baklava çekmişti benim, şerbetli ve çıtır, fıstıklı baklava.Elimle Minho'nun bluzunu kavradığımda ve ona dudaklarımı büzüp döndüğümde odak noktası bendim artık.
"Lan Minho, baklava bul bana."
"Neden? Chris'e hediye mi edeceksin?"
"Chris ne alaka be!"
"Çok sever de.."
"Gerizekalı Kıymetli'nin canı çekti, baklava istiyorum, bir tepsi. Hatta direkt eve gidince baklava açsana elinle bana?"
"Oha Jisung benim elim zarlara ve kumara yatkın ne anlarım baklava açmaktan?"
Ona karşı sinirli olduğunu düşündüğüm bakışlar atmamla gerilemişti bir adım."Yeme bak kilo alıyorsun zaten."
Ağzından firar eden kelimelerle sinirli bakışlarımı üzerinden çekip duyguya vermiştim kendimi, şimdi bana sen şişkosun mu diyordu?
"Ne yani kilolu mu dedin bana!?.."
Neredeyse ağlayacak gibi olurken ifademi farketmesiyle bağırarak ve kekeleyerek omuzlarımdan kavramıştı.
"Hayır! Öyle demek istemedim! Özür dilerim!?"
"Kes lan zırvayı, iki aylık bebeğimize hakaret ettin pislik herif!"
Duygularım darmadağın sahteden ağlama efekti vererek siyah kapıyı açmış ve girmiştim içeriye."Boşanalım!" Gözümden yaş almasa da burnumu çeke çeke ve tek elimle karnımı kavrayarak ilerledim tek kişilik koridorda, mavi ve kırmızı ışıkların dans ettiği simsiyah koridor çizgisinde. Kapı bir kez daha açılmış ve arkamdan adım sesleri duyulmuştu, arkamdan geldiklerini anlasam da durmadan devam ettim yoluma, neymiş efendim benim için bugün Kumarhane'yi kapatacakmış.
Fakat bir el hızla kolumu kavradığında ve sertçe sıktığında ürkerek soluma baktım içki masalarının bulunduğu geniş alana gelince. Bir görevli sert bir yüzle izliyordu beni.
"Siz, o değil misiniz?" Yüzümü nasıl hatırladığını sorgulasam da anında gözü arkama kaymıştı ve korku içinde kolumu bırakarak eğilmişti olduğu yerde, soğuk terler döküyor ve titriyordu. Arkamda bir şeytan yüzü falan mı gördü bilmiyordum."Üzgünüm Bay WenYin"
Karşımdan çekildiğinde Minho'nun hiç olmadığı kadar ona dik dik bakmakta ve düşündüğüm kırmızı ışıkta parlayan şeytan yüzünün ona ait olduğunu farketmiştim. Ah, kişilikleri bu kadar kararsızdı işte, böyle bir adam benim yanımda meleğe dönüşüyordu resmen. Arkama geçip tek eliyle havada kalan kolumu kavradığında ve diğer eliyle de beni sardığında onunla beraber yürüdüm.Bu sefer daha aydınlık gibiydi içerisi, özellikle tamamen sessiz gibi duruyordu içerisi. Merakla baktım burasının oldukça sessiz olmasına, genelde hep gürültülü ve kalabalık olurdu ama şimdi tek bir toz tanesi bile var gibi gözükmüyordu etrafta.
"Lan, bırak beni!"
Minho'nun kollarından kurtulduğumda ve hala tribimi sürdürmeye karar verdiğimde masanın yanına gittim, inceledim üzerindeki daha iki dakika önce oynandığı belirli olan taşları.Ürktüğüm şey madem birileri buradaydı, neden gözükmüyorlardı ve sessizdi ortam?
"Sen iki aylık bebeğime hakaret ettin! Kilo alıyormuşum!? Sevmiyor musun beni bu halimle öküz!"
Ona sesli sesli saydırırken o karşımda bana bıkkın gözlerle bakıyordu ve gözü bu sefer arkamdaki karanlığa kaymıştı, düşünüyordum nereye bakıyordu bu? Onun görüp benim göremediğim ne vardı karanlık ortamda sadece masayı farkedebilmişken.Fakat arkamdan bir adamın sesini duymamla ürktüm.
"Kocanla olan meseleni yatak odanda hallet Know."
Arkamı hızla döndüğümde anında beyaz bir ışık patlamıştı yukarıdan; yarı sarışın yarı esmer oğlan kırmızı bir koltuğa uzanmış somurtarak gazetede gezindiriyordu gözlerini. Ona baktığım gibi gazeteyi elinden bırakarak bana dikmişti ürkütücü, sert bakışlarını.Önüme döndüğümde yerimden sıçramış ve bir küfür çekmiştim çünkü kırmızı uzun saçlı, koyu mavi gözlü bir adam bana bakıyordu dirseklerini masaya yaslamışken ve yukarıdaki beyaz ışıkla aydınlanırken.
"Küçük Omega, yine mi burada?"
Ses tonunun koyuluğundan ve ifadesinden korkmuştum ellerini birbirine kenetlemişken.⭐
Devam edecek...
(Bölüm atamadığım için üzgünüm gercekten berbat hissediyordum hiç yazacak halim yoktu.
Bir de şarkı buldum onları ekleyeceğim medyaya inşallah sonraki bölümlerde.)
(VE MEDYADAKİ FOTOĞRAF TAM HİKAYEYE UYGUN DEĞİL Mİİİ)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Suffer With Me ~ Minsung Omegaverse
Fanfiction'𝓓𝓮𝓪𝓭 𝓞𝓻 𝓐𝓵𝓲𝓿𝓮' Babası Ceo ve Annesi Şaman olan, bir Omega olarak doğduğu için eziyet, işkence çekmek zorunda kalan Han Jisung. Onların alt katına taşınan sıradan gözüken ama Kumarhane işleten ve aslında kişilikleri olan Güçlü Alfa Lee...