𖤐 ~16~ 🧸

742 73 24
                                    


Minho'nun bu zamana kadar yaralarımı gördüğü, tedavi ettiği, bana yardım ettiği ve bana yardım ettiğinden beri ondan hamile kaldığımdan geçen tam bir ayın üzerine, beni kendi düğünümden kaçırdığı ve rahatsızlık yaşadığım o günden iki hafta eklenmişti. Yani sancılarım başladığında, benim saçlarını yaptığı o günden iki hafta geçmiş ve çoktan geçen bir ayla birlikte bebeğim neredeyse bir buçuk aylık olmuştu. Karnım hafiften çıkmıştı ve biraz dar kıyafetler giydiğimde bile belli oluyordu çıkıklığı çok fazla olmayacak şekilde.

O gün korkuyla doktorumuza gittiğimizde bunun sebebinin fazla duygu karmaşası yaşadığım olduğunu söylemişti, fazla sinirlenmiştim ve bebek zaten hassas olduğundan biraz canım yanmış olabilirdi. Yakından takip ediliyordum, bana ilaçlar yazmıştı yine acı duyarsam almam için ama istememiştim çünkü onun sağlığını etkilesin istemiyordum, yine de başka çarem yok gibi gözüküyordu.

Özellikle bu dönemlerimin de altı aya kadar çok önemli olduğunu, çok dikkat etmem gerektiğini de eklemişti.

Biz doktordan mutsuz bir şekilde çıkmış yürürken ve Minho bana komiklik yapıp yüzümü güldürmeye çalışırken orada siyah araba sürüsü görmüştüm. Kırmızıda duran aracın içinde yüzü asılan anne ve babamdan başkası yoktu, gözüm oraya takıldığında Minho da endişeyle o tarafa bakmıştı. Yani ailem gerçekten yaşanan karışıklığı zorla çözüp biz kaçtıktan bir gün sonra Busan'dan şehre geri dönmüştü, bense o iki hafta boyunca Minho'da saklanmıştım.

Şimdi mutlulukla zıplayarak yolda üzerimde oldukça geniş pembe yün sweatshirt ve pembe bir eşofmanla gezerken Minho da bu halime karşı telaşlıydı.
"Hey..Zıplamadan yürü."
"Bir şeyim yook! İyiyim!"
"Zıplama dedim işte!"
Sesi tereddütlü çıkarken kararsız adımlarına son verip hızla yanıma ulaşmış ve kolumdan yakalamıştı beni, gözlerinden okuduğuma göre cidden tetikte bekliyor gibiydi.

"İyi be ne zırladın.."
Zıplamayı bırakıp samimi mahallede gezerken etrafta sokak lezzetlerinden satan arabalar, mekanlar da vardı. Gülümsememi takınıp onlara göz attığımda tanghulu satan araç yüzünden ağzımın suyu akmıştı, yerimde durdum birden.
"Ohaa.."
Minho'nun kaşları çatılmıştı ve birden atıl kurt! gibi seyyar satıcıya doğru koşmaya başladığımda beni durduramamasıyla aniden feryat etmişti.

"Lan Jisung! Anasını..Gel buraya!?"
Bense onu dinlemeden satıcının karşısına geldiğimde yaşlı kadın gülümseyerek bana bakmıştı.
"Çok seviyorsunuz bunu galiba genç efendi.."
Yüzümdeki gülümseme silinmeden cevap verdiğimde ve şekere bulanmış meyve çubuklarını incelediğimde kadın şaşırmıştı.
"Hayır, nefret ederim.."
"O istiyor, ben değil." Başımı birden kaldırıp işaret parmağımla karnımı gösterdiğimde kadın gülümsemişti tekrar.

"Hepsinden istiyorum!"
Kadın bütün meyve çubuklarıyla bir kese kağıdını doldurmaya başlamışken aniden birisi hızla kolumu tutmuştu, karşımdaki siyah kısa kollu tişört ve siyah dizi yırtık pantolon giymiş kızıl saçlı nefes nefese kalmıştı.

"Onun kusuruna bakmayın hanımefendi.."
Beni tezgahtan uzaklaştıracakken dudaklarımı büzüp gözlerimi doldurmama karşı elini alnına vurmuştu.
"Baş belasısın.."
Sonuç olarak kadının elinden meyve dolu bir poşet alarak ayrılmıştım oradan.

Mutlu mutlu sokakta gezerken ilk defa bu kadar hayat dolu hissediyordum, bunu garipsemeyip poşetten bir tane çilekli çubuk çıkarttığımda onu Minho'ya uzatmıştım ilk önce, daha sonra cherry domatesle yaptıkları olanı alıp ısırmıştım ama çiğnemeye başladığım gibi durup buruşturmuştum yüzümü iğrenir gibi, tadı berbattı, berbat da değil, tam bir faciaydı bu ya..

Ağzımdakini zar zor yuttuğumda kese kağıdını yavaşça Minho'nun eline tutuşturdum o elindeki üç çilekli çubuktan ilkini yemişken, ona baktığımı görünce elindekini ağzıma götürdü ve ikincisini de benim yemem için gözleriyle 'sen ye!' der gibi işaret etti. Çilekten bir tane almışken elime çubuğu tutuşturarak kese kağıdının içine baktı, önümü dönmüşken iç çekmişti yanaklarımın şişkin ve şapşal haline.

Suffer With Me ~ Minsung Omegaverse Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin